- 917 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KADİM DOSTUM 1. BÖLÜM
ÖNSÖZ:
Ne çok şey tüketiyoruz yaşayıp giderken: Öncelikle zaman, para hatta kendimizi yiyip bitiriyoruz hiç uğruna ve akla gelecek sınırsız sayıda mefhum. Karşılığını almadan üstelik hatta karşılık bulma düşüncesi ve ihtimali olmadan…
En acısı ne, diye soracak olursak tek cevabı var belki de; kullanılmak, çıkar uğruna geliştirilmiş dostluklar ki dostluk olarak algılamak mümkün değilken.
Aşklar, arkadaşlık ve tüm beşeri ilişkiler.
Hele ki taraflardan biri olabildiğince verici ve sevgi yüklüyse…
1.BÖLÜM:
Nurdan ve Aylin iki sıkı dosttu. Her açıdan üstelik: Birlikte geçirdikleri zaman, dışarıya yansıyan görüntüleri olsun. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmezdi bu iki dostun.
Aynı okulda, aynı sınıfta idiler üstelik aynı sırayı paylaşırlardı. Sabahları kararlaştırdıkları bir noktada buluşurlar ve beraberce giderlerdi okullarına.
Bitmek bilmeyen istekleri olan taraftı Nurdan. Asla sorgulamazdı Aylin dostunu. Zira gerçek anlamda bağlı ve düşkündü Nurdan’a. Canı gibi severdi tabir-i caizse.
Nurdan ve ailesinin oldukça hali vakti yerindeydi Aylin’e oranla. Bir giydiğini bir daha giymezdi ve her seferinde de gözüne sokardı arkadaşının. Bir tek ona da değil üstelik ama her nasılsa en çok ona yansıtırdı aldıklarını ve sahip olduklarını.
Hiçbir zaman kıyaslamazdı Aylin sahip olduklarını Nurdan’la. Ailesinin göz bebeği olduğu için onlar da el verdiğince mahrum etmezlerdi kızlarını ve ellerinden geldiği kadarıyla isteklerini yerine getirirlerdi Aylin’in.
Kısaca hiçbir eksiği yoktu iki kızın da her ne kadar Nurdan kendini Aylin‘den kat ve kat üstün görse de. Fazla belli etmese de içi acırdı zaman zaman Aylin’in. Zira kolay kırılır ve incinirdi Nurdan’a nispeten. Yine de çıkmazdı sesi soluğu. Tepki verip arkadaşını üzmek değildi isteği sadece dostluklarını sekteye uğratmadan geçirmekti tüm dileği.
Okul yılları iki genç kızın, seksenli yıllara denk gelmekteydi. Özellikle yurt dışından gelen ürünlere pek rastlanmamaktaydı o yıllar. Her nasılsa Nurdan’ın durumu müsaitti ve kimsede olmayan ne varsa sahipti. Benzer bir eşya almış olsun Aylin ya kalitesini beğenmez ya da kusur arardı arkadaşının aldıklarına. Ödünç istediği vakit düşünmeden verirdi Aylin her ne kadar uzunca bir süre geri gelmeyeceğini bile bile.
-Aa, yeni mi aldığın mont, Aylin?
-Evet, dün aldık.
-O koku montundan mı geliyor öyle?
-Sanırım, ne de olsa deri kokusu, öyle değil mi?
-Nereden aldınız ki? Bak benimki de deri ama hiç de buram buram kokmuyor.
Yine burnundan gelmişti Aylin’in. Oysa ne kadar da mutlu olmuştu babasının bu armağanına. Hem okul formasıyla uyumluydu hem de soğuğu kesiyordu. Hiç de dikkat etmemişti üstelik deri kokusunun bu denli yoğun olduğuna. Altı üstü bir monttu işte. Koksa ne olur ki. Hakikaten, Nurdan’ın montu hiç de böyle kokmuyordu. Tabii ya, onunkini lüks bir deri mağazasından almışlardı.
Teneffüs zili çalınca zincirden boşanırcasına kapıya hücum etti tüm sınıf. Kala kalmıştı yerinde Nurdan. Ne kalkmak istiyordu ne de montunu giymek.
-Astın yine yüzünü, ne oldu ki durduk yerde,
Deyip, hiçbir şey olmamışçasına itekledi arkadaşını Nurdan.
-Kalksana, kızım. Hadi kalk da geçeyim. Daha kuaföre gideceğim. Ne de olsa akşama düğüne davetliyim.
-Sen de artık, sabaha kadar oturur yalar yutarsın kitabı. Değil mi arkadaşım?
Demesiyle bir yandan da gülüyordu Nurdan.
Ne vardı da hevesi kursağında kalmasaydı Aylin’in.
-Sayende tüm sınıf deri koktu. Hadi üzerini giy de çıkalım. Acelem var benim. Ne de olsa senin evin yakın.
Ağlamamak için kendini zor tutan Aylin usulca kalktı yerinden.
-Tamam, çıkalım…
Kırılacağı kadar kırılmıştı kız. Belli etmemeye çalışıyordu bir yandan da. Şimdi durduk yerde tartışmaya hiç gerek yoktu.
Çalışkan ve görevlerinden sorumlu olmak mıydı suçu. Ne zaman ki ders çalışsa hep sorun olurdu Nurdan’ın gözünde. Ama işi düştü mü de yardım isterdi arkadaşından. Üstelik hiç de hayıflanmazdı ders çalıştığına ya da çalışması gereğine. Sonuçta vazifesi idi yaptıkları her ne kadar takdir görmese de.
Çalışkan ve zeki bir öğrenci olduğu için de payına düşeni yapardı Nurdan’a yardım etmek adına üstelik. Zira uyuşmadıkları noktalardan biri de bu idi iki arkadaşın. Çalışmayı sevmediği için en büyük destekçisi Aylin idi. Yakınmazdı da Aylin ayrıca. Ne de olsa anca beraber kanca beraber güzel bir dostluktu bu her ne kadar o günlerde altında yatan nedenleri görememiş olsa da.
Sosyal ilişkileri açısından oldukça geride kalırdı Aylin. Ne ailesi izin verirdi dışarıda arkadaşlarıyla vakit geçirmesine ne de okulun sıkı müfredatı.
Bu da başka bir nokta idi uyuşmadıkları. Hafta içi okul sonrası olsun ya da hafta sonu tatillerinde evde durmazdı Nurdan her ne kadar ders ve sınav yoğunluğu fazla olsa da. Ne de olsa Aylin vardı ona destek çıkacak. Gününü gün ederdi ve ballandıra ballandıra anlatırdı herkese hafta sonu tatili sonrası.
Sonuç itibariyle, yedek kampında beklerdi Aylin hem ödevlerine yardım etmek için arkadaşının hem de gidemediği mekânlarda neler olup bittiğini öğrenmek adına. Karşılığında hem Nurdan’ı çalıştırır yetmedi sınav esnasında bile esirgemezdi desteğini.
Yine de yaranamazdı. Aylin ‘in aldığı yüksek nota karşılık başarısız sınav sonucunu yine kızcağıza yüklerdi Nurdan. Daha da ötesi günlerce küs kalırdı arkadaşına düşük not almasının sebebi oymuşçasına. Bu yüzden sık sık kırgınlık yaşamaktaydı iki arkadaş.
Taraflardan biri nasıl çalışkansa diğer taraf bir o kadar ilgisizdi derslerle. Bu yüzden de her ne kadar Aylin hiçbir şeyin farkında olmasa da, sahip olduğu vasıflarını, sosyal etkinliklerini hep bir koz olarak kullanır ve aldığı düşük notların acısı yine arkadaşından çıkarırdı.
Olay çıkmasın diye susması da fazla işe yaramıyordu Aylin’in. Huzur eksikti bu birliktelikte tüm uğraşlarına rağmen.
Ortaokul yıllarında başlayan dostlukları( ortaklıkları) lise yıllarında da devam etti iki arkadaşın. Geçen zamana paralel olarak ikisi de genç ve alımlı kızlar olmuşlardı. Ara sıra takışsalar da kör topal devam ediyordu ilişkileri. Yaşanan ufak tartışmalar, Nurdan’ın kaprisleri bile engel değildi süre gelen bu dostluğa. Ne de olsa en iyi arkadaşıydı Nurdan Aylin’in.
Dışa dönük yapısı daha da baskın olmaya başladı ilerleyen zamanlarda. Elinden geleni yapsa da Aylin bunca yoğun ders temposunda vakit ayıramıyordu sosyal ilişkilere. Ne de olsa onları bekleyen zorlu bir süreç vardı. Kalan kısacık zaman zarfında üniversite sınavına hazırlanırlarken bir yandan da okul derslerini yetiştirmeye çalışıyorlardı. Her ne kadar Nurdan bunu fazla umursamasa da.
Zaman kısıtlıydı artık üniversite sınavına haftalar kala. Sonuçta yepyeni bir hayat bir adım ötelerinde açmış kapısını ve buyur ediyordu onları. Üniversiteye girmek ve ilerleyen zamanlarda kariyerlerini sürdürmek adına.
Devam edecek…
YORUMLAR
Çok geç öğrenip sık sık dost meclislerinde dillendirdiğim bir şey var; eğer karşınızdaki insan,dostunuz, sizin ona yaptığınız tüm güzelliklerin sizin iyiliğinizden değil kendinin hak etmesinden kaynaklandığını düşünüyorsa, ortada bir terslik var, demektir. Bir de hayır demesini beceremiyorsanız, geçmiş ola zira kullanıyorsunuz...
Kaleminize, yüreğinize sağlık...
Gülüm Çamlısoy
Sayısız ikilem, değerli kalem dostum. görünen o ki bir ömür boyu sürmeye meyilli.
Teşekkür ederim değerli katılımınız için.
Saygı ve selamlarımla...
nitemtran
Ben buyum...
Saygı ve selamlar ...
Gülüm Çamlısoy
armağan mı sizce yoksa hayatı zorlaştıran bir unsur mu bunu da çözebilmiş değilim. en azından vicdanımla barışığım.
:))
Bu saatten sonra değişeceğimi de sanmıyorum.
Gülüm Çamlısoy
ne çok şey öğreniyoruz yaşayıp giderken...
hep derler ya: ''Allah iyilerle karşılaştırsın.''
Selam ve dua ile, canım...
Gerçek hayat kesitleri.
Ne desem ki,her şey ortada.
Sonucu tahmin etsem de merakla okuyacağım devamını canım arkadaşım..
Kocaman sevgilerimle..
Gülüm Çamlısoy
Ya, devamında yaşanacaklar?
yürekten teşekkürler.
Sevgiyle kal, canım...
''Yaşanan ufak tartışmalar, Nurdan’ın kaprisleri bile engel değildi süre gelen bu dostluğa. Ne de olsa en iyi arkadaşıydı Nurdan Aylin’in.''
Tüm yazı boyunca anlatılanlara, oldukça ters düşmüş bu cümleler.
Bu nasıl dostluktur böyle?
Her türlü aşağılamayı yap,
sonra da en iyi dostum de.
O şımarık arkadaşa,
her yaptığı yanlış davranış,
her sarf ettiği yanlış söz,
anında ve usulü ile anlatılmalıydı bence.
İlla kavga etmek, darılmak gerekmiyordu.
Bu yazıda,
okuyucuya nasıl anlatılıyorsa,
muhatabına da öyle anlatılmalıydı.
Zaman geçti, köprülerin altından çok sular geçti diyorsak,
bu durum ders olsun her birimize.
En azından, bundan sonraki hayatımız için kulağımıza küpe olsun bu durum.
Bu tür arkadaşım olacağına,
yalnız yaşamayı tercih ederim.
Umarım, diğer bölümleri daha hoş gelişir yazının.
Gülüm Çamlısoy
aslında gördüğü değil hissettikleri onun dünyası. Süreç işlerken bunu görme ihtimali var ya da yok ama onun dünyası o kadar naif ve derin ki...
Umarım gelişen süreçte yaşanacaklar hayal kırıklığı yaratmaz okuyucuda her ne kadar Aylin için durum zor olsa da.
Teşekkürlerimle...
çok güzel anlatmışsın iki dostun hayatını... arkadaş bulunur ama dost bulunmuyor işte .. insanlar da değerini bilmiyor .. güzel dostluklar bulmak ve kaybetmemek dileğiyle ablacım.
ŞİİR GÖZLÜM. tarafından 9/16/2014 2:42:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
İşte bu yüzden sevdiklerimizin ve tarafınca sevildiklerimizin kıymetini bilmeliyiz.
sevip kollamalıyız da ve önce kendimizi sevmekle başlamalıyız.
değer bilmek ve değer vermek ve değer görmek...İşin sırrı ve yakaladın mı sıkı sıkı yapış.
Canım, yüreğine sağlık.
Tüm sevgimle Şebnemcim...