- 610 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kırık bir öykü
Buz tutmuştu sanki her yer. Üşüyordu, titriyordu kız. Soğuğu adeta iliklerinde hissediyordu, ve gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silip dualar ediyordu.
Titremesi bir türlü geçmiyor aksine daha da çoğalıyordu. Oysa aylardan Ağustos’ du. Çünkü bu gece"O" evleniyordu. Yedi yılını verdiği aşkını kaybediyordu ebediyen. Unutmalıydı, kendini toplamalıydı, ama olmuyordu. Nasıl olurdu bir kalemde silebilirdi kibu aşkı.
-"Dile kolay yedi yıl" diye geçirdi aklından.
Bu durum normalmiydi acaba? Hiç bir anlam veremiyordu. Sanki düşünme gücünü yitirmişti. Hem ağlıyor, hem dua ediyor, hem de:
-"Unut kalbim, o’nun gibi sende unut" diye tekrarlıyordu sürekli içinden. Bilmediği bir şey vardı aslında"O" nun da hala kızı çok sevdiğiydi. Mecburdu, mecbur bırakılmıştı evlenmek için. Seçme hakkı tanınmadan, istekleri sorulmadan o’nu da diri diri mezara gömüyorlardı. Saatler ilerledikçe ilerledi. Neredeyse sabah oluyordu. Kızın gözlerindeki yaşlar dinmek nedir bilmiyordu. Aslında düğün evinin de cenaze evinden bir farkı yoktu. En azından "O"nun için öyleydi. "O"nun da aklında hep kızın hissettikleri ve beraber geçirdikleri güzel, sevgi dolu günler vardı. Mutsuzdu oğlan; evleniyordu ama mutsuzdu. Bir ara çevresinde olan biteni izledi. Bir bir insanların yüzlerine baktı belli etmeden. Kimi gülüyor, kimi eliyle birilerini gösterip aralarında konuşuyor, kimi de sözüm ona müziğe eşlik edip el çırpıyordu.
Ya sahnede oynayanlara ne demeliydi? Hepsi o kadar boş ve o kadar sahte gelmişti ki oğlana, boş gözlerle olanları izledi.
-"Ben an be an ölüyorum, soluyorum, ama herkes ne kadar mutlu benim adıma" diye düşündü. Ya"O" ne halde kim bilir?" dedi.
Düğün alayı dağılalı on gün olmuştu bile. "O" artık on gündür evliydi. Hala benimseyemediği, ama kabul etmek zorunda olduğu evinden eşiyle birlikte çıkıp bir taksi çağırdı. Annesine "El öpmeye" gidilecekti ne de olsa. Duran taksiye bindiler ve yola koyuldular. Kızın oturduğu evin önünden geçmesi gerekiyordu taksinin. Tam bu sırada onların kapısının önünde koca bir kamyon trafiğe engel oldu. Bir milim dahi hareket etmenin imkanı yoktu. Taksici kamyona yol vermek zorunda kaldı. Yolun açılması için kamyonun gitmesi gerekiyordu. Bu sırada oğlan gözlerini kızın oturduğu evin kapısına dikip bir umutla uzun uzun bakmaya başladı. Sanki o anda bir tek kendisi vardı takside ve zaman durmuştu. O da ne? Kız kapıdan çıkıyordu. Oğlanın asık suratını birden bir tebessüm kapladı. Kız da onu fark etmişti taksinin içinde. Bir an göz göze geldiler. Saniyeler sanki ikisinede saatler gibi geldi.
Yol açıldı ve taksi yavaş yavaş hareket etmeye başladı. Ama onlar zaman ve mekanı hiçe sayarak gözlerini birbirlerinden ayıramıyorlardı. Taksi uzaklaştıkça uzaklaştı. Oğlan adeta boynu koparcasına ardında bıraktığı kıza bakmaya devam ediyordu. Kız da gözlerini bir an olsun ayırmadan taksiye baka kaldı. Sadece gözlerini değil kalbinide o taksinin içindeki adamada bıraktığını anladı...
Leyla ATİK/ İZMİR 2-Mart-2008
Bu yazınn her hakkı saklıdır...