YORUMLAR
Sokak serserilerinden sık sık duyardım, "çizerim bak!" tehditlerini... Usturalı çizimin mucidi Sait abimmiş meğer....Çizmekten çizmeye fark var tabii, kabadayısına göre.. En gariban çizmeciler ciletçiler diye bilirdim ya, sonradan öğrendim ki, en aşağılıkları onların aralarından çıkarmış.Bunlar, Müslim baba başladı mı arabeske, önce bir iki hap yutup, başlarlarmış kendi göğüslerinde, karınlarında, kollarında çizikler atmaya. Güçleri bir tek kendilerine yetermiş herhal...Ama tam da öyle değil.Bir de evdekilere yetirirmişler güçlerini.Evdeki bacı, ana, baba bunların zulmüyle bir gün görmeden ömür geçirirlermiş...Devamı gelecek...:)SAYGIYLA
Davidoff
aman kemnur pişşşt, sussss, küçük harflerle konuş.
henüz sait veya zait denilen o kabadayı, hala kabadayı. çizer mi çizer.
çizmeyi de seviyor galiba, kapılarının önünden geçen ne kadar eskici varsa
onların önünden geçmeden önce, " eskiciii, eskiler alırım, eskiciii," diye bağırırken. saitlerin evinin önlerinden geçtikten sonra,
"çizmeciiii, çizme satarımmm, yepyeni çizmelerim var boya görmemiş. çizmeciii." diye bağırmaya başlıyor.
yani çizme işi, tıpkı bulaşıcı hastalık gibi kemnur.
çıkmalıyım, çiznur :)
Davidoff
Bakalım ne olacak Ayşe Sultan. Ben de merak etmeye başladım.
Beğeni için teşekkür ederim.
Zait sonradan kabadayı olanlardan sonradan kabadayı olunmaz.
Kabadayı doğulur.
Yaşamda en güzel şey insanın ekmeğinin kabadayısı olmasıdır.
Heyecanla bekliyoruz bakalım daha neler gelecek zait in başına.(Yani Sait in)
SAYGIMLA
Davidoff
Kabadayı olmak hayattaki en zor şey gibi.
Teşekkür ederim.
Bu öyküyü şu son son satıra kadar yaşamıştım..
Yok ..ben değildim "kabadayı" ..
Ben çocuktum ve bir kabadayının toplumun hastalıklı vicdanına ana rahmine düşer gibi düşmesini ,doğumunu ve büyümesini seyrettim.
Ablası bizim dükkana gelip ağabeyime "Ali rıza abi bu çocukları bir korkut ne olur.dediğimi etmiyorlar diyen Türk Ticaret Bankasında çalışan ablalarını anımsıyorum.
Sonra Kağıthane Şişli dolmuşlarının kapısından sarkan o iki kardeşin paraları toplamasını da.
Ve iki kabadayı olduklarını öğrendiğim gazete sayfasını :
" Türkiye sizinle gurur duyuyor"
Selam ve saygı ile...
Davidoff
Onu bunu bilmem erolabi de, kabadayı hikayeleri yazmak benim tarzım değil aslı zaatinde.
Ama şu ZAİT yok mu? İyi sardı beni.
Siyah beyaz Türk filmi mübarek. Git oğlum diyorum Şenol abine.
Yok abla diyor, ben burada rahatım.
Acıkınca tost var, çay var burada. Deli miyim ben.
Teşekkür ederim.
Davidoff
Senin yorumunu okuyunca Dikçe,
Konuyu değiştirmeyi çok düşündüm.
Fakat, ZAİT bana kaşlarını çattı. Olmadı.
Teşekkür ederim.
Kabadayılık kolay zanaat değil, serde kabalık taşısa da cesaretsiz olmaz. Cesaretse, doğuştan gelir. Uzun zaman sessiz sedasız, resesif de olsa doğuştantır ve bir olağandışı durumda, özellikle de hukuğun içinde adaleti barındırmadığı yerlerde çıkıverir ortalığa.
Kabadayıların hayatı uzun sürmez ya mezarda ya da şans varsa mahpusta biter. Sait kendi kaderinin ardında mezara ya da mahpusa doğru yol alırken, şans kapısını çalmış, içine düşen aşk ateşiyle kendi menkibesini yaratma şansını bulmuş. Daha doğrusu, bizde uyandırdığı kanaat şimdilik bu ve ilerleyen bölümlerde şansını ne yönde kullanacak göreceğiz.
Fakat bazen de aşk insanın başına gelen en güzel şeymiş gibi hissedilirken, birden kara sevdanın kara dehlizlerine düşüp, kabadayılığın getireceği sondan evvel, kara sevdanın getireceği meczuplukla, mazallah, başbaşa kalabilir.
Görelim bakalım, Sait'in menkıbesi nereye varacak.
Yüreğinize sağlık yazar...
Davidoff
Kabadayılık... Sait'in menkıbesi
ve de nereden aklıma getirdiysen Menkıbe Teyze...
Bir de ona mı öykü yazdıracaksın bana Nitem?
Kabadayılık, yürek ağrısı karşısında eriyip gidecek mi ne?
Bekleyelim görelim...
:)
Davidoff
deniz-ce de öyle yazmış.
Aşk demiri eritiyor galiba diye. Belki de eritir, kim bilir?
Ben de merak etmeye başladım.
Sait'e mi sorsam, yoksa Zait'e mi? Hangisi doğruyu söyler acaba?
Billur T. Phelps
Aşk bu başka bir şeye benzemez :)
Güzel oldu yazının akışı bence.
Güzel bir kız,
nasıl da değiştirir kaderin kömür karası rengini,
nasıl da gül pembesiyle boyanır hayat tablosunun son fırça darbeleri.
Ve,
şu zalim fukaralık.
Fakir ve güzel kız.
Bıçkın delkanlı Sait...
Hadi hayırlısı diyelim.
Davidoff
Ben hayatın kömür karası rengine hep beyazı eklemeye çalıştım BTH...
Ne yaparsan yap, illâki arkadaki siyahlar görünüyor.
Bir tutam hayat
siyahı kapayamıyor değil mi?
:))
Akıcı ve merak uyandıran bir anlatım. Kutlarım. Takipçinizim her zaman olduğu gibi.
sevgimle...
Davidoff
Senin benim en güzel ve en iyi gözlemci takipçilerimden olduğundan eminim.
Sadece okur olmak yetmez, kıyısından, köşesine, çaprazına kadar okunduğunu bilmek isterim. Teşekkür ederim Gülüm.