- 609 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YARINI BEKLE
YARINI BEKLE
Pencerenin önünde, güneşin ilk ışınlarını soluyarak,bardağında kalan son yudum çayını içti.Tam o esnada ,telefonuna gelen mesaj sesi sabahın sessizliğini bozdu.Sıradan bir alışkanlıkla aldı telefonu eline Zeynep.Tuşlara bastı,mesaj rehberde kayıtlı olmayan bir numaradan gönderilmişti.Görüntüleye dokundurdu parmağını;’’Yarın,senin için büyük Gün,yarını bekle.’’
Tanımadığı bir numara,yarından, yarının büyük gün olacağından bahsediyordu.Duvarda ki takvimden yarının tarihine baktı,kısa biran düşündü,çok farklı bir anlamı yoktu yarının.Acele etmezse işe geç kalacaktı.’’Haydi kızım,çıkıyoruz!’’ diyerek ,aynanın karşısına geçip; bir ruj ve bir kalemle makyajını tamamladı.
Evden çıktıklarında saat, nerdeyse sekize gelmek üzereydi.Kızı Ayşe’yi okula bırakıp,ani bir gaz hareketiyle arabasını çalıştığı hastaneye doğru sürdü.İşyerine biran evvel ulaşmak, gelen mesaja ait numarayı aramak için, gaza ne kadar yüklendiğinin ,basılan kornaların sesiyle farkına varabildi.Frene öyle çok basmıştı ki, direksiyon yerinden çıkıp göğsüne saplandı sanki. Kendine geldiğinde arabanın etrafında bir sürü insan toplanmış; kimi bağırıyor, kimi O’nu arabadan indirmeye çalışıyordu.Kimi de kaldırımda, korkulu gözlerle olup biteni seyrediyordu. Zeynep,son anda fark ettiği çocuğu ezmemek için direksiyonu sımsıkı tutarak sağa doğru kırınca ,araba kaldırıma çarparak durabilmişti. Arabanın kapısını açmadı bir süre, etrafındakileri izledi.Sonra derin bir nefes alıp arabasından dışarı çıktı. Yüzü beyaza yakın , elleri kendi elleri değilmiş gibi geldi.Hiç kimseyi duymadı,hiç kimseyi görmedi o an.Adamın biri’’kadın şoka girmiş su getirin ‘’ diye bağırıyordu.Zeynep adamı koluyla itip, arabanın ön tarafına baktı. Ön tampon yerinde yoktu,çok kötü değildi yine de, O çocuğa çarpmamıştı ya ,önemli olan buydu.
Arabanın kapısını açmak için arkasına döndüğünde elinde, pet şişe uzatan adama çarpıverdi. Verilen suyu içti. Gözlerini yalnızca su veren adama dikerek ‘’ben doktorum ,az sonra girmem gereken bir ameliyatım var.Biri beni hastaneye bırakabilir mi?’’ diye sordu.Yüzüne baktığı adam elini cebine attı, anahtar sesi duyuldu,’’ben bırakırım abla’’ diyerek binalara paralel uzanan sokağa doğru yöneldi.
Birkaç dakika geçmemişti ki, adam arabasıyla gelmişti bile.Zeynep,arabasının ufak tefek işlerini yapan Rasim ustayı arayıp;kazayı anlatmış,verdiği adresten arabasını almasını istemişti.Böylece araba için endişesi de kalmamıştı artık.Telefonu kapatarak kendini bekleyen arabaya bindi.Adamla tek kelime konuşmadı, inerken ‘’çok teşekkür ederim’’dedi, sessizce.
Ameliyathanenin olduğu ikinci kata merdivenlerden koşarak çıktı Zeynep.Üstünü değiştirdi. Ekip hazırdı,tek eksik kendisiydi belli ki. Başlamıştı işte…Bistüri….Makas…. Pens…vs. Ve bitmişti ilk ameliyat. Biraz soluklanmak, kaç saattir içmediği sigarasından bir nefes çekebilmek için ara koridordan balkona yöneldi. Balkon sigara içilen bir yerdi.Balkonun kapısını açtığında kimsenin olmamasına sevindi.Biran evvel o numarayı aramalıydı.Telefonunu çıkardı,tuşlara bastı.Telefonun zili uzun uzun çaldı, ama cevap veren olmadı. Neydi bu şimdi, niçin telefonu açmıyordu. Bir hışımla kapattı telefonunu Zeynep.Sigarasını yakmayı bile unutmuştu, sigarasını paketine yerleştirip ,ameliyathaneye döndü.Karşısına geçen temizlik işlerine bakan personel, ‘’hocam bu size geldi’’deyip eline bir zarf tutuşturdu.
Zarfı evirdi,çevirdi üstünde hiçbir şey yazmıyordu.Dinlenme odasında ki kanepeye oturarak açtı zarfı.
Başı dönmeye ,bedeni soğumaya başladı. Midesi bulandı, az kalsın kusacaktı.Anlamsız bir sırıtma saplandı suratına.Çok uzak bir yer ile yakın bir yer arasında gidip gelmekteydi bedeni, bu yer neresiydi .Bildiği, belki de hiç bilmediği bir yer. Rüyalarını süsleyen renkli bir dünyada yaşıyordu sanki. Gözlerini açtığında tepesine bir sürü insan toplanmış,’’uyan.. aç gözünü..’’sözlerine, yumuşacık şaplaklar eşlik ediyordu. Bayılmış olduğunun yenice farkına varabildi. ’’Ahh’’,şimdi hatırladı olanları.Bembeyaz A 4 kağıdında ,sabah telefonuna gelen mesajın aynısı yazıyordu. ’’Yarın,senin için büyük gün,yarını bekle!’’. Ne demekti şimdi bu. Yüzünü yıkarken, son günlerde ki yaşamını gözden geçirdi,aradığı şeyi bulamadı. Ne arıyordu onu da bildiğinden değil.Hiç tanımadığı bir duygu sardı benliğini.
Ameliyat ekibi hazırdı. Mesaj ,zarf kafasında dönüp durdu.İkinci ameliyat,üçüncü..derken mesai bitmişti bile.
Bir taksi çağırıp, doğruca kızının okuluna gitti.Her zaman kapıda ki güvenlik görevlisiyle kapıda bekler olurdu kızı.Ama yoktu.Kalbine doğru yol alan dayanılmaz acıyla kıvrandı.Bir kuş ürkekliğiyle kızının sınıfına çıktı,sınıf bomboştu.Bedeninden uzaklaşmayan ürkeklikle öğretmenler odasına yöneldi. ’’Ah!’’işte ordaydı, kızının öğretmeni.’’ Hocam Ayşe..’’sözünü bitirmeden öğretmen ayağa kalktı ve ‘’babası aldı Ayşe’yi,sizin ameliyatınız uzayacakmış’’ dedi.Zeynep ,ne diyeceğini,elini ayağını nereye koyacağını bilemez halde,sağ tarafında gözüne kestirdiği sandalyeye bıraktı kendini.’’Ama babası burada değil’’diyebildi.Öğretmen ne söyleyeceğini biran düşünerek,’’nasıl olur Zeynep hanım ,kapıda ki güvenlik Ayşe’yi babasının aldığını söyledi’’.Bir taraftan da eli telefondaydı öğretmenin,hızla çevirdi numaraları, nerdeyse aynı hızla gersin geri kapattı.Güvenlik görevlisi çoktan evine gitmiş,cep numarası kendinde yokmuş, gibilerinden bir şeyler mırıldanıyordu.
Zeynep ne yapacağını,kızını nerde arayacağını kestiremeden ‘’belki buralardadır’’ diyerek okulun bahçesinde tam iki tur attı.Kalbi duracak gibi hızlı çarpıyor,ayakları birbirine dolaşıyordu.Eve doğru yöneldi. Kapıyı açtı, daldı içeri,’’Ayşe !Ayşee, kızım..’’diye bağırarak, evin bütün odalarını dolaştı. Eve tek başına hiç gelmemiş kızını odalarda aradı .Telefonuna gelen mesaj sesiyle durdurdu dolaşmalarını.Kaybettiği en değerli hazinesini arar gibi aradı telefonunu çantasında.Bulunca da, büyük bir sevinçle bastı açma tuşuna.Ama gelen bu yeni mesaj, aynı numardan değil, ’’Kızın elimde,sakın polisi arama ,akşam saat tam 20 de Cafe Bristo da ol!’’ yazıyordu.Yığıldı kaldı Zeynep, sabahtan beri olanları düşünmeye çabaladı.Biri bir oyun mu oynuyordu,kızı işin içinde olmasa bütün oyunları oynardı kuşkusuz,ama biricik kızı ,canının tek parçası yoktu işte..’’Babası almış ,tüh kahretsin,niçin aramadım Ahmet’i’’ dedi umutla. Hemen telefonun tuşlarına bastı,karşıda ki ses:’’alo hayatım,beni mi..’’ Zeynep araya girdi hemen’’nerdesin sen?’’ diyebildi,titrek sesiyle. Ne söylemeye çalıştığını anlamaya çalışan Ahmet’’Ankara’da olduğumu ne çabuk unuttun,neyin var senin?’’dedi. Birşeyler içtiği belliydi, yutkundu,’’Ayşe’yi verde konuşayım tatlı kızımla’’deyiverince, Zeynep elindeki telefonu yere düşürdü.Yerdeki telefondan sesler geliyor,Ahmet konuşuyordu sürekli.Zeynep yere düşen telefonu alıp ,kapama tuşuna bastı.Sokaklara çıkıp, Ayşe’sini aramak istedi;nerde arayacaktı, kime soracaktı akşamın bu saatinde.Polise gitse,ya o adam –adam mı kadın mı olduğunu bile bilmiyordu,mesajın cinsiyeti yoktu ki - kızına bir kötülük yaparsa..Şimdi tüm bu olanları Ahmet’e anlatsa mı, anlatmasa mıydı. Beyninin içi zonkluyor,kafası kocaman bir kaya parçası gibi ağırlaşıyordu bedenine.
Elinde ki telefon yeniden çalmaya başladı.Açmadı bir süre,ama haksızlıktı bu,hemen telefonun açma tuşuna bastı,’’Ayşe yok,Ayşe yok ‘’diyerek ,hıçkırıklara boğuldu.Sonra sesinin tonunu güçlükle ayarlayarak; sabah gelen mesajı,hastaneye gelen zarfı anlatmadan, en son gelen mesajı söyleyiverdi. Ahmet biran sessiz kaldıktan sonra,Zeynep’i sakinleştirmeye çalışarak, ‘’önce sakin ol! Sakın polise gitme! Randevuya asla,ben ilk uçakla geliyorum,kapıyı arkadan kilitle ,kimseye açma…’’ daha birçok şey sıraladı.Çoğunu duymadı Zeynep,aklı,bedeni, gecesi gündüzü hepsi kızıydı şimdi.Saatine baktı,tam yediydi.
Banyoya aceleyle girip ılık bir duş aldı,biraz iyi gelmişti duş.Üzerine temiz bir şeyler giyindi. Kocasının gitme dediği randevuya gidecek,kızına kavuşacaktı.Ahmet de bilirdi, Zeynep’in evde oturup beklemeyeceğini. Babası gelince evde olmalıydı tatlı kızı. Önce kaportacı Rasim ustayı aradı,araba yapılmamıştı henüz.Bir taksi çağırdı,randevuya on beş dakika vardı daha.Yatak odasında ,iç çamaşırların olduğu etejerde ,kocasının kuru sıkı tabancası vardı.Korkarak alıp, hızlıca çantasına yerleştirdi.
Bir eliyle çantasına bastırarak, taksiye bindi.Saat sekize beş kala Cafe Bristo daydı, pencere kenarında bir masaya oturdu. Etrafı izledi, gözlerini kaçıra kaçıra. Sessizce yemeklerini yiyen bir iki çiftten başka kimsecikler yoktu. Zeynep,nerdeyse her saniye de saatine bakıp duruyordu.Yine tam saatine bakacakken elektrikler kesildi.Jeneratör şimdi devreye girer diye düşünürken, bir yandan da cep telefonunun saatine baktığı esnada, masaya iki kişi oturdu. Kafasını, kalbi avucunun ortasında sıkışmış bir halde kaldırdı.Bir çığlık attı ayağa fırlayarak.Avazı çıktığınca bağırmasını, çalan müzikle gelen pasta durdurmuştu. Kızı Ayşe ve kocası Ahmet karşısında gülümseyerek oturuyorlardı. Etraf aydınlandı.’’Ne yaptın sen ‘’ diyebildi, Zeynep.
Ahmet elini uzatıp, ellerini sımsıkı tuttu Zeynep’in,’’evlilik yıldönümümüz kutlu olsun,canım’’ dedi. Zeynep en pervasız cümlelerini sıralamak için hazırlanıyordu ki, Ahmet önce davranıp, ‘’ilişkimiz çok monoton ha’’ deyip, kollarıyla sımsıkı kavradı karısını ve çalan müzikle dansa başladılar. Ahmet, Zeynep’in kulağına eğilip’’seni seviyorum ‘’dedi, arzuyla.
Zeynep işaret parmağını havaya kaldırıp’’bir tek soru’’,-gözleriyle onayladı Ahmet-‘’hepsini sen mi planladın’’ diye sordu. Ahmet, şaşkın gözlerle bakıyordu’’neyin hepsini?’’ dedi daha sıkı sarılarak. Zeynep ışıldayan gözlerle devam etti,’’telefonuma sabah gelen mesaj,işyerime gelen o zarf,en son Ayşe’yle ilgili mesaj ?’’.
Ahmet,kollarından Zeynep’i bırakmış,irileşmiş gözlerle bakıyordu.’’Ben sana bir tek mesaj yazdım,o da ‘’cep telefonunu çıkardı,gösterdi yazdığı mesajı.İkisi birden, masada bıraktıkları kızları Ayşe’ye doğru çevirdiler bakışlarını.Fakat, Ayşe yoktu yerinde. Ahmet koşar adımlarla masalarına servis yapan garsonun boğazına yapıştı,Zeynep hemen arkasında.’’Kızım nerde?, kızımı gördün mü?’’’Garson bir taraftan Ahmet’in elinden kurtulmaya çalışıyor,diğer taraftan bir şeyler mırıldanıyordu.Biraz sonra sakinleşen Ahmet, garsonu bıraktı.Garson kendine çeki düzen verdikten sonra,’’efendim ayıp oluyor ama, anlaşmamızda bu yoktu’’ diye bir şey söyledi.Zeynep,garsonun ne dediğini anlamaya çabalarken,’’anne ‘’diye eteğini çekiştiren Ayşe’yi ,ancak fark edebildi.Kızına kemiklerini kırarcasına sarılan Zeynep’in gözü, Ahmet ve garsonun üstündeydi.
Son anda ,Ahmet ve garson bütün salonu dolduran bir kahkaha patlatıverdiler.
Havva Kılıç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.