2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
945
Okunma
Yağmur, sabırsızca ve fakat sonu gelmesi istenmeyen bir film seyredercesine yağıyordu. Her taraf sessizdi. Sanki yağmura saygısızlık yapmamak için tüm sokak huşu içinde yağmuru dinliyordu. Camdan süzülen yağmur damlaları gibi yavaş yavaş bir damla gözyaşı süzüldü kirpiklerinin arasından. Özlemişti. Cama düşen yağmur damlalarına camın öte tarafından dokunmanın imkansızlığı kadar imkansızdı tekrar sevdiğinin elini tutabilmesi. Yağmur usulca anılarını yıkamaya devam ediyordu. Ancak yağmur değil kar bile olsa içindeki hüznü ve üzüntüyü örtemezdi. Yağmur damlaları gökyüzünden sokağa değil yüreğine doğru düşüyordu. Onu kaybettiği gün yaptığı hatayı yeniden hatırladı. Ömür boyu hatırlayacağı olayı tekrar hatırlamanın verdiği elem ve ızdırabı hiçbir sözcük anlatamazdı. Yağmur, yüreğinin derinlikleriyle birlikte sevdiğinin toprak içindeki bedenine de ulaşabilirmiydi! diye düşündü. Yağmur, zamana ve duygularına tanıklık eder gibi hızlanıp sağanak halinde cama vurmaya başladı. Kara kara bulutlar arasında çok uzaklardaki bir şimşek görülebiliyordu. Bir sağanak yağmurda sırılsıklam ıslandıkları bir günü hatırladığında dünyada ilk yaratılan insan olsa ve kendisinin dünyada tek insan olduğunu bilerek yaşaması gerekse bile bu kadar üzülmeyeceğini düşündü. Yağmur tüm karanlığıyla benliğinde yaralar açarken kaybettiği sevdiğinin iç çekmelerini hissediyordu...