- 737 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
MUTLU OLMAK MUTLU ETMEK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ne zaman insanlardan hak etmediğim kötü bir muamele görsem kendime sitem eder; “eğitimci olarak örnek insan yetiştirememişiz” diye hayıflanırım.
Demek ki okullar/eğitimciler; “bireyi yeterince hayata hazırlayamamakta.
Topluma karşı sorumluluk duyan, kendilerini mutlu kılacak, toplumun da mutluluğuna katkıda bulunacak insanları yetiştirememekte” diye kendime sitem ederim.
Ya da okullar/öğretmenler, bu uğraşta basından, sivil toplum kuruluşlarından, anne babalardan yeterli desteği göremiyorlar.
Herkes değerlidir ve iyi muamele görmeyi hak etmektedir elbette. Makamına, eğitimine, menşeine, diline, dinine zengin ya da fakir olduğuna bakılmadan, sadece insan oldukları için değerli görülmelidir bireyler.
Hatta hayvanlara, bitkilere, doğaya karşı da anlayışlı koruyucu, kollayıcı, sevgi ile bakmamız gerekmez mi?
Bu yüzden insan ilişkilerinde, birbirimize karşı daha nazik, hoşgörülü, yardımsever, anlayışlı ve güler yüzlü olmak durumundayız sanırım.
Birçoğumuz herhangi bir iş takibinde; hak etmediğimiz muamelelere maruz kalarak, üzülmekte, kırılmakta ya da kızmaktayız zaman zaman. Bu kötü muameleyi yapanlar da, katlananlar da bizim insanımız değil mi?
Günümüzün şartları elbette ki sıkıntılarla dolu. Fakat gittikçe artan; öfke, kötümserlik, hoşgörüsüzlük, alınganlık, hazımsızlık vb. sadece bunlara bağlanamaz elbette ki.
Aday öğretmenlerin kursunda şöyle bir ödev vermiş: ”Yarın sabah kurs merkezine gelirken tanımadığınız insanlara; merhaba, günaydın nasılsınız, iyi günler şeklinde hitapta bulunun. Derste intibalarınızı değerlendirelim” demiştim. Herkes bunları hemcinsine söylesin diye de ihtiyatlı olmalarını söylemiştim.
İşte alınan benzer cevaplar:
-Affedersiniz beni birisiyle mi karıştırdınız?
-Pardon kamera şakası mı?
-Bir dakika, sizin maksadınız ne?
-Sana ne benim iyi günümden.
-Deli mi ne.
Kaldı ki bu hitapları bir erkek, bayana söylese idi daha vahim karşılık duyabilecekti eminim.
Bu temennileri alanlardan bazıları da işin şaka olmadığını anladığında, “Hayret bu zamanda böyle insanlar hala var mı?” şeklinde şaşkınlıklarını belirtmişlerdi.
Bütün bunların sebebi nedir dersiniz? Elbette ki güzellikleri unutmamız. Yüreğimizdeki sevgi, hoşgörü ve merhametin küllenmesi. İnsanların kalbi cevher aslında. Parlatıldığında ne mükemmel pırlantaların çıkabileceğini unutmamak gerek.
Geçen gün bir alış-veriş merkezinde kalabalıktan dolayı birisine çarptım. İkimiz birden “affedersiniz” diye atıldık. Tebessüm ederek uzaklaşırken mutlu oldum. Çünkü ufak bir kaza pozitif bir duygu oluşturmuştu ikimizde de. Birbirimize kızsak neyi çözecektik ki? Çünkü kazanın haklısı yoktu ortada.
Önemli olan hoşgörü sınırımızı geniş tutmak, olaylara iki yönlü bakabilmek sanırım.
Kaza yapan araç sürücülerine kimi kez rastlarız. İkisi birden levyeyi kaparak öfkeyle birbirlerine saldırırlar. Elbette ki birisi suçlu olabilir. İşi medenice polise bıraksalar ne olur. Böyle yapanlar da var elbette.
Diyeceğim o ki, toplumun her katmanında bu tür hoşgörü, tolerans, yardımlaşma ve tebessümün olması beklenir.
Çalışan, müşteriye nazik olsa, işini keyfi uzatmasa, kendisine bir başkasının muamele etmesini istediği gibi davransa. Müşteri de anlayışlı, sabırlı olgun olsa. Daha az stresli ve daha çok mutlu olmaz mıyız?
Aynı durum ast üst ilişkilerinde de sürdürülebilmelidir elbette.
Bütün bunları yazmamın nedeni Devlet Hastanesi’nde yaşadığım beni oldukça mutlu eden bir olaydır. Kalp grafiği (EKG) bölümünde iki memura rastladım:
O kadar işlerini benimsemişler ki. Hastalarla yakinen, tebessümle, kibarca ilgilendiler. On dakikada büyük bir kalabalığın grafiği çekildi. Kızmadan, bekletmeden, gücendirmeden, sabırla, anlatarak, yardım ederek.
Herkesin sorununu çabucak çözdüler. Kendilerini gıpta ile izledim, teşekkürlerimi ve takdirlerimi bildirdim. Bu yazıma vesile oldukları için tekrar kutluyorum.
Eğitimin amaçlarından biri de; “kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bireyler yetiştirmek” değil midir?
Gelin insanımızın yüreğinde var olan engin sevgiyi ortaya çıkaracak kıvılcımlara vesile olalım.
“Ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana’nın, Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yumaz değil” diyen Yunus’un, “Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayın.” , “İncinsen de incitme !”diyen Hacı Bektaş’ı Veli’nin gösterdiği yolda yürümeye gayret edelim.
Göreceksiniz o zaman tarihimizde eşsiz örnekleri görülen, inanılmaz güzellikleri hep beraber yaşayacak, daha da mutlu olacağız.
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR
Evde Üstâd evde... her şey evde başlayıp- bitiyor... "Kundakta giren huy, teneşirde çıkar" sözünü çok tekrarlardı; anam rahmetli... bir de eklerdi:" ne olacak!... aslı hu- nesli hu!"
Eserinizi okuyup geçmek olmaz ya, işte hak payı burada başlıyor; yukarıda bahsettiğiniz gibi... Siz önce "Nasılsınız?" dediğinizi varsaymak.
Kendiliğinden, hakkından ferâgat etme duygusu...
Size yorum yazmam, elbetteki; Sizin olağanüstü yorumlarınıza göre, bir gölgelik olabilir.
Sağlık dileğim ve hürmetimle...
kadiryeter Kadir Yeter. 20 eylûl 2014 TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=133680
Entellektüel-41 Seyfettin Karamızrak
Öncelikle yazınızın güne gelişini kutluyorum. Böyle güzel ve kıssadan hisseli bir yazı hak ettiği yeri bulmuş.
Selamlama dünyanın en basit nezaket kuralı... Üstelik hem söyleyeni hem karşınızdaki kişiyi anlık da olsa mutlu edecek bir durum. Ama bunu bile yapamaz hale gelmiş olmak çok üzücü.
Değer yargılarımız, örf ve adetlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz hızla değişti ve neredeyse unutuldu. Ama bari birbirimizi selamlamaktan kaçınmayalım.
Saygılar,
Billur T. Phelps
Hani çok değerli bir cümle vardır "Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapma" diye.. Bunu ilke edinmişimdir. Ama bazen siz ne kadar buna dikkat etseniz de karşı tarafın sınırlarınızı zorladığı oluyor.
Hoş görüyü elden bırakmamak ve böyle durumlarda da empati yapmak gerek...
Saygılar,
"İşte alınan benzer cevaplar:
-Affedersiniz beni birisiyle mi karıştırdınız?
-Pardon kamera şakası mı?
-Bir dakika, sizin maksadınız ne?
-Sana ne benim iyi günümden.
-Deli mi ne."
Yukarıdaki selam verilenler bir şekilde cevap vermiş ama bir de hiçbir cevap vermeden, hatta sizi görmemiş gibi yapıp yoluna devam eden insanlar da var.
Nereden mi biliyorum; sabah ve akşam düzenli olarak yürürüm. Yürürken de insanların yüzlerine bakıp "Sabahsa Günaydın, akşamsa iyi akşamlar" derim. Kırk kişiden biri güler yüzle cevap verirken, çoğunun görmezden gelmesi insanın canını sıkıyor ama ben pes etmeyeceğim. Önüme gelene selam vermeye devam edeceğim. Üstelik cinsiyet ayırmadan :)
Güne ve günümüze yakışan bir yazı, tebrikler Hocam
saygımla
Entellektüel-41
Öncelikle gerçekten şuna kendime kızdığımı belirtmek istiyorum.
Geçen sene sitede pek aktif olmamama rağmen sizi takip ettiğimi hatırladım.
Şöyle bir arşivi karıştırınca da gerçekten ne kadar çok beğendiğimi ve yaptığım yorumları.
Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum ama bir daha bildirim gelmedi, takip ettiğim yazarlar listesinde de yok.
İyi ki güne düşmüş ve ben de farkına varmışım.
O kadar hassas bir noktaya değindiniz ki .özellikle şu sıralar en çok ihtiyacımız olan bu hassasiyeti öyle göz ardı ediyoruz ki.Günlerdir hastanelerden çıkmayan biri olarak şu son zamanlarda biraz daha toparlanmış olmamın sebebini düşündüm de bu yazıyı okuyunca,kanaat getirdim.Anlayışlı doktorlar, güler yüzlü çalışanlar, yardımsever şoförler, iyilik dolu insanlar. Bir an hastalığımı unutup gülümsediğimi fark ettim.
Biz aslında mutlu etmeyi öğrenirsek mutlu oluyormuşuz,
bir günaydın, bir iyi geceler bizim ilacımız.
Hele hele tebessüm antibiyotik gibi.
Katıldığım birçok seminerdeki ana tema da buymuş da biz anlamakta ve anlatmakta güçlük çekmişiz.
Of ki hala göz ardı edişimize.
Ne iyi ettiniz yazmakla, kaleminize ömür.
Sevgi ve saygıyla. ( Bu arada takipteyim.)
Entellektüel-41
Sayfanızı daha önce de ziyaret etmiştim. Gerçek anlamda duygu yoğunluğu olan ve önemli noktalara parmak basan kıymetli bir paylaşım. Can-ı gönülden kutlarım, değerli hocam.
Bir o kadar bendendi yazı. Hatta aday öğretmenlere yöneltilen ve tavsiye niteliğindeki bu davranışı zaman zaman ben de uygularım. Eğer ki o gün iyi günümdeysem tanımadığım insanlara gülümsemek içimden gelir ya da yanımdan geçen küçük bir çocuğun başını usulca okşamak. Bazen alış veriş esnasında hal hatır sorup bir çift kelam da ederim. Gerçek anlamda insanları şaşırtmakta bu tip davranış biçimleri.
Çok şeyi yitirdik hocam ve kendimce verdiğim savaşımda hep ilkem olmuştur: Sahip olduklarımı korumak ve kollamak. Ben de bir dönem öğretmen olarak çalıştım ve eğitimci kimliğinizle değindiğiniz noktalar bana o kadar yakın ve içten geldi ki.
Çok şey değişti hocam ve ne yazık ki insanlar günden güne değerlerini yitirmekte. Ne yazı ki seyirci kalıyorum ve içim acıyor yaşadıklarıma ve gözlemlediklerime.
Kusura bakmayın uzattım lafı. Zira siz önemli olan ne varsa o kadar güzel dile getirmişsiniz ki.
Saygı ve hürmetlerimle, hocam...
Sağlıcakla kalınız.
Entellektüel-41
Giderek artan hayıflanma ,giderek çoğalan iyi ve kotünün mücadelesi aslında. Dünyanın en iyi eğitimi verilsede, iyide kötüde bundan payını alacaktır. Unutmamak gerekir, dünyayı cehenneme cevirenler malesef o egitimli cevherler.
İnsanı mutlat mutluluğa ben*duygusundan kurtulmak, vicdanını koynunda ağırlamakla mümkün . Yani terbiye ve ahlak ,sadece seytanı taşlamak için degil, şeytani duyguların sınırını korumak için olmalı. Sınırlar bilindikçe ve görüldükçe, vicdan akıl devşirmeyle tutumunu ben* duygusundan kurtulmuş bir şekilde sona erdirir.
Bütün mutluluklar bütün evrene !
Saygılar
Entellektüel-41
Entellektüel-41
çok haklısınız sayın Hocam...
Ama öğretmenlerin gayreti yeterli olmamakta.
sokak, ebeveynler ve bilgisayar çocukları farklı şekilde eğitmekte.
pek çok güzel davranışımız yok oldu, olmakta ve gelecekte belkide hiç kalmayacak.acı ama gerçek bu.
Böylesi yaz boz eğitim politikasıyla başka ne olabilirdi.
kimliğini benliğini kaybetmiş Milletlerin kültürlerüde yok olup gider zamanla.
Çok haklı bir serzenişti ve aynı acıları ve endişeleri yaşamaktayım.
kaleminize sağlık
Entellektüel-41
Bilemiyorum,
daha önce bu kalemin yazısını okudum mu bu sayfalarda?
herhalde okumadım, yorumlamadım.
Zira,
böyle maharetli, böyle yumuşacık, böyle hoş görülü bir üslubu unutmamız kolay olmazdı.
Unuttuysak da, yazık bizlere.
Tebrik ediyorum efendim sizi.
Önce,
inanılmaz güzellikteki yazı akışınız için.
Tebrik ediyorum,
mükemmel bir konuyu, mükemmel kaleme aldığınız için.
Tebrik ediyorum,
hayata hoş görüyle bakmanın bir erdem olduğunu,
bir kez daha gözümüzün içine sokaraktan hatırlattığınız için.
Ve,
çok şey öğrendiğimiz eğitimcilerin de,
bazen yanlışlıklar yapabileceğini hatırladım yazınızı okuyunca.
Onların içinden de,
çürük yumurtaların çıkabileceğini.
Teşekkür ediyorum size,
sayenizde yeni bir yazı konusu yakaladım.
Şaka bir yana,
nefis bir sunumdu.
Entellektüel-41
Paylaşımınızdan mutlu oldum...güzel uğraşlarda buluşmak dileğimle...