ZAİT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Esmerce bir delikanlıydı Zait.
Adına neden Sait değil de Zait deniliyor diye sorarsanız, işin orası biraz hayat, biraz da bayat.
Zait’in babası Adem usta, yani şu marangoz Adem, geçirdiği trafik kazasından sonra alt çenesinden ameliyat olup, ağzındaki bütün dişlerini kaybedip uzun süre burnundan beslenince, ağızdan beslenmenin nasıl bir şey olduğunu unutup, konuşmakta bile zorlanıp, oğluna bile asıl adınla seslenemez olmuş.
Böyle olunca Sait gitmiş, yerine Zait gelmişti. O Zait demeye başlayınca, bütün ev halkı, hatta Sait’i tanıyan herkes ona Zait demeye başlamış.
Haylaz bir çocuktu Zait. Onun bu haylazlığı okuldan atılmasına bile sebep olmuştu. Bir daha da ne kadar pişman olduysa da, okuyamamıştı. Gel zaman, git zaman Zait büyüdü. Evin kendisinden büyükleri de ondan ekmek parası beklemeye başladılar. Baba geçirdiği kazadan ötürü erken yaşlanmış, çalışamaz olmuştu. Doktorlar, babasının iyi bir bakıma ihtiyacı olduğunu söylemeye başlamıştı. Bir şeyler yapmalıydı ama ne?
-Toparlanın. Dedi.
İstanbul’a taşınıyoruz. Taşı toprağı altın diyorlar ya. Elbet bize de bir kaç altın verir Allah. Hadi anam topla eşyalarımızı.
*
Ve böylece İstanbul’un küçük bir semtine taşındılar.
O güne kadar değil İstanbul, büyük hiç bir şehir görmemişti Zait ve ailesi. Eşyalar arabadan indirilirken önünden geçen topuklu ayakkabılı, şık giyimli kızların peşinden gider gibiydi gözleri.
-Zaiiittt, buraya dön.
-Geldim ana. Yav ana, bu büyük şehir ne güzelmiş ha.
-Zait.
-He ana. Kötü bi şey mi dedim ki ana? Güzel dedim sadece. Ne var ki bunda?
-Bak oğlum, biz bunlara alışık değiliz aman ha. Başımıza kötü işler getirme sakın. Gözünün yüreğini seveyim oğlum.
-Yok ana, sen ne diyon. Ben buraya iş için geldim biliyon.
-He oğlum. Hadi git eşyalara yardım et.
*
Aradan birkaç yıl geçiyor...
Zait ne kadar ettiyse ilk okul diploması bile olmadığı için iş vermiyorlar. Köylerindeki evlerinin bulunduğu yeri satıyorlar. Ufak ufak bitiriyorlar. Baba üzüntüden konuşamaz, yürüyemez oluyor. Yatağa bağlanıyor. Eskiden Zait diyebilen Adem usta, şimdi onu görünce gözlerini kapatıp çaresizliğini görmesin diye uyumaya çalışıyor. Zait’se biraz geç gelmeye uğraşıyor. Eve her gelişinde ağır bir sidik kokusu duyuyor. Kapının açıldığını duyan anası, Zait’ten ne ekmek istiyor, ne de su...
-Ne zaman sabun alacan be oğlum?
-İş bulmama az kaldı ana. Suyla yıka.
Duvara yumruk atarak uyumaya çalışıyor.
Bir sabah annenin çığlık sesleriyle uyanıyor Zait... Baba yok artık.
Artık Zait, Sait olabilir.
*
Vurmasana Sait polise veririm seni.
-Polis ha, polis. Gel bakayım polis nasıl bir şeymiş.
-Tamam Sait abi, vurma ne olur. Yalvarırım vurma, söz bir daha demem. Bu mahallenin en yiğidi sensin. Allahıma sensin. Tayfun’da kimmiş Sait abi?
-Bir daha diyecen mi u.ln, gebertiyim mi seni.
-Yok abi söz Allahıma söz, demiycem.
-Tayfun mayfun yok, Sait var yavrum S a i t. Anlaşıldı mı, işte o kadar?.
Devamı var.
Davi / 09. 09. 2014
YORUMLAR
Tadı damağımda kaldı diğer yazılarınız gibi. Çabuk gelsin devamı, lütfen.
Yürekten kutlarım.
Sevgimle, selamlarımla...
Davidoff
Zait 1. bölümü henüz izin vermiyor.
Yoksa Sait sizlerle buluşmak için can atıyor Sevgili Gülüm.
:)
Vah Sait'im vah!
İş bulamayınca mafya mı oldu şimdi.
Sevgili Davi, toplumun kanayan yaralarını biliyor, görüyor ve kara mizah olarak anlatıyorsun.
Öykülerini seviyorum, seni deee.
kocaman tebriklerrrr
Davidoff
Ne yazık ki vah Sait..
Sait ve Saitleri acaba kimler o duruma getirdi.
Analarına sabun alamayan Zaitler, nasıl Sait oldular.
Yüzlerine tükürmeyelim bu insanların, onların evlerinde nasılsa sabun vardır.
Yıkarlar gider.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Davidoff
Onların kedileri, köpekleri süs kedileri, köpekleridir.
Alsınlar bakalım arabanın altında ayağı ezilmiş bir sokak köpeğini de göreyim.
Ellerimle değil, yüreğimle alkışlarım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
"Onların evlerindeki sabun, kendi kirlerini yıkamaya yetmez bence :(" diyecektim.
yürek kirlerini (!)
Ah çözmeye aklımın yetmediği ah okumaya hevesimin tükenmediği "yorum Sihirbazım" benim. Geçen gün iğne-iplik ilişkili bir yoruma rastladım ki..Sorma ruhumun feryadını. Sayfana mesaj yazdım ama ulaşmadı sanıyorum. Beceriksizliğim devam hala.
Aslında onları kitaplaştırıp sana armağan etmeyi ne çok isterim...
İyi ki bu yazıya rastladım...
Elin gözün dilin ve yüreğin hep çağlasın billur ırmaklar gibi...
DEVRİM DENİZERİ tarafından 9/10/2014 3:11:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Teşekkür ederim Devrim. Senin gönlün benim kitaplarım zaten.
Sağ ol bir tanem.
(Mesajın ulaşmadı, belki bir kopukluk olmuştur.)
Her daim sevgimle.
Davidoff
Devamını sizler yürekleriniz ile öyle güzel okumuşsunuzdur ki!...
Ben yine yazacağım yazacağım ama, hiç birinizin yüreğinden yazdığı kadar güzel olmayacaktır.
Saygı benden Dikçe.
Şehrin yuttuğu insanlardan birinin öyküsü. Devamı var demişsiniz, bekliyoruz.
Güne gelmiş. Tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.
Davidoff
Yuttuğu, onunla da yetinmeyip dişinin kenarında kalanı kürdanla alıp çıkardığı.
Bakıp yüzüne tükürdüğü.
Ayağının altına alıp bir güzel ezdiği.
Aynı gün, farklı şekilde İstanbul'a dokunmuşuz :)
Devamı varmış hikayenin. Zevkle okuyacağız eminim. Diğer arkadaşlarımızla birlikte ben de takipteyim.
Kalemine sağlık..
Davidoff
Zait, İstanbul'a geldiğine kendisi bile bin pişman.
Sizi sayfamda görmek güzel Sevgili Billur.
Üzücü bir hikaye.
Ekmekten önce sabun...
İnanılmaz etkileyici, inanılmaz yürek yakan bir durum.
Yav,
hiç sevemedim ben bu büyük şehirleri.
He de de İstanbul'u...
Boşuna değilmiş yani.
İnşallah diyorum,
hep hüzün esintileri gölgesinde seyretmez hikaye.
Üzüldük resmen.
Davidoff
Sanırım kişilerin büyük şehirleri sevmesi pek önemli değil BTH.
Şehirler var ve de gözleri fıldır fıldır dönen... Kişilere bakarak dönen.
Beğenirse tutup çekiyor içinden, beğenmezse
yandın,
bittin,
kül oldun.
Bataklığa atıyor. Sen istediğin kadar çırpın dur...
Kural koyucunun sen değil, metropol olduğunu ufak ufak öğrenmeye başlayınca bir yol ayrımına gelir insan; ya zorluğun herkese olduğunu bilip etik içi ve sabırla mücadele eder ya da tüm zorlukların kendisi için tasarlandığını düşünüp, etiğin arkasından dolanıp her şeyi, herkesi kendisi için kullanmaya çalışır. Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek.
Öyküde hoşuma giden, peşpeşe gelen talihsizliklerin içimize yolladığı kedere, tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi üstü örtülü bir mizahın da eşlik etmesiydi.
Bu anlamda yazara kocaman ve yürekten bir tebrik...
Davidoff
Daha önce ne demiştik, "boşuna planlar yapıyoruz."
Zait, beğeni için tşk. etti.
İstanbul bu,kolay değil her türlü hayat hikâyelerine rastlamak mümkün.
Bu arada tayfuna yazık oldu))
Kaleminize sağlık
Saygı selamalarımla.
Davidoff
Amannn, Tayfun'u ağzınıza almayın. Sait duyar alimallah.
:)
Teşekkür ederim Sn. Bingöl.
Davidoff
Ben de karıştırıyorum, Zait mi desem, yoksa Sait mi?
Zaman gösterecek Nilü.
Su akar mecrasını bulur misali...alt satırları görmeden "böylece şehir eşkıyası oluyor o masum çocuklar" dedim.
Bir de "İstanbul'un küçük bir semtine taşındılar" ya...taşına taşına küçük semtlerden büyük bir metropol çıkardık.
Büyük sorunları,büyük binaları ve büyük ihanetleriyle devasa bir şehir.
Bir de keskin bir nam alınca ...
E haraca bağlar artık bütün semti Sait.
Zait gibi pısırık değil artık.
Davidoff
E e erolabi (kekeme oldum sanma)
bakalım, zamana ve Zait'e ve de Sait'e bağlı işin sonu.
:)
Davidoff
Ayşe Sultan, sen nerelerdeydin öylemmm.
Hoş gelmişsin, sefalar getirmişsin.
Teşekkür ederim, saygı, sevgi benden olsun.
AYSE 09
ama seni takip ediyorum mümkün mertebe sen yoksun seni göremiyorum sayfamda
sevgimlesin canım cığım