- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat sorgulanmaya muhtaçtır!
1960’lı yıllarda ortaokuldaydım.
Öğretmenlerimizin bazen havuç(ikna),bazen de sopa(kanun,görev) metotlarını kullanarak "tenya çeşitlerini" öğretmeleri yanında,şiirlerle de ilişkilerimiz olmaktaydı.
Ezberlemezsek/ezberleyemezsek (sopa metodu) "not yoktu."
Halen dilimde olan ve belleğimde derin izler bırakan iki şiirden biri dörtlük olarak,biri de bir satır aklımdaydı hep.
"Ahlak yolu pek dardır,
Tetik bas önü yardır.
Sakın hakkım var deme!
Hak yok,vazife vardır." diyen "Ahlak" adlı şiiriydi Ziya Gökalp’in.
Diğeri de Behçet Kemal Çağlar’ın "Onuncu Yıl Marşı" olarak bestelenen şiirindeki, "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" satırlarıydı.
..........................
Sorgulamadan kabul etmek de o çağlarda/yaşlarda yapabileceğimiz tek şeydi.
Sonra büyüdük,büyüdükçe durumun hiç de öyle olmadığını fark etmem gecikmedi.Ve Belçikalıların bir atasözüne de rastladım hayat yolunda:
-Gördüğümüz alanın genişliği,bulunduğumuz tepenin yüksekliğine bağlıdır. İzmir için somutlarsak şöyle denebilir:İzmir’e Susuzdede Tepesi’nden bakarsak,çok az yer görürüz.Balçova Teleferiğinden bakarsak görüş alanımız genişler ama Yamanlar’a çıkabilirsek,dünyalar bizim olacak kadar geniş bir alana sahip olabiliriz.
Ve daha sonraları da "sorgulama" basamağından bir adım öne geçip,"eleştirmeye" başladım.
..........................
Bana sadece "ödevlerim" öğretiliyorsa,insan olarak haklarım "yok sayılıyorsa",bu anlayış demokratik olur mu hiç dedim.
Ve insanların haklarını gasp edip,yok sayan rejimlerin esasında "totaliter karakterli" olduğunu öğrenmem gecikmedi.
Ve özgür bireyin, hakları kadar,sorumluluklarını bilen olduklarını da.
Ve 1933 yılı.
Cumhuriyet’in 10.yılı.
5300 km demiryoluna sahip ülkemiz.
4200 km’si "redd-i miras "edilen Osmanlı’dan kalma!
Şimdi "Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" satırları sorgulanmaya muhtaç değil midir ki?
Ayrıca 1933 yılındaki bazı uygulamalara da bakmak ve objektif bir gözlemci olmak da gerekir kanımca.
Mesela Kazım Karabekir Paşa’nın " İstiklal Harbimizin Esasları " kitabı Recep Zühtü adlı milletvekilinin başkanlığındaki bir ekipçe,Sinan’ın matbaasından alınıp,niye tuğla ocaklarında yakıldı ki Topkapı civarında ?
Hem de 3 bini bulan adediyle.
Bu yetmezmiş gibi,"acaba evde kalan nüshalar olmuş mudur" diyerek,evinin sabaha karşı resmi ve sivil polislerce basılıp,kitap aranması da merak edilecek bir durum değil midir 1933 yılı Haziranı için ?
Ya hangimiz Hamdi Suat Aknar adını duyduk ki ?
Benim bu adı öğrenmem yarım asırlık ömrüme denk geldi.
1933 yılında "reform" diye okuduğumuz/okutulan üniversite olayı meğerse bir tasfiye imiş.O yıllarda İstanbul Üniversitesinde 151 öğretim üyesinden 92’si okuldan bir biçimde uzaklaştırılıyor.
Bunlardan biri de Hamdi Suat Aknar.
Ülkemizin ilk onkoloğu,profesör ve Kanserle Mücadele Cemiyetinin kurucusu.
............................
Bereket,10 Mayıs 1933 ’te okutulmaya başlanan ve Cumhuriyet’in ilk on yılında olmayan "Öğrenci And"ı 8 Ekim 2013 günü kaldırıldı da biraz normalleşti ülke/ülkemiz.
Başlık mı?
O da Sokrat’ın bendeki izidir.
-Sorgulanmayan hayat,hayat değildir der ya.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.