- 928 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ALARA VE SARI KARANLIK (30.BÖLÜM)
TARİH:2013 G.A.T.A/ANKARA
’’Alara!!!’’
Karanlık adam iç sesiyle öyle bir bağırmıştı ki evren çizildi.
Şafak vaktiydi.Buna rağmen etrafındaki askerler üç metre boyunda,simsiyah damarları olan bir devden korktukları halde o civarda uyuyorlardı.Karanlık adamın görünüşü ile kıyaslanırsa onlar kadına benziyorlardı.
Karanlık adam istemediği bir yerde zorla bulundurulduğundan dolayı çok sinirliydi.İç sesiyle bağırmaya devam etti.
’’Buna daha fazla dayanamıyorum tanrım.fiziğimden dolayı bana zorla askerlik yaptırıp üzerimde deneyler yapıyorlar!
Oysa bilmiyorlar ruhumun ne kadar yaralı olduğunu.Kafasını koparacam hepsinin!
Burası çok sıcak tanrım.İnsanlar çok sıcak.Bu insan denen böceklerin bulunduğu her yer çok sıcak.Ben buzlu su olmazsa uyuyamam.Bu böceklerin arasında uyuyamam.Sana tapmadan,sana dua etmeden,sana ne kadar saygı gösterdiğimi anlatmadan uyuyamam tanrım! Beni kullanıyorlar! Beni tabancaymışım gibi kullanmak istiyorlar.Karanlık elleri olan,bana benzeyen bir asker yapmaya çalışıyorlar.Kimse bana benzeyemez.Ben senden başka kimseye ait değilim.Ama görünen o ki bedenim Gata’nın oldu.Benim kaybedecek bir şeyim yok.Hiçbir zaman da olmadı.Zaten olmadığı için ben buyum! Sabah olmadan hepsi gebermiş olacak.’’
Adam bir düşünce duydu:
’’Gebert hepsini! Onlar sıcacık insan! Vur hepsini! Kes hepsini! Öpüşen böcekleri gördüğün günki gibi ol! İlk önce kendini kes sonra parçala hepsini!’’
Adam iç sesiyle konuştu.’’Benim adım hiç kimse.en az on beş kişiyim.Ben konuşursam on beş kişi konuşmuş gibi olur.Buradaki tek asker benim.’’
Bir anda belinde kocaman bir komando bıçağı olduğunu fark etti.Bu uzun ve kalın bıçak hayatında gördüğü en güzel bıçaktı.Bıçak o kadar ağırdı ki bunu güçlü bir insan bile elinde uzun süre tutamazdı.Bıçağın nasıl kendisinde olduğuna dair anlam veremiyordu ve bıçağı bir yerden hatırlıyor gibiydi.Evet bıçağı çok küçükken görmüştü!
Karanlık adam dokuz yaşındaydı.Çok sevdiği ailesiyle Trabzon’da bir parka piknik yapmaya gitmişlerdi.Sıradan bir gündü.Annesi onu salıncakta sallıyordu.
-Daha yükseğe anne!
-Bu çok yeni bir salıncağa benzemiyor,kopabilir ve düşersin oğlum.Sen burada bekle şimdi gidip babanı çağıracağım.Mangal yapması bittiyse gelip o sallayacak tamam mı?
-Tamam... Anne?
-Efendim oğlum?
-Beni seviyormusun?
-Tabiki de seviyorum oğlum,bunu her zaman soruyorsun,artık sorma.
Annesi gittiğinde çocuk salıncaktan inip parkı gezmek istedi.Bir taraftan çok ilginç ve güzel kokular geliyordu,kokunun geldiği yöne doğru gitti.Epeyce yürümüştü.sonra nasıl olduysa kaybolmuştu.Ama yinede kendini hiç bu kadar güvende hissetmemişti.Uzaklarda bir yerde denizi görüyordu.Etrafına baktığında her yer sararmaya başladı.Sanki sarı bir sis her tarafı kaplamıştı,ardından bir ses duydu.
’’Bu taraftan gel’’ Diyordu ses.
Ses o kadar güzeldi ki içini huzur kapladı.Sesin geldiği yöne doğru gitti.ileride bir kız gördü,kıza yaklaştığında istemsiz bir şekilde boynunu büktü.Tüyleri ürperdi.Kıza her baktığında gözleri kamaşıyor ve başı dönüyordu.Her taraf sarı bir sisle kaplanmıştı.Kızın elinde o bıçak vardı.İki eliyle ona verecekmiş gibi tutuyordu.
’’Al bunu.O senin,zamanı geldiğinde ağırlaşacak’’ dedi.
Çoçuk bıçağı aldı.
Çocuk bıçağı tuttuğunda kız şöyle dedi; ’’Artık bir ölü kadar ölümsüzsün.’’
Kız bunu söyledikten sonra gözlerinin önünde silinip kaybolmuştu...
Hala şafak vaktiydi.Adam oturduğu yataktan ayağa kalktı.Elindeki bıçağı o kadar sıkı tutuyordu ki,tuttuğu şey bıçak değil de taş olsaydı suyu çıkmıştı...
(0.20.NAKRES)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.