- 591 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜYORUM!
Mırıldandı kendi kendine,sanki birileriyle dertleşir gibi konuşuyordu:
’ Bunalıyorum,daralıyorum...Ne yerdeyim ne gökte,içim içime sığmıyor.’
Bedene bir kaç numara ufak gelir gibi ruhu sanki.Kerpetenler sıkıyor sıkıyor sıkıyor...Beynini,kafatasını sıkıyor bırakıyor,sıkıyor bırakıyor gizliden gizliye bir güç...
Gözlerinin ucunda birikmişte akamıyor sanki,yüreğinde kabarıp gelen ummanlar.
Kayalara ha babam dayak atan dalgalar gibi vuruyor, bir kere daha vuruyor, yüreğinin denizleri kusuyor hıncını kinini, öfkesi hiç bitmiyor gibi . Dışarıdan bir başka görünüyor bedeni... İçinde ise fırtınalar kopuyor adeta...
Ruhu ile bedeni bir kavgada sanki, içindeki ses çığırtkanlık yaparken, dışına yansımıyor hiç, içinde kopan kızılca kıyamete bedeni sanki kayıtsız kalıyor, gözleri bile artık sus pus olmuş, adeta lal olmuş dili gibi ketum...
Ama bugün diline hakim olamıyor. Ağzından sesler kendiliğinden çıkıyor, kelimeler şekilleniyor bir bir... Suyun akışı gibi yolunu çiziyor kendi iradesiyle.
’ Neden bu kadar çaresiz hissediyorum kendimi, hiç bir şey zevk vermiyor, hayat tatsız tuzsuz bir şey oldu artık. ’
Yıkadığı bulaşıkları tekrar tekrar duruluyor, ne iş yapıyor farkında bile değil sanki. Çeşmeyi kapatmadan az ötesindeki sandalyeye bırakıyor kendini, yüzünü avuçlarına alıp izlemeye başlıyor akan suyu... Ama nereye baktığının farkında değil aslında.
Öyle boş boş bakıyor gibi görünse de, içinde kimbilir hangi çılgın dalgalarla boğuşuyor, yüzünü canı acıyor gibi buruşturuyor,dişlerini sıkıyor.
’ Bu monoton hayat artık beni boğuyor, ölüyorum sanki ! ’
Ellerini açtı bakmaya başladı, elleri titriyordu... ’ Ölüyorum ! ’ Dedi sessizce. Gözlerinden boşalan yaşlar, bulutlardan sağanak halinde boşalan yağmurlar gibi durmak bilmiyordu artık.
Sesi boğazından hırlarcasına boğuk çıktı.
’ Ölüyorum! ’
Artık kendini bu hayata mahkum edenlere kızamıyordu bile. Üzgün değildi. Kızgın değildi. Yorgun hiç değildi. Bütün dertler sıkıntılar sona ermişti. Yeryüzünde değildi. Kalbi sıkışmıyordu, beynini sıkan kerpeten mola vermişti işine sanki... Sırtındaki yük omuzlarını ağrıtmıyordu.
Ellerini boğazına götürdü, sıkmaya başladı. Gülümsüyordu ...
’ Ölüyorum! ’
İçerden gelen bir ses suyun sesine eşlik ediyordu.
Biz Dünyadan Gider Olduk
Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun
Ecel büke belimizi söyletmeye dilimizi
Hasta iken halımızı soranlara selam olsun
Tenim ortaya açıla yakasız gömlek biçile
Bizi bir arı veçhile yuyanlara selam olsun
Azrail alır canımız kurur damarda kanımız
Yayıcağız kefenimiz saranlara selam olsun
Sözdür söylenir araya kimse döymez bu yaraya
İltip bizi makbereye koyanlara selam olsun
Bunda hep gelenler gider hergiz gelmez yola gider
Bizim halimizden haber soranlara selam olsun
Aşık oldur Hakk’ı seve Hakk derdine kıla deva
Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun
Miskin Yunus söyler sözü kan yaş ile doldu gözü
Bilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selam olsun
Yunus Emre
Çeşmeyi kapadı. Ellerini havluyla kuruladı,gözlerinden akan yaşları kurulamaya gerek görmedi, artık içi dışına uyumluydu, içinde fırtınalar koparken bulutlar ağlıyordu sağanak sağanak...