YÜREK YANGINLARI.
Bir bayram sabahı hayallerine uyanmış bir çocuğun,giydiği rengarenk elbisesinin binbir yerinden yırtılması,gıcır gıcır ayakkabılarının topuğunun kırılması gibidir yürek yangınları.
Bayram gelmiş neyime……….
Bahçende bin bir zorlukla yetiştirdiğin güllerinin tomurcuğa dönüşüp açacağı zaman,yemişenlerin çiçekten meyveye dönüşeceği zaman dallarında semere şölenlerinin sergileneceği an mevsimin kurak vuruşlarında özlerinden vurulmaları gibidir yürek yangınları.
Bahar değmiş dallara kime ki….
Bir mahkumun sevda yüzünden,namus yüzünden,o yada bu sebepten mahpus damlarında geçen ömründe,çektiği kahırlı yıllarında mutlu sona sayılı günler kala amansız bir kansere yakalandığını öğrenmesi gibidir yürek yangınları.
Af gelmiş ne çare ki……
Kör kabus gecelerde uykularını karabasanlara teslim edersinde,yastığın diken olur,yatağın yorganın zehirli sarmaşık,uyumak istersin saracaklar bedenini zehirli sarmaşıklar,uyumazsın.
Uyusan da yarı uyanık uykun firari,laf geçmez söz dinletemezsin yüreğine “Sabah ola hayrola” Nazlanan güneşin sabah çiseleriyle hasrete doğması gibidir yürek yangınları.
Ne çare güneş geceden doğsun….
Masanda kuş sütü eksik,ortada isli isli yanan mum.Mutlulukla heyecan yanı başında beklenen prensese amade bekleyen hizmetçi.Beklersin İçindeki sevinçler duvardan duvara vurur kendini.Gün yorgun bakar pencerenden.Umutların nasır tutar beklemekten.Umut üstünde yeşeren umutsuzluk gibidir yürek yangınları.
Hangi umut umut doğursun…..
En güzel yıllarını hasretin kucağına belediğin sevdalının,vuslatı başlatacak seferi için bindiği hasret treninin yollarını,elma şekeri satan amcayı renkli sevinçlerle bekleyen çocuğun sevinçlerine eş beklerken,görünmeden trenin kara dumanının daha karahaberin gelmesi gibidir yürek yangınları.
Hangi tren düdüğünü çalsın duyursun…
Alevi küle dönmez yangındır yürek yangını
Ne adamı iflah eder ne de kadını
02.06.2008
Yürek yangınları……