- 492 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çalın Davulları
ÇALIN DAVULLARI
Bir Rumeli türküsü. Bir ağıt. Muhtemeldir ki Selanik’te yaşanmış bir trajedinin iç sızlatan,yürek dağlayan öyküsü. Hüseyin Yaltırık derlemiş. İlk beşliği şöyle:
“Çalın davulları çaydan aşaya (Aman)
Mezarımı kazın bre dostlar belden aşaya
Koyun sularımı kazan dolunca (Aman)
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver”
.
Neden “Çalın davulları çaydan aşaya” dizesiyle başlıyor? Sebebi düğün beklerken koleraya yakalanıp ölen Fitnat kızın kadersizliğini anlatması. Düğünde çalınacak davulun ölüm habercisi olması. Evet davul hem düğünü,bayramı; hem de savaşı,ölümü çalar. İşte Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan bir dörtlük. Tam da bunu söylüyor:
“Davul, bu bildirdiğin ses ne
Gelen bayram mı,savaş mı
Usul usul çıktığın yolculuk
Ölümden daha yavaş mı”
.
Hacer bacımla dayı oğlu Memet nişanlı. Düğünleri olacak. Oğulcuk’ta o yıl düğün çalacak çok.Tüm hazırlıklar tamam. Memet sırayı Sabire’nin Kürt Osman’a verdi. Mazeretten. Gizir Halil’in Yusuf da Yazıçepni’den gelin getirdi. Sıra Memet’le Hacer’de.
Mehmet Belören’e geldi. Bacanağı Ahmet enişteyle bindiler motura. Sürdüler Acıllı’ya. Motur dediğim traktör canım. Öyle motosıklet sanmayın. Acıllılı Ahmet çalardı bizim o yörede düğünleri. Zurnacıydı. Köprüden geçti gelin,Çiçekdağı,Develi, Konyalı,Cezayir...Her havayı çalardı. Hele bir gelin ağlatma,Ağ gelin; bir gelin indirme....Zurna onun elinde dile gelirdi. Mütevazıydı. Büyükle büyük,küçükle küçük. Sevilir sayılırdı. Davulcusu değişirdi. Zurnacı Ahmet değişmezdi.
Mehmet’le Ahmet buldular Zurnacı Ahmet’in evini. On iki bin liraya anlaştılar. Mehmet iki bin lira öndelik verdi. Pazar gününe söz kesildi. Geldi köye Mehmet. Bizim evde aldı soluğu. Haber verecek. Bizim ev kalabalık. Mehmet enişte:
“Davulcu Ahmet gelecek. Pazar günü düğünümüzü çalacak.” dedi. Ortalık buz kesti. Kimsede ses seda yok. Ne anam ağzını açıp bir kelime ediyor,ne Hacer... Sevim bozdu sessizliği:
“Vov inişde!.. Davıl neyimiş. Biz tam çalgı isdiyok. Biz halay çekip oynayacağak...Gırnata kemane olmazsa olmaz.”
Mehmet enişte neye uğradığını şaşırdı. Gerisin geri çıktı odadan. Yayan yapıldak düştü yola. Acıllı’ya geldi. Durumu anlatıp öndeliği (kaparo) alacak Zurnacı Ahmet’ten. Bir de sebep bulmalı. Dedi ki Mehmet:
“Ahmet emmi. Komşuda ağır hasta var. Biz çalgı istemiyok. Öndeliği vir.”
Zurnacı Ahmet anlayışlı adam:
“Peki yiğenim. Yalnız sizin koy(köy)de Daşgafa’nın Hamdi’nin gızının düğününü çalacağam. Onlardan parayı alınca viriyim.”
Mehmet razı oldu. Gizir’in Halil’in Ali’yle Boğazlıyan’a gittiler. Uzunlulu çalgıcılar tutuldu. Kemane,cümbüş,klarnet ve darbukadan oluşan bir saz ekibi...Okuntu dağıtıldı. Mehmet dayısı Daşgafa’nın Hamdi’ye durumu bildirecek. Hamdi emminin odası tıklım tıklım. Kızı Dürdane Belören’e gelin gidecek. Onların da hazırlığı var. Mehmet odaya girer girmez:
“Dayı!.. Pazar günü düğünümüz var.”dedi.
Hamdi emmi:
“Yiğenim! Bu pazar bizim düğün olsun. Bak hısımlar gelmiş. Sen bu hafta da bekle.”
Mehmet itiraz etti:
“Hayır dayı! Biz bekliyemek. İki haftadır erteliyok zaten...”demesiyle odada bir kahkaha, bir şamata koptu. Mehmet gülsün mü,ağlasın mı? Dinleseler diyecek ki:
“Davetiyeler basıldı. Okuntu dağıtıldı.” Dinleyen kim... Mehmet de başladı gülmeye. Terledi de. Daşgafa’nın Hamdi Mehmet’i rahatlattı:
“Peki yiğenim. Biz bekliyek. Siz daha fazla dayanamaycaksınız herhal...Hayırlı olsun.”
Ve o haftanın pazarı düğünleri oldu. Tam çalgı geldi Uzunlu’dan. Çaldılar çığırdılar. Gülündü, oynandı. Dillere destan bir düğünle Hacer-Mehmet çifti erdi murada.
Ha soracaksanız söyleyeyim. Mehmet eniştenin Zurnacı Ahmet’e verdiği iki bin lira gitti gider. Çünkü Zurnacı Ahmet Dürdane’nin düğününe gelince durumu öğrenmiş. Tam çalgı, Ahmet emminin rakibi. Mehmet enişte öndeliği isteyememiş. Zurnacı Ahmet de hiç oralı olmamış.
Mehmet enişte zaman zaman anlatır:
“Yüzüm dutup da parayı isdiyemedim Ahmet emmiden. Söylediğim yalandan utandım. Çalgı çaldırmayacaktık. Tam çalgı getirdik. O para öylece gitti.” diye güler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.