- 725 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KADININ ADI VAR MI?
Muğlâk bir yoldu yürümeye çalıştığı. Bir o kadar istikrarsız ve düşe kalka.
Yüklemişti onca yükü taşımakla mükellef. Bir yanda gerçekleri dünyanın bir yanda o düşsel yolculuğu…
Mecburen yarım bırakmıştı eğitimini; istemeye istemeye. Sebepleri o kadar çoktu ki ne ahkâm kesenler umurundaydı ne de sitem edenler. Kılı kırk yaran onca insan ve hedef tahtası Simay.
Sayısız insan ve sayısız sorgu sual. Her şeyden sadece o mesulmüşçesine az laf çalınmıyordu kulağına.
Oysa tek yaptığı sevdiği adamla evlenmek olmuştu onca insanın karşı çıkmasına rağmen. Bilemezdi ki yanlış insana denk geldiğini. Ailesini de eğitimini de elinin tersiyle itip yeni bir hayata yelken açmıştı ta ki sevdiği adam gerçek yüzünü gösterene kadar. Önce hakaretler nüksetti yuva bellediği evinde. Buna yediği dayaklar da eklenince iyice çığırından çıktı gerek göğüs gerdikleri gerekse uygulanan zorbalık. Önceleri az miktarda aldığı alkolün dozu da arttı o kısacık zaman zarfında. En azından sızıp kalıyordu ve boks ringine dönen salon sessizliğe bürünüyordu. Ta ki içkinin etkisi geçip yeniden kendine gelene kadar.
Ailesini hiçbir şekilde devreye sokamazdı Simay. Hele ki ağabeyi durumdan haberdar olsun evi başına yıkardı o despot kocasının. Yine de şükrediyordu Simay en azından başını soktuğu bir evi vardı ve beyhude avutuyordu kendini.
Hır güre zamanla başka eklentiler yapmaya başladı adam. İşinden kovulunca bu sefer para ana gündemi olmuştu kavgalarının. Her şeyin suçunu Simay’a yıkıyordu bu da yetmezmiş gibi:
-Git ve para kazanmadan dönme, diye de tehditler yağdırmaya başlamıştı.
Ne bir işi vardı genç kadının ne de tutunabileceği bir dal. Tek dalını zaten ailesine rest çektiği gün kesmişti.
Güzeldi ve bir o kadar alımlı. Oldukça dikkat çekerdi yolda yürürken bu yüzden yaşadığı muhitte çok çekemeyen ve çok kıskanan kadın vardı. Oturmaya bile gidemezdi komşularına. Tek bir kere misafir edilmemişti komşularına. Kadınlar korkardı onun güzelliğinden ve çekinirlerdi onunla konuşmaya.
Bitmek bilmeyen dedikoduların haddi hesabı yoktu hele ki ne zaman kavga etseler perde arkasından gözetlerlerdi. Ne müdahale ederlerdi ne de gidip yardım ederlerdi Simay’a.
Canına tak edeceği kadar etmişti genç kadının. Direnci kırılmıştı çoktan. Sözleri tükenmişti.
Yine de pes etmek ve kaderine boyun eğmek istemiyordu. Çalışmak kurtarıcısı olabilirdi olmasına da iş bulması samanlıkta iğne aramak kadar zor ve imkânsızdı. Kocası da bunu bilincindeydi üstelik. Gecenin bir vakti içeceği kadar içmiş ve eşek sudan gelene kadar dövmüştü kadını.
Son gecelerinde kadına yapmadığını bırakmadı ve sızıp kaldı bir köşede nihayetinde.
Kapının vurulmasıyla yara bere içindeki kadın kendine geldi. Kapılarını bu saatte kim çalabilirdi ki…
Israrla çalıyordu kapı.
-Simay Bacı, evde misin, duymuyor musun? Hadi, açın şu kapıyı.
Kapıyı bir hışımla açtı genç kadın. Yüzünü de kapamaya çalışıyordu bir yandan. Yan komşuları İsmail idi gelen.
-Hayrola, komşu gece gece neden geldin? Demesine kalmadan adam girişti söze.
-Dayanamadım, bacım. İçim elvermedi. İyi misin sen?
Uzun zaman sonra biri gelmiş ve hatırını soruyordu Simay’ın. Yine de tedbiri elden bırakmadı.
-İyiyim hamdolsun,
Der demez, adam içeri daldı.
-Nerede o zorba, söyle nerede?
Kadın engel olamamıştı adamın içeri girmesine. Ev, yangın yeri gibiydi adeta.
-Böyle bir kadına hiç el kalkar mı hiç… Kadın çiçektir, okşamak lazım…
Bakışları adamın hiç hoşuna gitmemişti Simay’ın.
-Gördüğünüz gibi, hiç müsait değilim. Lütfen çıkar mısınız evden?
-Hiç olur mu güzelim, şurada laflayacağız, iki lafın belini kıracağız.
Üstü başı içki kokuyordu adamın. Daha biraz evvel yediği dayağın etkisinden kurtulamamıştı ki bu sefer de bu sarhoş adam çıkmıştı başına.
-Çık, derhal dışarı çık.
Laftan anlamayan adam adım adım yaklaşıyordu Simay’a. Belli ki niyeti hiç iyi değildi.
Son bir gayretle kocasına yöneldi kadın. Sarsmaya başladı adamı.
-Kalk, uyan, uyansana, yardım et, hadi hadi…
Kırpıştırarak gözlerini açan adam kendinden geçmiş bir halde doğruldu sızdığı yerden.
-Ooo, İsmail, vay nereden çıktın gece gece?
-Simay’ı almaya geldim. Bir iki gece bizde misafir etsek, diyorum da.
-Kızgın bir boğa gibi üzerine yürüdü İsmail’in.
-Sen ne dediğinin farkında mısın, ha…
Ayağı halıya takılan adam boylu boyunca kendini yerde buldu. Kahkahalar içinde gülüyordu.
-Stop, stop, kestik. Evet, son sahneyi en baştan çekiyoruz.
-Harikaydınız, arkadaşlar. Ama daha da inandırıcı olmalısınız.
-Yarın kaldığımız yerden devam ederiz, şimdilik iyi geceler.
-Perihan, sen de muhasebeye uğra, ödemeni yapsınlar canım.
O kadar alışmıştı ki Perihan, Simay adıyla çağrılmaya, gülümseyerek teşekkür etti.
Mahcup bir halde seti terk etti. Neyse ki işi fazla uzamamıştı bugün. Alacaklarını alır ve evin yolunu tutardı artık. Gelen telefonla irkildi. Evden arıyorlardı belli ki.
-Alo, evet geliyorum. Hayır, evde yemek var. Sabah yapıp çıkmıştım. Evet, aradığın dolabın en dibinde. Fazla içme nolur. Hayır, başka şişe almayacağım. O sana yeter. Bırak bağırmayı lütfen. Herkes duyuyor.
-Gelince sofrayı hazırlarım. Tamam, tamam, acele edeceğim. Lütfen, yükseltme sesini.
Kıpkırmızı kesilmişti kadın hele ki konuşmasını dinleyen set arkadaşlarını görünce daha da utandı, yerin dibine geçti adeta.
Ne söyleyecek sözü vardı ne de karşı gelecek hali. Utana sıkıla, kuru bir hoşça kalın, deyip kapıyı kapadı arkasından.
Gözleri yaş içindeydi kadının. Uzun kollu gömleğinin kollarını sıvadı. Her yeri çürük içindeydi. Allah’tan bu gün de kimseler o morlukları görmeden işini yapıp atlatmıştı günü.
İçin için ağlıyordu eve dönüş yolunda tıpkı bir ömür boyu yaptığı gibi.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Şahsınızdan bunu duymak mutlu etti, efendim.
Saygılarımla...
gerçek hayatta yaşadıklarımız duyguların yoğunluğu bizim rol yapabilme becerimizi de etkiliyor. çok iyi bir noktadan öyküyü çevirmişsiniz. tebrik ederim
Gülüm Çamlısoy
sizlerin görüşleri ve yorumları her zaman için yol göstericim ve destekleyicim.
Gerçek anlamda rol yapma yeteneği bayağı yukarılarda pek çok insanın. Bu açıdan neyin gerçek ya da gerçek dışı olduğu koca bir soru işareti.
en iyi dileklerimle.
Sağlıcakla kalınız.
Etkileyici bir hikaye.
İnsanın canını sıkıyor konusu.
Hayatımda hiç sevmedim sarhoş insanları.
İçmesini bilenleri de ha...
''İçki, kötülüklerin anasıdır.'' demiş peygamberimiz.
Bir de,
ailesine ve istikbaline sırt çevirip, sevdiği insana koşan genç kızlarımız var hani...
Ve,
%99 oranla hüsranları yaşayan...
Bu realite ortada dururken,
aynı sevimsiz kadere yelken açan başkaları...
Ne demeli?
Allah, akıl-fikir versin.
Sonuçta, kendi düşen ağlamıyor.
Gülüm Çamlısoy
Kendi düşen ağlamaz ama dediğiniz gibi Allah şaşırtmasın zira hepimiz insanız ve kaderimizi tayin edemiyoruz.
Zorluklar ve zor insanlar ve sonucu tahminsiz yapılan hatalar.
Hayat yorucu belki de çok kolay kimine göre. Sanırım fazla ciddiye de almamalı gidişatı. Ama ne yalan söyleyeyim algılarımın en üst seviyede çalışması sebebiyle bir o kadar duyarlı ve gözlemci olup çıktım hele ki şu son bir kaç yıl.
Çok şey ve çok insan değişime uğradı son zamanlarda. Akıl almayan ne çok olayla karşılaşıp ne acılara şahit oluyoruz.
Özellikle kadın cinayetleri, yozlaşma da alıp başını gitti mi bizlere de sorgulamak ve düşünmek düşüyor her ne kadar sonuçları değiştiremesek de.
Bir kadınla çıktım yola yazıyı yazarken ve kötü bir son yerine böyle bir gidişata odaklandım. En azından okuyucu kafasında şekillendirir olayın sonunu.
teşekkür ederim. yine laf kalabalığı yaptım. Sabrınız için teşekkürler.
Sağlıcakla kalınız.
İnsanın yaşadığı hayatı oynaması.. ilginç.. veyahutta değil... hayallerimizde farklı karakterler olarak hayal ederiz kendimizi... olamadığımız karakterler.. yada yaşayamadığımız hayatlara dalarız... ama bunu gerçek hayatta çokta beceremeyiz... birde şu boy boy zenginlik dolu dizilerde seyreder iç geçiririz... gıpta ederiz.. yaşantılarına.. bu yazıdan da görüldüğü üzre dizilerinde çok allanıp pullanıcak yanı yok belkide... an gelir... kendi dizisinin içinde kendini oynar insan... devamını merakla beklemekteyim... sonu bir kerecikte olsa mutlu bitsin olmazmı ? SAYGILARIMLA....
Gülüm Çamlısoy
yürekten katılıyorum.
Hayatımızın bir parçası oldu değil mi dizi furyası gerçi ne kadar rağbet ettiğimiz tartışılır olsa da...
Bu değil mi hırsları körükleyen. ulaşamadığımız hayatlar, kifayetsizliklerimiz, isteklerimiz hem de bitimsiz...
Baktıklarımız ve gördüğümüzü sandığımız ne varsa. Hayatlarımız: Yaşanan ama çok şeyin gizli saklı olduğu dile getiremediğimiz...
Çok çok teşekkür ederim bu güzel yorum için.
saygılarımla, efendim...
degaje8
Gülüm Çamlısoy
:))