- 2978 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İlk Aşk
Seksenli yılların başıydı , hayatın benim için tam bir kabus olduğu etrafın kan gölüne döndüğü haklının haksızdan ayrılamadığı yıllar birkaç ay Münih de kaldıktan sonra Frankfurt’a geçmiştim Türkiye’den asıl ayrılma sebebim olan bu oğlan anarşist olacak tezini ısrarla tüm kainata kanıtlamak ister gibi Almanya’da da rahat durmadım Türk federasyona gidip gelirken babama yakalandım.Zaten gittiğim günden beri ne kadar kilise katedral ufak büyük Hıristiyan aleminin sembolü varsa üstüne bir o kadarda sarışın alman kadınlarıyla donuk gözlerini koyun beynime kalbime sağdan soldan vurup duruyorlardı hele hele sürekli puslu yağmurlu insana nefes aldırmayan havası yok mu canımdan bezdirmişti beni çok da hevesliydim ya zaten satma hevesim olsaydı vatanımı ta buralara kadar gelmezdim diye dikilip babama Ankara’ya tekrar döndüm.
Vaziyet burada da pek farklı değildi yani nerede ve nasıl olursa olsun benim kaderim mücadele ile eş anlamlı bir kelimeydi ha yazmışsın ha söylemişsin hiçbir şey fayda etmiyordu
Üvey babam Ankara yarı açık cezaevinde mecburi ikametine devam ederken haftanın üç günü yemekler hazırlanıyor elbiseler kuru temizlemelere veriliyor ceza evi yolu tutuluyordu
Hazıra dağ dayanmaz lafını o zaman anladım elimizdeki avucumuzdakiler uçup gidiyordu
Hem maddi hem manevi olarak zor günlerdeydik
Üvey abim annem ve ben hayata karşı güç birliği yapmış direnişe geçmiştik Uçaklarla tatile gitmeler ki o zamanları yaşayanlar bilir Alanya yada Antalya diye bir yer yok Erdek var Uludağ var bir çok insanın Türk filmlerinde özenerek baktığı hayattan,yokluk yıllarına doğru geçerken hayatımız anlıyordum büyümenin ne demek olduğunu
Okul yıllarım İhtilal sonrası ağır sorumluluklar la başlamış allak bullak olmuş bir hayat gitmeler gelmelerle sürerken O’nu gördüm okulun arka bahçeye bakan penceresinden
Klasiktir ya bahçede mahkumlar gibi üç kız yan yana yürüyorlar ikisi sağa sola ve bütün yönlerin yöneldiği yerlere gülümsüyor ama ortadaki kız başını yerden kaldırmamakta ısrarcı
Gelen geçen Allahın tek kuluna kul muamelesi yapmıyor , sınıfa dönüyor ve içerde kalan üç beş kişiye bağırıyorum kim ulan bu koşa koşa geliyor çocuklar üç yaş büyüğüm sınıf arkadaşlarımdan abi kelimesinden utandıkları için baba diyorlar üç yaş o yıllarda bir asır aramızda ben hala silah taşıyorum onlar ise okula ana babalarıyla geliyorlar
İçlerinden bir tanesi kısık bir sesle yasemin diyor O yasemin baba bizim sınıfta tanımıyor musun Allah Allah tanımıyordum aynı mekanda aynı havayı aylarca soluduğumuz bu sarışın çekik gözlü beyaz tenli saçları yarı beline kadar çift örgü kaşları en az bahtım kadar çekik ve sert güzeller güzelini tanımıyordum hele bir çalsın dedim çocuğa bakarak bahtımın teneffüs zili gülecek gibi oldu yüzüne baktığımı görünce vaz geçti kızmamdan korktu sanırım sustu
Tanışma hiç de öyle romantik filan değildi bir birimizi zaten tanıyorduk ama bir türlü ona sevgimi anlatma fırsatı bulamamıştım normal bir ailesi normal bir hayatı normal bir yüreği vardı en zoru da bu işte o normaldi herkes gibi karşısında da ben vardım yazık ya neylesin tam bir baş belasıydım. Ne yer ne içer neyi çok sever her şeyi biliyordum
Hayatını nerde oturduğunu babasının işini annesinin genç kızlığında oturduğu köye kadar her şeyi o ise beni anlamaktan öte biraz korku biraz ilk aşkın verdiği panikle sürekli susuyordu
Ümit Besen hayranıydı ve o yıllarda aşkımız tahta masalardaydı ıslak mendil deydi çakıl taşlarındaydı kalleş adam en sonunda nikah masasını söyledi
Küçük anekdotlar vereyim ilişkimiz hakkında sinemalarda ümit besenin bir filmi oynuyordu
Okul çıkışı evine ben bırakıyorum ben olmazsam sınıftan bir çocuk götürüyor belayım başına yolda elini tutamıyorum başkanım ya şimdilerde reis diyorlar yakışmaz diye elini tutamıyorum bazen lan keşke kominist olayım şimdiye beklide öperdim diye hayatımın tek siyasi bunalımına giriyorum ,yol uzun en büyük şansımız ama her zaman yürüyemiyoruz bir iki adımdan sonra yengenizi eve bırakın diye başka birine emanet ediyorum mahalleden söz olur korkusuyla çocuklar biraz uzaktan takiple evine ulaştırıyorlar onu sonra gelip tekmil veriyorlar.Hiç unutmuyorum bana bir gün dedi ki ; canım babam erken yat dedi dün gece az kaldı ayaklarına sıkarım diyecektim sen beni bu hanım ağalığa acayip alıştırdın şımartma beni bu kadar.Haklıydı ama şımarmalıydı ben sevdiklerimi şımartırım
Beni sinemaya götürür müsün dedi usulca kedi mırıltısı gibi tabi dedim neden olmasın
Ondan ayrıldıktan sonra sinema sahibi olan efendiyle kısa bir görüşme yaptım ve ertesi gün sabah 9:30 sinemayı boşalttırdım.Sabah derse girmeden önce hocaya yasemin ve ben izinliyiz haberiniz olsun dedim ve okuldan çıktık. Çok komik ya hala düşündükçe gülüyorum ne erkekmişim , okulla sinemanın arası dolmuşla üç durak el ele tutuşup yürüsene yok olmaz millet ne der işte hayatımın özeti Millet için yaşadım ben hay Allahım ya
Neyde taksiye biniyoruz sinamada iniyoruz salona girdiğimizde film kopuyor bütün koltuklar boş koca sinama teşrifatçı bile yok film başlıyor başını omzuma koyuyor ve her zaman ki kedi edasından dişi bir kaplana dönüyor sen sevilmelerin en güzeline layıksın seni çok seviyorum diyiveriyor.
BEŞ DAKİKA MOLAAAAA
FİRİGOOOOOOOOO GAZOZZZZZZ PATLAMIŞ MISIRRRRRRRRRRR
( Arkası yarın )