- 1997 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kız, Oda, Tasvir
5 dakika önce ayrılmış olduğu odasına tekrar döndü. Kendiyle baş başa kaldığı, mutlu olduğu anların kapısını araladı hafifçe ve kapadı kapıyı.
Oda küçüktü belki. Kitaplık kıyafetler ve bir yatak vardı çok sevdiği uykusu için. Sırdaşıydı kitaplar. Canevi, dostu ve çoğunlukla rehberi... gözün gördüğü birkaç kitap olsa da büyük bir ruh vardı fonda. Hala acı nefes alışlarla yaşamaya çalışan bedende bir esir.
Kız yavaş adımlarını küçülte küçülte odayı boydan boya kat ediyordu. Tebessümle baktı sükunet dolu pencerenin hafif tozlu pervazına. Tozlar içinde ise küçük not defteri güzel kelimelerin kaydını tuttuğu... Bakışlarıyla süzdü defteri. Döndü, dışarıyı seyre daldı. Birbirinden bihaber ve iletişimsiz insanların son model iletişim ürünlerini mağrurca kullanışlarına surat ekşitti. Eskiden söz vardı yüze söylenen. Şimdiyse tuşlar aracı duygulara, arkadaşlığa, dostluğa. Hayatın ilk ve son defa verilen en büyük ömürlük ödev olduğunu bilemeyecekti belki de gördüğü manzara. Göğe doğru süzüldü başı. Pencereden sızdı güneş içeri. Yakıcı değildi ama yinede sevmezdi onu. Araları iyi sayılmazdı güneşle. <<Yazar araya girer: Belki de bu yüzden sarı görmedim üzerinde>>
Daha çok yağmurlu bulutları arardı gözleri. Ve duyusu ara sıra arkadaşlık ettiği müziği... Odanın her yerindeydi müzik. Ruhunu iyileştiriyordu kızın yorucu günün sonunda veya sıkıcı bir günün herhangi bir anında.
Kızın başında çiçekli bir şal vardı. Onun doğallığını yansıtan yegane şeydi çiçek. Bu yüzden işlemişti her yerine. Çiçeğin pembesi yanağına, kokusu güzelliğine ince ince dokunmuştu. Her an güleç bir simayla bakardı etrafına. Yaşam dolu enerjisi çoğu sıkıntısının panzehiriydi. Afili ve sevimli olan bu yaşantı onu bazen içinden çıkılmaz karanlık labirentli dehlizlere sürüklüyordu. Rastgele odak noktası bulunca gözleri, geçmişle gelecek arasında gelgitler yaşardı. Kendine geldiğinde epey zaman geçmiş olduğunu anlar ve boşa sallardı elini. Kısa hüzünlere omuz silktiği gibi.
Sabit bir rengi yoktu odanın, belirsizdi. Rengini atmıştı oda kızın renkli duruşu ve halleri karşısında. Ahengi ya kağıda akıtmıştı eflatun renginde umutlu yazılara ya da sırlı aynaya. Ayna küçüktü ve göstermiyordu büyük ve kibar yüreği. Üstten bir portre o kadar işte...
Onun coşkusuna yetmiyordu bu ev. Her haykırışta sallanıyordu az az. İnsan ilişkileri misali oynuyordu yerinden
Buzdan kristalleri olan yolda
Çarpık, kaygan, tehlikeli...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.