- 401 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ahed teyze
Ümmetin kardeşlik imtihanı: Gazze
Yer: Gazze
Saat: her an
Durum: teslim olmuş yürekler
Apartmanın üçüncü katında oturan Ahed teyze balkonunda adeta mahkûm oturuyordu Brüksel’de. Toprağının her karışının özgürlüğe hasret olan Gazze’nin kokusu onu ancak kendine getirirdi. Uzun zaman önce direniş harekatlarında cihat eden oğlu Hasan onu buraya göndermişti... “Siyonistlerin seni vurmasına dayanamam! Bırakma beni buralarda Hasan. Gel biz burada olup bitenleri anlatalım tüm dünyaya. Ölümden korktuğumdan değil bu yalvarışım. Babanı ve abilerini ektik Filistin topraklarına. Gel, ne olur gel de burada meyve ver...” Hasan’ın gözelerinde öfke ateşi. Elleri nasırlı. Sözleri kahırlı.. dünyaya kızgın. “Batının vicdanına sığınmayı ar sayarım! Ben şehit olunca dönersin.. şimdi burada kal anne. Ve kalemle cihat et. Asla Batının vicdanına sığınma. Sen sadece anlat, Allah büyüktür!” Son sözleri bu olmuştu Hasan’ın. Ve aradan tam 4 yıl geçmişti. Ve işte, zaman onu uzaklardan almış Gazze’ye getirmişti. Hasan’ın şehadet haberi gelince Ahed teyze Gazze yoluna koyulmuştu. Her an bomba sesleriyle derin bir şehadet sessizliğine gömülmeye müsait sokakları, şehit olmayı uman çocukların misket yerine taş biriktirmeleri, anaların soğuk kanlılıkla evlatlarını her gün cennete gönderir gibi okula göndermeleri, cihat erlerinin kutlu şehadet haberlerini vermek için günün erken saatlerinde açılan matbaalardan gelen sesler, camilerin kan rengine boyanmış avluları ve yıkık minareleri... Değişen hiç birşey yoktu. Teslim olan yüreklerin karşısında korkak köpek İsrail. Bir bebeği kundağında öldürmekten çekinmeyen.. oyun oynayan çocukları hedefe alan... piskolojik baskılar bir yana, fiziksel işkencelerin dehaları siyonist köpekler... Ve onlara meydan okuyan yürekler. Nice şehadetlere tanık olmuştu sokaklar.. taşlar..
Taşların yere düştüğü bir an var mıydı acaba dur durak bilmeyen kurşunlar karşısında? Ahed teyze islâm kardeşliğinin şart olduğuna dair yüzlerce makaleler yazmış ve yayımlamıştı. Haykırmıştı her gün her saat her dakika.. Gözler hiç merhamet edip bakmayacak mıydı Gazze’ye? Protestolar kanı durdurmaya yetmiyordu ama Filistin’e moral oluyordu. Yaraya merhem sürmek gibi... biraz olsun işe yarıyordu.
Zulüm anlatılmazsa vicdanlar duymaz. Vicdan duymazsa kalp sızlamaz. Ümmetin en büyük imtihanlarından birisiydi Gazze. Müslümanların bireysel sorumlulukları olduğu kadar toplumsal sorumlulukları da vardı.. bu iş ne farz-ı kifaye ne de farz-ı ayn dinliyordu. Açıkçası, hükümsüzlük diyarında ahkam kesmek abesti. Birşeyler yapmak gerekiyordu...
Bir dua yakarış kapısında alemlerin rabbine tek tek arz etmek gerekiyor ve sonra da elele vermek gerekiyordu. Karşısında durmak tankların Rachel Chorrie gibi... vicdansızlığın prangalarından kurtulup bedenini siper etmek mazluma! Ölümden korkmayı ar saymaktır müslüman olmak... “Bana dokunmayın bin yaşayın!” düşmüşlüğünden kurtulup yükseltmektir duayı semaya.. ve inşaallah yükselmektir... Gazze, ümmetin imtihanı. İnsanlığın imtihanı...
Meryem Gümüş Kurşun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.