sonsuz. .
Herkesin anlatacağı bir hikâyesi olduğu çok bilindik bir şeydir. Kimisi çokça yalanla süsleyerek, abartarak önem görmeye çalışır, kimi kendine bile bu hikâyeden bahsedemez. Karakterimiz, kendimizi tanıyışımız bu noktada önem kazanıyor sanırım.
Kişiler gibi toplumların da hikâyeleri var tabi. Biz, bu toprak üzerinde yaşayan herkes, ortak bir hikâyenin oluştuğu harfler gibi bir araya gelerek anlam kazanıyoruz. Fiillerin, isimlerin, sıfatların, tümleçlerin birbirleriyle iyi anlaşıp anlaşmadığını bilemem. Ama anlaşamasalar yüzyıllardır yazılmış olan bütün kitaplar, şiirler, destanlar bize bugüne gelemezdi sanırım. Biz gibi birbirlerini gırtlaklasalardı birbirlerinin kuyusunu kazsalardı bugüne ne o güzelim divanlar, cönkler gelirdi ne de tek bir harf kalırdı geriye. Peki, biz yani insanoğlu dünyanın hikâyesini oluşturduğumuz halde neden birbirimizi gırtlaklar olduk. Sen fiilsin ben isim der gibi etnik kökenimizi, dinimizi, varlığımızı sürekli ötekileştiriyoruz. Bir arada olursak bir anlamımız olduğu gerçeğini bize kim ne zaman unutturdu Allah aşkına? Yoksa biz mi unutmak istedik. Bizim gibi olmayan, bizim istediğimi yapmayan herkesi kötülemek huyunu bize tanrı mı verdi yoksa? Kalıcı değil, geçici olduğumuz şu dünya hanında bir an gerimizde duran soluğunu hep hissettiğimiz ölüm denen bir şey varken neden bunca hırsımız? Şu yazıya baslarken olduğum yerden çok uzağa götürebiliyor hayat sonuçta. Ben bu harflere basarken birisi can verdi. Varlığını alıp rüzgâr gibi geçti yanımdan. Her an bir adım daha geç kalıyoruz dünyaya. Bir haberle alıp, yerden yere vura vura seni olduğun yerden fersah fersah uzağa atıyor. Hayat ve ölüm. Evet, hayat ve ölüm diyorum çünkü aynı anda dünya üzerinde ki başka bir ışık parçası bir bedenin dünyaya gelişini ortaya seriyor. Bir aile çocuğunu kucağına alıp tam bir aile oluyor. Başka bir aile annesini, babasını, ya da çocuğunu hayatın soluğuna karışırken eli kolu bağlı izliyor. Herkes takdir-i ilahi diyor. Doğum kadar ölümde biz fani ruhlu beşer için neticede. Yazdığım cümleler az ama yaşanmışlığı ağır. Devam edilmiyor can sızısıyla yazmaya. Neticede şimdi konuşmakta, susmakta anlamını yitirdi yazmak mı kar edecek.