- 1364 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
TOMRUK İLE KOFANA 2
Makbule kendini bilmediği bir yerde buldu. Karşısında ki‘’Hastasıyız Dede’’ yazan kokoreç arabası vardı. Yanında da Doğan görümünümlü Şahin, arabanın kapısında da siyah pantolon beyaz ceket giymiş garson kılıklı bir adam duruyordu. Astigmat, hipermetrop, miyop olan gözleri iyi seçememiyordu. Yaklaştıkça garson kılıklı adamın ona gülümsediğini gördü. ‘’Herhalde dede garson almış diye düşündü. İki tam kokoreç istiyorum, bol acılı olsun’’ sipariş verecekti. Çok fazla aç değildi, canı çekmişti. Yaklaştıkça garson kılıklı adamın Adnan Bey olduğunu görünce su aygırı bir nida ile sevinç çığlığı attı.
-OOO My Gad
Adnan Bey önünde reserans yapıp
-Hoş geldiniz Först Laydim. Dedi.
Dış görünüş Adnan sesi Behlüldü. Behlül, Adnan Bey karışımı bir şeydi. ‘’Allah’ım ortaya ne güzel bir karışık yapmışsın, yanar döner meyve tabağı gibi’’ dedi.
Makbule nasıl sesleneceğini bilemedi.
-Behlüüül, Adnan Beeey.
Diye su aygırının evrensel melodik bir sesiyle yine çığlık attı.
-Ben Behlül. Bedenim Adnan denen kart adam ama içim genç ve diri bir delikanlı ruhu var, size aşığım genç ve güzel bayan.
Genç bayan mı? Makbule etrafına bakındı kimse yoktu bana genç ve güzel dedi diyerek ellerini çırptı. Birde olduğu yerde sıçrayıp adamın kucağına atlayacaktı ama bu cüsseyle zıplaması zordu.
Makbule bu rüya olmalı dedi. Anlamak için kendine çimdik atacaktı ki vaz geçti rüyada olsa uyanmak istemiyordu. Doğan görünümlü beyaz Şahin arabaya baktı, porşe olabilirdi diye aklından geçirdi. Arabanın arka camındaki yazıya gözü ilişti. ‘’Arabamı görüpte burun kıvırma, üstü açık Porşem de var’’(birisi okuynca yine yanlış yazmış okunduğu gibi diye kızacak ama olsun ben böyle yazmayı seviyorum) . Adnan Beyin içine Behlül kaçmıştı. Yakışıklı, karizmatik adama baktı nasıl sesleneceğini bilemiyordu. Adnan mı, Behlül mü demeliydi.
-Kaportaya değil motora bak bebek. Ben Behlül’üm. Atla.
Deyip arabanın kapısını Makbuleye açtı. Makbule şaşkın bir o kadarda mutlu arabaya bindi. Behlül kapısını hızla çarpıp arabaya bindi.
-Kusura bakma kapının kilidinde sorun var. Nuri ustaya götürmem lazım. Sıkı tutun bebek seni uçurucam.
Makbule arabaya bakıp bununla mı dercesine burun kıvırdı.
-Böyle göründüğüne bakma bu şahin uçak gibidir. Modifiye yaptırdım. Biz arkadaşlarla geceleri Ostimde yasak yarışlar yaparız. Polise nal toplatıyoruz bebek. Arkana yaslan sıkı tutun yeter.
Arabayı çalıştırıp gazı kökledi. Doping almış yarış atı gibi araba yerinden fırladı. İbre sürekli yükseliyordu. Makbule şaşkın birazda korkmuş koltuğa sıkı sıkı yapıştı. Adnan kaportalı Behlül iç gıcıklayan sesiyle.
-Bebek izle bak araba ne olacak.
Bir düğmeye bastı arabanın üstü açıldı, şekli değişti ve porşeye dönüştü. Arabanın arkasındaki ‘’Şahin diye küçümseme Porşemde var’’ yazısı ‘’Porşe diye büyüklenme Şahine de bineriz’e’dönüştü. Saatte 250 km hızla asvaltı ağlatıyor, yol kenarındaki ağaçlar jet hızıyla geçiyordu. Rokete binmiş uzaya çıkacakmış gibiydiler. Makbulenin mısır püskülü saçları rüzgarda uçuşuyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu.
-Tek rakibim THY Makbuş
-Aman onuda geçeyim deme?
-Makbuş bu araba benim bebeğim. Bi arabamı bi de seni çok seviyorum. Bebek ağlıyorsun, mutluluk gözyaşları mı döküyorsun. Bende çok mutluyum Makbuş.
-Çok hızlı gidiyoruz rüzgar gözlerime vurdukça ağlıyorum. Lütfen Behlül’üm biraz yavaş.
-Tamam Makbuşum yavaşlarım. Ama bu ne ki Ostimde arkadaşlarla yarışırken ibre mannyak gibi fıldır fıldır dönüyor.
Araba biraz yavaşladı. Cd çalmaya başladı hevi metal bir grup bangır bangır şarkı söylüyordu. Kaporta Adnan, motor Behlül olan adam yine gazı kökledi. Arabanın lastikleri asvaltı resmen ağlattı. İkiside bağıra çağıra şarkı söyleyerek mutluluğa doğru direksiyon kırdılar.
Son sürat giderken hafiften yağmur başladı. Makbule yanındaki olgun görünüşlü ruhu genç erkeğe baktı. Onunla yağmurun altında elele yürümek istediğini söyledi. Kaporta Adnan motor Behlül olan adama.
-Behlüül yağmır yağyo arabadan inip biraz yürüyelim mi? Çok romantik olur.
-Ben şeker çocuğum ya erirsem.
Diyerek kahkaha ettı ve araba bşrden bire stop etti. Tekrar marja bastı ama araba çalışmadı. Makbule adama baktı bütün havası bolon gibi sönmüştü. Behlül arabadan inip kaputu açtı orasına burasına baktı. Makbulenin yanına gidip.
-Maakbuş arabanın motoruna pislik gelmiş. Arabaya kaçak mazot alıyorum ucuz oluyor, malum amca parası yiyorum. Amcam parayı azalttı bazı şeylerden kısmam lazım.
-Peki ne olcak şimdi yolda mı kaldık yani.
-Yapçak bişey yok bebek arabayı bırakçaz otostop çekçez. Beşir sabah arabayı alır. Yağmurda başladı ıslancam görüyormusun?
-Tanıdık biri görmese, karizmayı çizdiricem yoksa.
Kaçak mazot kullanırken karizması çizilmedi sanki diye düşünürken yanlarında bir limuzin durdu. Yanındaki Adnan görünüşlü Behlül’e bakt o bir anda yok oldu. Limizunden genç, sarı saçlı uzun boylu yakışıklı bir adam indi. Makbulenin her türlü göz rahatsızlığından ve havanın karanlık olmasının da etkisiyle kim olduğunu seçemiyordu. Adam burnunun dibine gelince ne görsün bu Behlül dü.
-Güzel bayan ben Behlül görünüşlü Adnen’nım. Sizde bana adınızı bahşedermisiniz.
-Makbule
Makbule’nin dili tutulmuş Allahım bu nasıl bir rüyadır. Astigmat, hipermetrop, miyop hatta katarkt olmuş gözlerimin istediği sağlam bir göz sen bana telestop verdin. Bu nasıl etkileyici yumuşacık bir ses, bu nasıl karizmatik olgun, romantik bir ses. Adnan konuştukça kendini Fransa tv kanalını izliyormuş gibi hissetti. Ne zaman Fransız televizyon kanalında bir erkek konuşusa sanki aşk şiiri okuyormuş gibi gelirdi. Behlül’ün içine Adnan Bey kaçmış olan bu adamda o Fransız erkeği gibi durmadan AMOR, AMOR diye fısıldıyordu.
Adnan Bey sesli Behlül elini Makbuleye uzattı Makbule onun koluna girdi ve yağmurun altında ıssız yolda yürüdüler. İki adım arkalarından da siyah limuzin onları takip ediyordu.
-Makbule Hanım, çok fazla ıslanmayasınız, isterseniz arabaya binelim.
-Siz nasıl isterseniz Adnan Bey
-Çok rica ediyorum hanımefendiciğim bana Adnen diyiniz. Aşık olduğum kadınlar bana Adnen der.
Makbule mutluluktan tavuk gibi gıdaklıyarak
-Adnen, Adnen, Adnen
-Bir kez söylemen yeterli güzel bayan.
Makbule utangaç manda edasıyla manda gözlerini kırpıştırdı. Araba yanlarında durdu. Şoför kapılarını açtı. Arabaya bindiler, başka bir alemde Makbuleyle mutluluğa yol almaya başladılar. Dışarısı karanlık olduğundan Behlül kaportalı Adnen’ı iyi görememişti. Bu adam yunan tanrıları heykelleri gibi yakışıklıydı yani taş gbiydi. Vucuduna yapışan ve biraz ıslanmış tişörtünden hatları belli oluyor ve bu da onun farkındaymış gibi Makbule görsün diye ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Sanki Antep den onun için özel ustalar gelmiş karnına bir tepsi baklava yapmışlardı. Ellerini saçlarına götürdükçe pazularında kaz yumurtası koymuş bir o yana bir bu yana hareket ediyordu. O yumuşak sesiyle bırak kadınları erkekleri bile etkileyebilirdi.
-Üşüdünüzmü güzel bayan. Size sıcak bir şeyler ikram edeyim.
Makbule konuşamıyordu, başını sallıyarak evet dedi. Arabanın bir yerinden şarap şişesi çıkardı. Kadehlere koydu. Makbule heyecandan kadehi bile zor görüyordu. Sıcak şarap kadeğini dudaklarına götürdü, bir yudum içti.
-Boza, bu şarap değil boza
-Gece saat ondan sonra içki yasağı var şarap alamadım. Bazacı ‘’Boza’’ diye bağırınca canım çekti. Hem Çorum nohutundan yapıyorlarmış. İçki bütün kötülüklerin ebebeynidir ve bu Yunan tanrısı heykeli gibi vucuduma iyi bakmalıyım. Boza güzel değilmi Hanımefendi
Makbule evet anlamında başını salladı. Behlül’ün içine Adnen kaçmış yakışıklı, karizmatik ve romantik sesli adamla bozalarını yudumluyarak sohbet ediyorlardı. Adnen konuşuyor, Makbule Fransız dizisindeki adamın AMOR AMOR demesi gibi dinliyordu. Araba durdu, arabadan indiler. Yağmur durmuş, denizin hışırtısı geliyor ve ayağına küçük dalgalar halinde vuruyordu. Birlikte kumlara oturdular. Gökyüzünde bütün yıldızlar. ‘’Şişt naber kız Makbuş bu gece iyisin valla Türkiyedeki bütün kadınların olmak istediği yerdesin seni hınzır seni’’ dermişçesine göz kırpıyorlardı.
Senaya bakarken bir yıldız kaydı denizin üzerine düşerken ‘’ÇOZ’’ diye ses çıkardı. Ardından bir yıldız br yıldız daha kaydı. Yıdız yağmuru yağıyordu. Adnen ile Makbule denize düşen yıldızlar ‘’ÇOZ,ÇOZ’’ dedikçe birbirilerine sarılıyorlar ve romantizmin hat safhalarını yaşıyorlardı. Adnen
-Görüyormusun sevgilim yıldızlar bile senin güzelliğin karşısında bir bir intihar ediyorlar.
Makbule arap dudağı gibi dudaklarını açtı, Adnan fırıncı küreği kadar büyük küçük filini bile görebiliyordu. İçinden ‘’Allahım ne muheşem dudaklar ve ne azametli küçük dil’’ diye içinden geçirdi.
Sonra da Adnen Bey sesiyle Behlül, Makbule’nin ellerini avuçlarının içine aldı ve şiir okumaya başladı.
Ben eşek gözlü kadınları severim
Koca ayaklı, ayı pantisi gibi koca elli
Deve gibi boynu eğri olmalı
Makbule gözlerini kırpıştırdı. Annesi onu manda gözlü kızım diye severdi, manda eşek ne farkeder ki diye düşündü. Sonra ayaklarına baktı koca ayak derdi Rıza bak koca ayaklı kadınlar seviliyor dedi kendi kendine.
Hem nasıl severim köpekler gibi severim işte
Terler koltuk altlarım, pispis kokarım
Astımım var kesilir soluklarım
Ben fettan kadınları severim, şeytana pabucunu ters giydiren
Sonra gözleri ferfecir okumalı, şaşı bakmalı her yeri dikizlemeli
Kadın dediğin güçlü olmalı su aygırı gibi
Hem nasıl severim köpekler gibi severim işte
Arap dudağı olmalı, fırın kadar büyük olmalı ağzı
Ben aptal kadınları severim hiç birşeye aklı ermeyen
Çok konuşmalı çenesi kuvvetli olmalı susmamalı
Rıza da zaten aptalsın derdi. Sanki kendi çok akıllıymış gibi. Demek ki aptal, salak kadın makbul diye düşündü Makbule. Çene dersen Allah bi çene vermiş gerisini koyvermiş zaten.
Mızmız olmalı nazı çekilmeli, durmadan ağlamalı
Hem nasıl severim köpekler gibi severim işte
İçimde yağmur ormanları yanmalı
Ölümüm Makbule senin elinden olmalı
Öldür beni Makbule, aşkınla öldür beni
Makbule ağlamaya başladı, hemde höngürerek. Ağladıkça gözyaşlarına sümükleri salyaları karışıyordu. Adnen cebinden işlemeli bir mendil çıkardı. Göz yaşlarını salyalarını sildi.
-Hınkır
Makbule öyle bir hınkırdı ki mercimek kadar beyni burnundan çıkmıştı adeta. Onlar romantik anlar yaşarken denizden bir böğürme sesi geldi. Denize doğru baktıklarında ne görsünler. Bir gergedan üstlerine doğru koşuyor ‘’Makbule beni terk etme’’diye böğürüyordu. Bu Rızanın böğürmesiydi. Makbule ile Adnen Bey arabaya doğru koşmaya başladılar siyah limuzin tomruğa dönüştü. Makbule topruğa sarıldı
-Şimdi değil, en romantik zamanda olamaaaaz
Yanındaki adama baktı. Adnen Bey öküze dönüştü. ‘’Allah’ım şimdi değil’’ deyip topruğa dönüşen arabayı sarsıyordu.
-Manyakmısın karı beni boğuyon, tamam istemiyorsan yapmayız sonra yaparız ne bu kadar kızıyorsun. Bırak boynumu.
Makbule gözlerini açtı. Rızanın üzerine çıkmış boğazını sıkıyordu. Rıza kıpkırmızı olmuş zor nefese alıyordu. Çok şükür kabusmuş. Oysa ne güzel başlamıştı rüyası ve her zaman ki gibi Rıza kabusa çevirmişti.
Makbule anladı ki böyle şeyler sadece rüyada olur ve uyanınca biterdi. Yanında yatan hemen öküz gibi horlamaya başlayan Rıza ya baktı. ‘’Nasıl bulduysan öyle kullancan yani bulduğun gibi kullancan’’ dedi kendi kendine.O da Rızayı bulmuştu ve değiştirmeye uğraşmamalı bulduğu gibi kullanmayıfı. Rüyalar uyanınca biterdi. Markuz telihini yenememişti ve kaderine razı oldu. Yanındaki Rızaya baktı ve yine uyumaya çalıştı.
YORUMLAR
ÜSTADIM TÜM ŞİİRLERİNİ VE YAZILARIN ZEVKLE OKUYORUM!HARİKA EGLENCELİ YAZILAR YAZIYORSUN...ELLERİNE YÜREĞİNE SAĞLIK BAŞARILAR DİLERİM......