- 815 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
OTOBÜS YOLCULARI
İçinizde hatırlayanlarınız var mıdır bilmiyorum ama o dönemin oldukça güzel siyah-beyaz filmlerinden biriydi Otobüs Yolcuları.
Rahmetli Ayhan IŞIK ve Türkan ŞORAY paylaşmışlardı baş rollerini.
Her otobüs yolculuğumda hatırlarım bu filmi.
Sonra da gezinirim içindeki yolcuların iç alemlerinde.
Haklarında hayaller kurar yorumlar yaparım kendimce.
Hepsinin birbirinden farklı ne hayat hikayeleri vardır kim bilir bizlerin olduğu gibi.
Çok ilgin ve unutamadığım ne hikayeler dinlemişimdir bu yolculuklarım sırasında.
Dokuz-on saatlik bir yolculuktu bu sefer ki.
Yanımda yaşını pek tahmin edemediğim bir bayan oturuyordu.
Yarı tesettürlü. Bakımlı. Güler yüzlü ve açık sözlü biri.
İki evlilik yapmış. İkincisiyle birlikte yaşıyor. Kendi annesi de yanlarındaymış.
“85 yaşından sonra azdı. Evde tutamıyoruz. Bizden önce geçip arabaya kuruluyor. Eskiden böyle değildi. ‘Onca sene ben size baktım şimdi de siz bana bakacaksınız’ diyor. İşimiz gücümüz karıyı gezdirmek! Ben de çok gezdim dolaştım gerçi ya. Ne edeyim benim adam gelmiyor. Kafalarımız uyuşmuyor. “ diyor elini kafasına iki kez vurarak.
Bu yolculukların birinde tanımış kendisini karşılayacak olan bir kaptan şoförü.
Anlaşılan o ki her seyahatinde başka birileri de girmiş hayatına. Tıpkı denizcilerin her limanda bir sevgili misalinde olduğu gibi..
“Yaşlandık artık eskisi gibi gezemiyorum pek. Ee 64 yaşındayım az değil.” diyor.
Eyüp Sultan ziyaretine gittiğim bir sırada bir liraya aldığım ve hemen o anda boynuma geçirdiğim ucunda sallantıları olan beyaz taneli tespihi görüyor boynumda.
“Bu tespih değil mi?” diyor gözüyle işaret ederek.
Evet diyorum. Herkes anlamıyor pek. Kolye gibi duruyor. Tespih çekmesini severim. Bu iyice alışkanlık yaptı . Yolun kısa ya da uzunluğu araçların türü fark etmiyor. Boynumdan çıkarıp çekiyorum . Sonra tekrar asıyorum. Onca tespih arasında yeri bir başkadır benim için. Uyurken çıkarıyorum boynumdan yalnızca. En kıymetli ziynetim diyorum.
Küçük el çantasını açıyor bir tespih ve bir dua kitabı çıkarıyor içinden. “Ben de bunları çantamdan hiç çıkarmam” diyor.
Yarım saatlik bir molamız var.
Ben bir çorba alıyorum o sulu bir yemek. Kalkıyoruz. O tuvaletlere yöneliyor ben otobüse.
Genç bir kız çakmağım olup olmadığını soruyor.
Ailesinden kaçıyormuş. Sevdiği gençten hamile. Çocuk gideceğimiz ilde yaşıyormuş. Kızın geleceğinden haberi bile yok.
İri simsiyah gözleri gamzeli yanaklarıyla oldukça çekici görünüyor..
Genç bir delikanlı elindeki sigarayı uzatıyor çakmak yerine.
İkinize de çok ayıp. Ellerinize yakışıyor mu bu sigaralar böyle diyorum.
“Biraz da heyecandan içiyorum. Üniversiteyi kazandım. Bu şehirde okuyacağım. Kendime ev bakmaya gidiyorum. Okul açılmadı daha.
Hangi bölüm? diyorum.
“İlahiyat. Çok methettiler bu şehri. Bakalım nasıl. Eğlence yerleri falan vardır inşallah” diyor.
Sen okumana bak. Öyle eğlence falan düşünürsen hiç gitme daha iyi diyorum.
“Orası öyle de. İstanbul’dan gidiyorum. Kolay değil alışmak.” diyor.
İstanbullu musunuz? diyorum.
“Yok. Çorumluyuz aslen.”
Yerlerimizi alıyoruz yeniden.
Saatler sonra 15 dakikalık ‘ihtiyaç molası’ veriliyor.
Ellerimi yıkanmak için giriyorum koskoca tesisin tuvaletine.
Berbat. Kağıtlar yerlerde. Sabun kapları kırık ve boş. Lavabolar hiç temizlik yüzü görmemiş sanki.
Şu kadınlar tuvaleti gerçekten utandırıyor insanı diyorum yanı başımda eşarbını düzelten kadına.
Gülümsüyor. Çok hanımefendi bir görünüşü var.
“Bu yolculuğu ara sıra yapıyorum. Ama bu tesisi ilk defa gördüm. Eşim Kastamonu şeker fabrikasında güvenlik görevlisi. İki oğlum da Üniversiteyi okuyor İstanbul da. Onları görmeye gitmiştim. ” diyor.
Kastamonu da şeker fabrikası olduğunu bilmiyordum doğrusu diyorum biraz mahcup.
“Var! Ama yakında o da kapanır. Oraya da el attılar çünkü” diyor. Yüzüne hafif bir öfke bulutunun yayıldığını görüyorum.
Yerlerimize geçiyoruz. Otobüs hareket ediyor. Işıklar kapanıyor.
Oturduğum koltuğun paralelindeki koltukta iki erkek oturmakta. Şiddetli bir horlama sesinden sonra ışıklar açılıyor birden. Koridor tarafındaki adam ayakkabılarını çıkartmış. İri bedeninin yarısı yanındaki adamın kucağında neredeyse. Koltuğu son noktasına kadar arkaya dayamış.
Arka koltukta oturan bayan haklı olarak isyan ediyor bu duruma.
Otobüsün servis görevlisi geliyor. Adamı tatlı uykusundan uyandırıp koltuğu öne çekiyor ve ayakkabılarını giymesini söylüyor.
Işıklar yeniden sönüyor ve yola devam ediyoruz uzun bir süre daha.
Yanımdaki bayan çantasından çıkardığı parfümü gezdiriyor bedenini saran pardösünün üstünde.
Terminale yaklaştığımızı anlıyorum.
Son noktada birlikte iniyoruz. Kendi yaşına göre daha genç efendiden biri karşılıyor kendisini.
Vedalaşıyoruz.
Bütün yolcular iniyor. Bagajlar alınıyor bir bir.
Sayısız otobüs yollarına. Otobüs yolcuları yolculuklarına devam ediyor gündüz gece.
Hayat hikayeleri her bir yana siniyor her rengiyle usulca..
Biz içinde olalım ya da olmayalım..
YORUMLAR
DEVRİM DENİZERİ
Şimdi düşün dur bakalım elektrikler mi kesildi yoksa film mi bitti?
Figüranlar isyan mı etti yoksa filmi yasaklandı? Ah o bahçe sinemaları..
Bu yoruma da bir kitap yazılmaz mı SİHİRBAZ..!
Bazen şans mı denir yanında oturan ,
anlatır anlatır yedi sülalesini.
Abi der ara sıra,
Sen neden konuşmuyorsun,
Fırsat vermedin diyemem ona...
Tebrik ederim saygılarımla.
DEVRİM DENİZERİ
Suskunlukta çekilmiyor uzun yollarda.
Esenlikler dilerim.
Yolculuğun her türlüsü beni her zaman heyecanlandırır.
Çünkü sizin de değindiğiniz gibi içinde bir çok hikaye barındırır. Kimi isteyerek çıkmıştır yolculuğa kimisi zorunlu vurmuştur kendini yollara. Mutluysa pır pır eder yolcunun yüreği. Ama zorunlu bir yolculuksa düşüncelerle doludur zihni.
Ama yaşam içinde hep ağlanmıyor, hep gülünmüyor. Kaşığımıza artık ne çıkarsa.
Sevgiler,
DEVRİM DENİZERİ
Çok uzun süredir size rastlamıyordum ve hem merak ediyor hem üzülüyordum. Sizi çalışmalarınızı içtenliğinizi unutmak mümkün müydü. Gerçi ben de uzun aralıklarla uğruyordum deftere.
Evet dediğiniz gibi zorunlu yolculuklar biraz farklı galiba...
Hayatta bir yolculuk olduğuna göre ne çıkarsa bahtına..
Benden de Sevgiler.
Billur T. Phelps
Geri dönüşü olmayan yolculuğa uğurladığım sevdiklerimin
dayanılmaz özlemi ile başa çıkmaya çalışıyordum.
Başardım mı ? Yok.... Ama zaman ilacını bol bol
kullanmaktayım şimdilik.
Sevgiler,
Televizyonda Türkiye-Litvanya maçı, tüm heyecanı ile devam ediyor.
Karnım da oldukça aç, kalkıp yemek hazırlamam gerekiyor kendime.
Biraz önce dişçiden geldim, ağzımın uyuşukluğu henüz geçmedi.
Tüm bu karışıklığın arasında,
nedendir bilmiyorum,
bu ilginç yazı okumak ve yorumlamak geldi içimden.
Önce,
yazıyı tebessümler eşliğinde okuduğumu açıklamalıyım.
Pek gülümseten bir yazı değil aslında ama,
ben yazarın yolculuğu sunuşundaki güzelliğe takılmışım.
Hayatım boyunca, zamanımın çoğu yollarda geçti diyebilirim.
Sayısız otobüs yolculuğu yapmışımdır, enteresan olaylarla karşılaşmışımdır.
Hiç birini kaleme almak aklıma gelmedi.
Şimdi,
yazarımızın yazdıklarını,
daha doğrusu buraya resmettiği güzellikleri takip ettikçe,
gerçekten kızıyorum kendime.
Bu kadar mı güzel aktarılır basit bir otobüs yolculuğu?
Bu kadar mı okunası kılınır?
Güzeldi.
DEVRİM DENİZERİ
Bundan sonraki yolculuklarınızda yolcuların hikayelerini kaleme almaya kalkıp gözden düşmeme neden olmazsınız umarım.
Beni hatırlayıp gülümseyin yalnızca:))
Dişinizle ilgili geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Esenlikler dilerim.
Ben de sanki sizinle birlikteydim bu yolculugunuzda . Yolculukta ne cok anlatiyor insanlar öyle :-))
Cok hostu ama . Aslinda tam benlikmis . Ben uyumayi hic sevmem yolculukta. Ille birini bulurum konusacak sagdan soldan :-))
Yine cok güzeldi yaziniz Devrim Hanim .
Kutluyorum .
Sevgimle.
_ZERRE_ tarafından 9/9/2014 6:26:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
DEVRİM DENİZERİ
Uyumamak en güzeli aslında. Ömrümüzün yarısında fazlası uykuyla geçiyormuş zaten. Yolculuğun tadı böyle çıkar. Ben de molalara bayılıyorum. Gecenin bir vakti sabahın ayazında sımsıcak bir çay ne güzel gider...Konuşacak birileri de oldu mu isterse saatler sürsün...
Güzellik dolu nice yolculuklara.