- 877 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
VAROLUŞU SORGULAMA HADSİZLİĞİMDİR
Öyle yorgunum ki... Sesim varmış gibi dinle fakat sen beni.
Böyle durumlarda hayatın kısa oluşu üzerine konuşmalıydım oysa. Fani dünyada, dünyalık telaşesine düşen beşerler oluşumuzdan. Azrail iyice yakınımıza ulaşana kadar ölümsüzlüğümüze olan kör olası inancımızdan. Yaradılışımıza hiç de uymayan halet-i ruhiyyemiz doğrultusunda durmaksızın baş kaldırışımızdan. Sesimizin desibelini hesaplamadan çılgınlar gibi "yaşamak" meselesini haykırışımızdan. Ve fakata aslında ne kadar yalnız olduğumuzu unuttuğumuz bir anda kendilerinden medet umduklarımız tarafından terk edildiğimizi anlamanın acı veren keşfinden...
Oysa hiç halim yok henüz bütün bunlardan bahsetmek için. Kendi derdime düşmüş; "bir el uzatan yok mu?" diye bekler dururken, varoluşun sırrına ermek pek de kolay olmuyor anlaşılan.Zaman sükuneti koruma vakti...
Bizler, kal-u belada "elestü bi rabbiküm" ( sen bizim rabbimizsin) derken dillerimiz, gönülden bağlanamamışız rabbimize. Ölüm karşısında bunca şaşkın, hırçın ve en sonunda da çaresiz oluşumuzun başka bir açıklaması olabilir mi?
Ölüm, diyorum, cümleler nasıl da erişti bu dokunulmazlığı kanıksanmış kelimeye, hatırlamıyorum. Hatırladığım doğmanın esas gayesinin ölüm oluşu bir bakıma. Dünyanın gittiğimiz yoldan başka bir şey olmadığını hatırlıyorum evet. Eski öğretiler eksikliklerini tamamlıyor giderek zihnimde. Bildiklerim yeterli olmamalıydı asla. Bildiklerimle yetinmek gafletinden uzaklaştıramıyorum aklımın melekelerini.
Yalnızlığın etrafımızdaki insan sayısıyla alakalı olmadığını da biliyorum şimdi. Sessizliğin gürültüyle, karanlığın ışıkla ilgisi olmadığı kadar net bir bilgi.
Söyleyecek sözüm tükeniyor gitgide. Sözüm, sesim, takatim, kendim tükeniyorum... Bir hiçe dönüşüyor yüzüm sonunda.
İnsanlar çevremde varmışım gibi davranmaya devam ediyor hala. Susmak, yok oluşumu kanıtlamak istiyorum. Bana ait değil dudaklarım. Sorgucuların sorularına yanıtlayan ses ben değil. Tanımadığım kelimelerin hesabını tutuyorum. Var olmadığım bir varoluşun sancısı damarlarımda. Yabancı bir nefes alış veriş ciğerlerimde.. Kalbimde tanımlayamadığım aşk kırıntıları. Ayaklarım söz dinlemez yürüyüşlerle sürüklüyor bedenimi.
Ben diye görünen hiç bir şey bana ait değil.
Avazım çıktığı kadar susuyorum şimdi bak! Hayat, sırtımda atlas libas, yaldızlı fistan, fransız dantelası kısmen eteklerim...
Anlaşılmak zor geliyor artık bana. Oysa ne kadar da ynlış anlaşılmaya müsaittik ikimiz. Yanlış da olsa anlayarak bir birimizi...
Söz bitmiştir şimdi fakat... Gerisi teferruat...