YAKINIMDASIN
Kim bilir kaç kere yolunuzun üzerinde açmış bir çiçeği görmeden geçtiniz yanından. Kim bilir, daha kapıdan çıkmadan içe ferahlık veren bir bahar sabahının seher yelini fark etmeden yürüdünüz yolları…
Kaç kere öten kuşların sesini işitmediniz, işitemediniz?
Ne zamandır farkında değilsiniz bir ırmağın şırıltısının?
Artık her yerde açtığı için mi görünmüyor kokusu olmasa da güller? Evlerinizi yapma çiçekler süslerlerken bir yaprağı kurumuş olduğu için mi fark etmediniz yol kenarındaki yaban çiçeklerini?
Kayda alınmış sesleri huşu içinde dinlerken, sadece o sesi kafeslere hapsettiğiniz muhabbet kuşlarından dinlemek için mi satın aldınız onları ve yemlerini…
Sahi o kuşların ötüşünü tabii ortamda duymadınız mı hiç?
Bir ressamın hayalini bir tabloya çizmesi neticesinde vücuda gelen eser aslının yerini tutar mı sizce? Yakınınızda bulunan denizin sahili okşar gibi kıvrımlarını bir videoda mı seyretmek daha çok haz veriyor size?
Bütün bunlar, yani yanınızda olup bitenler gözünüze görünmüyor da neden suretleri ile vakit kaybediyorsunuz?
Hâlbuki yanında olmadan da görünebiliyor, duyulabiliyor, kokusu alınabiliyor çok şeyin…
Metrenin mesafeleri ölçtüğü yeryüzünde, gönlün ölçü birimi olmadığını biliyor musun? Mesela çook uzaklardaki bir şeyleri; yanında hissedenler nasıl olabiliyor?
Mesafeler niçin fark etmiyor…
Üşümüş parmaklarını ovuşturan bir çocuğun yanından kaç kere geçtin ömründe kim bilir. Aynı çocuğun sahipsiz halinin fotoğrafını duvara astığında kimin acıma hislerini test ediyorsun?
Suyu azalmış olsa dahi vazodaki çiçeklerin kendisiyle; yağlı boya tablosu arasındaki farkı kaç kişi kavrayabiliyor? Ara sıra sildiğiniz plastik çiçeklerin de tablosu yapılıyor mu?
…
Sen uzaktasın…
Metreler öyle ölçüyor.
Sen uzaktasın…
Meridyenler öyle söylüyor.
Sen uzaktasın…
Güneş önce veya sonra senin üzerine doğuyor.
Sen göz mesafesinin uzağındasın… Kol mesafesinin uzağında... Sesin havadaki yayılma hızı ne olursa olsun uzaktaki nidaların duyulamayacağı yerde...
Ancak…
Bir oda içindeki eşya kadar yakın, bir o kadar varlığın hissedilensin…
Ne farkına varılamayan yaban çiçekleri, ne hissedilemeyen sabah yeli, ne duyulamayan kuş sesleri, ne dereler, ne otlar…
Ne üşüyen çocuk, ne masa üstünde kurumaya yüz tutmuş çiçekler, ne hiç solmayacak ve kokmayan yapma çiçekler…
Bütün bu yakınlardan daha yakınsın…
Varlığının bilinmesi, uzaklığına mani değil…
Sen her şeye rağmen yakınımdasın…
Sizin de yakınınızda mı?
Sizin de…
“de”… ne çok şey anlatıyor değil mi?
Evet, benim “de”…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.