ATEŞ-İ SUZAN MISIN
"Sana tahammülüm yok artık. Ne seni görmeye, ne sesini duymaya, ne de sana doymaya. Çıksan uzaya nafile! Kalırsın bu aşkta maalesef yaya" Bu öyle haybeden sarf edilmiş, işkembeden atılmış sözler değildi.
Kalben söylenmişti aklen onaylanmıştı.
Başka tasdike lüzum yoktu.
Mühür basılmıştı.
Bir kadın bu kadar kendinden emin nasıl konuşabilirdi?
Bu kadar tahammülsüz nasıl olabilirdi?
Bir adam bu kadar mı masum dururdu, bu kadar mı sebatkâr davranırdı? Kadın aslan kesilirdi, adam ceylan olurdu. Ve başlardı bitmek tükenmek bilmeyen aşk safarisi.
- Git diyorum sana!
- Tamam da nereye gideyim?
- Cehennemin en dibine git.
-Yolu tarif et bari!
-Öküzzzzz!
Ve her aşkta oluğu gibi cehennem turları başladı yine.
Cennetle başlayan cehennemle biten bir yolculuk!
Çiçek adıyla başlamıştı hayvan adıyla bitmişti.
Adam üzgündü ve bir o kadar solgundu. Nedim’in sözleri geldi aklına gayriihtiyari terennüm etti:
"Tahammül mülkünü yıktın Hulagu Han mısın kafir
Aman dünyayı yaktın ateş-i suzan mısın kafir "
Sevgili her tarafı yakan yıkan değil mi?
Herkesi talan eden değil mi?
Bu aşkı yalan eden...
Adam şairane yaradılışlıydı. İlk gördüğünde kadını, ona hitaben
"Sen varsan her taraf handan bana
Sen yoksan her taraf zindan bana!" diye yazmıştı peçetenin üzerine.Ve vaktinden evvel açan çiçeğe benzeyen kıza göndermişti peçeteyi. Bu aynı zamanda aşka davetti.
Parmağa takılan tek taş onun kalpteki tekliğine işaretti, terliğe değil! Kalbe atılan tek taş artık kafaya isabet eden terliğe dönmüştü bu aşkta!
Gerdana takılan gerdanlık onun ebediyen sadakatine işaretti. İpleri sahibinin elinde olan bir köleydi oysa! Şimdi ise geldiği nokta adamı müzmin bir suskun yapmıştı.
Kadın hasımane ve zalimane yaradılışlıydı.
Adamın burnundan getiriyordu.
Aşkın en kahharını yaşatıyordu.
Tırnağını çekiyordu adamın etinden, ruhunu kabzediyordu bedeninden.
Umutla, aşkla başlamıştı yıkımla sona eriyordu.
-Git, diyordu kadın erkeğe hem de kaçıncı kez oluyordu bu gitleşmeler! Git de koca adam nereye gidecekti? Kadının aklında mıydı ki, umurunda mı ki?
"Sen gelince bahar gelir can bahçeme
Yüzüm çiçeklenir
Kalbim budaklanır
Aşkım meyvelenir."diye yazmıştı yine bu aşkın evvelinde. Bu aşkın ahirinde ortaya çıkan manzara hiç de iç açıcı, aşk edici değildi.
-Git, diyordu kadın.
Gitmeye koyuldu adam yüzü ardın sıra bakarak!
Gayet kendinden emin biri tarafından söylenmişti bu git!
Kemik olsaydı can, baştan ayağa un ufak olmuştu bu sözler üzerine.
Et olsaydı can, baştan ayağa -emin olun- çürümüştü.
Ayrılık almış başını yürümüştü. Almış olduğu mesafeyi öğrenmek için söylenenlere bakmanız kafiydi.
Adam için gök kubbe çöktü çökecekti.
Yeryüzü yarıldı yarılacaktı.
Yaşam bitti bitecekti.
Adam kalpten gitti gidecekti.
Ama kadın asla kal demiyordu, bir git’tir tutturmuştu sanki gideri vardı adama, ederi!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.