- 822 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Başınızda Taç mı Var?
BAŞINIZDA TAÇ MI VAR..!
Başına taç geçirince tanrıça olacağını zanneden kadınlar var! Ya da başının üstünde gizli bir taçla aramızda dolaşmaya çalışıp kendini tanrıça sanan! Belli ki ne Kybele’yi biliyor ne de mitleri mit yapan tanrıçaları... Cemil Meriç’in her yazdığını onaylamıyorum ama bir Japon şairinin "Kadının en kötü oynadığı rol Tanrıça rolü" dizelerine yaptığı atıf-ı onaylamamam mümkün değil... Garip şekilde herkesin kendini tanrıça sandığı ama baktığımda ilham alamadığım bu üretken varlığa çoğu zaman acıyarak baktığımı fark edip irkilmek; bu yüzyılda çektiğim en büyük azap olmalı... Hayal dünyası geniş olduğu halde hayal kurmaktan aciz, tüm kaynaklarını kuruturcasına öylesine boş geçen zamanların ölçüsüz adımlarıyla ilerleyişi çoğu zaman komikten de öte zavallı... Bu konuda içimdekileri kaleme dökmek konusunda hep kendimi tutmak zorunda kalışım ise beni garip bir Met cezir-in içine sokuyor. Her dalganın sert kayalıklara vurması ve yüzlerce parçalanmış damlanın yeniden buluşması dahi bir araya gelmiş ama oldukça dövülmüş, yıpranmış, kendinden geçmiş bu suda içinde yaşayacak olan canlılara bir taraftan da oksijen sağlamak gibi bir faydası mı var acaba? Belli düzeyde bir şeyler yapabilirliği çok yüceltip onu taçlandırmaya çalışarak konuyu abartmak, sakızı çiğneyip patlatmak kadar şişirilmiş boş bir balon çıkan ses de... Hala çok sığ paylaşımların komik alkışları arasında yürümek, hadi buna bir de kırmızı kurdele takmak kaygılarıyla resmedip kuru bir vay be arayışlarında olmamalı artık bu gidişatlar. Güçlü düşünebilen bireylerin dayatmalara coşkulu, inadına, sonuna kadar bir tepkisi yoksa hayatında kuru bir pastayla ikam ettiğin çayın tadı nasıl kalabilir damağımda ve her şeyden önemlisi sana ağlayarak bakan gözden alkış bekleyen bir kapasiteyle bir şeyler yaptığını kanıtlama mücadelen ne kadar takdir görebilir benim gibilerin nezdinde... Hayatın gerçeklerini henüz kavrayamamış ya da son deminde yeni yeni farkına varmış bir zaman diliminde herkes aya giderken senin o yaşta henüz emeklemeye çalışmanın taytaylarına kaç kişi alkış tutar! Hadi diyelim ki zamanın neresinden tutarsak kardır ve tutsak da belli ki arada geçen mesafe nedeniyle öğrenemediğin ve kaçırdığın pek çok şey yine seni pembe bulutların üstünde garip bir Alâeddin’in sihirli lambası masallarında yaşatacakken, kafası bu kadar Kaf dağında olanların zamana, kendine ve diğerlerinin seviyesine aldırış etmeden kendi kendini taçlandırması kimlerin neye göre umurunda..? Ben derim ki "keşke" demeyen ama keşifleri ile kendine kesif hedefler koyabilen kadınlar olun. Egolardan sıyrılmış, emeğe saygılı kendine olduğu kadar..! Olabildiğince yalın ve en yalını olana kadar önce kendiyle mücadelesini, savaşını bitirmiş. Tutucu, kalıpçı, sıvacı hallerini emeğe, düzene ve gelişime adamış; mücadeleci kadınlar... "Gönül" derken gönlünde bir şey göremediğim kadınlar değil kast ettiğim, lafa söze gerek görmeden gönlünün yaptığına önce kendi ikna olanlar. Bırakın kendi kendinizi taçlandırmayı, bunu yaptıkça bilmiyorsunuz ne kadar da uzaklaşıyor ve yok oluyor yollar, hatlar... Ve ne kadar saklanıyorsa iyilik, güzellik o kadar artıyorsun takdirle, sevgiyle, özlemle. İşte böyle sessizce olmalıdır, başa geçirilen taçlar... /
Silvan Güneş
13 Eylül 2014
YORUMLAR
Her ne kadar kadınlar olsa da bu yazının muhatabı,
bir genelleme yapmamızda bir mahzur gözükmemektedir bence.
İlginç bir konu.
Çok değişik bir üslup ile kaleme alınmış.
İtiraf edeyim ki,
benim seviyeme göre, oldukça ağırdı sunumu.
Her cümleyi bir kaç kez okumam gerekiyor, enine boyuna sindirmem için.
Çok da geri zekalı sayılmam hani.
Tadını kaçırmadan,
bırakın hayallerinin hoş serinliğinde yaşasın insanlar.
Aşırıya kaçmadan,
normalde ulaşmaları mümkün olmayan taçlar taksınlar başlarına.
Yani,
dibine kibrit suyu döktüğüm dünyada,
hiç değilse bu türlü mutluk gölgeleri ile avunsunlar.
Kendini Kaf dağında görenleri ayrı tutuyorum da,
diğerlerine az tolerans gösterelim diyorum ben.
Bir çoğu, hayatının son baharını yaşamakta çünkü.