- 828 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Venedik Tutulması (4)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Savaş hızla ilerliyordu. Her iki taraf içinde zor şartlar baş göstermeye başlamıştı bile. Venedik güçlü hamleler ve taktikler geliştirmişti. Kara Bahir güverteden kendilerine yaklaşan iki geminin olduğunu fark etti ve hemen durumu güverteye bildirdi. Tehlike çanları Bahir’in bulunduğu yerde biraz daha ön plandaydı. Hemen toparlandılar ve top atışları başladı. Gemilerden birisine tam isabet ile iki top denk gelmişti. Gemi yavaştan batmaya başlamış ve yaralanan Venedik askerlerinin feryat sesleri gelmeye başlamıştı.
Kara Bahir, gemi kaptanına doğru yönelerek yaklaşıp ikinci gemiyi de yıkmaları gerektiğini yoksa bir an önce toparlanıp kendilerinin batabileceğini söyledi. Kaptan da Bahir’e katıldığını söyledi ve hızlı ve atik davranarak diğer gemiye biraz yaklaşmaya başladılar. Karşılarında ki yaklaştıkları Venedik gemisinin gülle atacak topu kalmadığı belliydi ve bu durum çok büyük bir avantajdı. Gemiler biraz zaman sonra dip dibe gelmişlerdi ve Kara Bahir karşı gemiye atlayan ve kılıcını sallayan ilk cengaver kişi olarak kendini göstermeyi başarabilmişti.
Geminin içinde bileği güçlü olan kazanacak yada kaybedecekti. Çok şiddetli göğüs göğüse çarpışmalar boy göstermiş ve bir kaç esir alınabilmişti. Kara Bahir ise korkusuzca çarpışmış ve kolundan yaralanmıştı. Koluna sargılar sarılmış ve dinlenmeye alınmıştı. Kaybedecek neyi vardı ki Bahir’in? Ufak bir yaralanmaydı onun için belki de...
Şiddetli muharebede hayatını kaybeden bir çok komutanın yerinin dolmayacağı aşikardı. Bir çok etkili komutan, subay, denizci ve topçular hayatını kaybetmişti. Venedik için büyük bir başarı sayılabilirdi. Osmanlı ise bu durumun kendileri açısından sıkıntı yaratacağını biliyordu ama kolay yollu savaş kazanmak imkansız gözüküyordu. Venedik ve İspanyollar bu işin teknik açılarını çok iyi bildikleri için ele geçirdikleri tüm esir mahkumları kılıçtan geçirip kendilerini daha rahatta hissediyorlardı.
Bu durum Osmanlı açısından zor olarak geçen bir dönem olmuştu. Kılıç Ali paşaya verilen görev ile ek bir donanma kurarak Mora yarımadasına sefer düzenlemeye kalkmışsa da teknik gücünün biraz daha zayıf ve bilgisinin pek olmamasından dolayı büyük muharebelerden kaçınmıştı. Bir kaç kıyı saldırısı denese de pek başarılı olamamış ve güvenli Modon limanına sığınmıştı. Sonraki dönemde Haçlıların farklı gündemleri ve çıkarları birlikte hareket etmelerine engel olur. İspanyollar Tunus’a saldırarak ele geçirirler. Venedik ise Dalmaçya’da ki topraklarını güven altına almak için Osmanlılarla anlaşma yoluna gider fakat anlaşma uzun vadeli sürmez. Kara Bahir rüyalarında bile Venedik’e ayak bastığı günleri görmektedir ve buna tüm kalbi ile inanmaktadır.
Havalar biraz soğumaya başlamış ve bu durum Osmanlı ordusunun deniz alanında daha da zaafiyet vermesine sebep olmaktadır. İrili ufaklı vur kaç taktiği ile saldırılara yönelinen Osmanlı bu konuda biraz üstünlük kurmuş ve karşı tarafa büyük zarar ve kayıplar vermiştir.
Kandiye şehrinde ise hüzünlü bekleyiş devam etmektedir. Amata yaralı dönen bir kaç şovalye gördüğünde hemen babasının durumunu sorar ve iyi cevaplar aldığında derin bir nefes çekerek kendini rahatlatırdı. Şuanlık onun açısından sadece endişeli bir bekleyiş vardı.
Ammon’un aklında ise kızı Amata’nın evliliğini görmeden dünyadan göçüp gitmek istemiyordu.
Fazıl Ahmet paşa ise sürekli yeni taktikler peşindeydi. Amacı bir an önce savaşı kazanıp Akdeniz’de kalıcı bir hakimiyeti Osmanlı devletine kazandırmak ve adını tarihe altın harflerle yazdırmak istiyordu. Yusuf paşa ise savaştan büyük kayıp verdiklerini ve durumun zor şartlar altında devam edeceğini savunuyordu. Ama ümidi asla kesilmemişti... Savaş havanın rüzgarlı olması ve akşam olması sebebi ile biraz da olsa sakinleşmişti.
Ammon güvertede oturup yemek yerken yanına Lucio geldi ve halini hatrını sordu. Biraz şakalaşmalar ve gülüşmeler geçti aralarında. Savaşı kazanacakları gözüyle baktıkları için moralleri yerindeydi. Ammon ufuklara dalarken Lucio’nun kendisini dürtmesi ile kendine gelebildi ve tebessüm ederek "Dalmışım, kusura bakma" diyebildi.
Lucio: "Aman lordum aklınız yine nerelerde kim bilir?"
Ammon: "Eşim ve kızımda, onları çok özledim..."
Lucio: "Sağ salim döneceğiz lordum şüpheniz olmasın."
Ammon: "Bende inanıyorum, bende..." diyerek karşılıklı teselli halinde birbirlerine destek oldular.
Amata ise her yastığa başını koyduğunda sadece babasını düşünüyordu. Dönebilecek ve başını okşayıp sevebilecek miydi acaba yeniden kendisini?
YORUMLAR
Hikayeyi kaçırmışız.
Dördüncü bölümünü yakalayabildik.
Hoş bir tarih sunumu idi.
Yazarı,
olayı gerçekten güzel kotarıyor.
Bakalım daha ne güzellikler göreceğiz.
talhakazgi
Çok ilgimi çekti. baştan itibaren okumak istiyorum. Kaleminize kuvvet. Başarılarınız daim olsun.