- 3977 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
KÖSTEKLİ SAAT
1915 yılının bahar aylarında Anadolu toprakları düşman tehdidi altında ve Osmanlının son dönem’leriydi ama yinede bazı kesimlerden insanlar bu gerçekle yüzleşmek istemiyordu.
Oda kapısını hışımla açan Hanife Ana uyumakta olan oğulları necip ve ziya’ya öfkeyle seslendi.
- hadi kalkın nerdeyse öğlen oldu halen yatıyorsunuz bıktım her akşam içip içip sızmanızdan odanızda leş gibi kokuyor kalkın haydi kime sesleniyorum?.
Hanife ananın bağırmasına gelen Bekir ağa,
-ne oldu gene Hanife kadın niye söylenip duruyorsun benim aslanlarıma?
-daha ne olsun bey görmüyor musun? kaç yaşlarına geldiler halen bir baltaya sap olamadıkları gibi her gece çalgı eğlence içip zıbarmaktan başka yaptıkları bir işleri yok.
-bana bak kadın, benim adım Bekir ağa benim aslanlarıma kimse karışamaz çalgıya da giderler çengiyede hem bunlar erkeliğin şanındandır sen anlamazsın bu işlerden. içiyorlarsa babalarının parasıyla içiyorlar bedava değil ya! Hele sen önce o sümsük ve korkak oğluna bak. Haa bu arada o nerde?
-sabah namazını kıldıktan sonra ormana gitti.
-peeh başka bir şey yapsa şaşardım zaten, senin bu sümsük oğlun ne yapıyor ormanda biliyor musun? Ormandaki yaralı hayvanları bulup kasabaya baytara getiriyor.
-ne var bunda bey?
-nemi var? Bütün kasabaya rezil oluyorum kasaba halkı arkamdan şu Bekir ağanın küçük oğlu Bilal ne tuhaf bir insan nerede bir yaralı ve sakat hayvan görse alıp baytara getiriyor deyip alay ediyorlar.
Geçende ayağı kırılmış domuz yavrusunu getirmiş baytara. Küpelilerin Halil de demiş ki, yahu Bilal domuzda baytara getirilir mi? Çekil hele vurayım şu suratsız hayvanı silahını çektiğinde, senin bu deli oğlun domuzun üstüne kapanıp siper etmiş kendini kime çekti bu çocuk bilmiyorum ki, onu bu hale sen getirdin oysa bak diğer aslanlarıma neyse söyletme beni.
Kâhyaya söyle atımı hazırlasın yemeğimi yedikten sonra şehre ineceğim şu zülfü’lerin sattığı araziyi almak için Yahudi sarraf Jozef efendiyle faizle para işini konuşacağım.
-aman bey yeterince malın mülkün var zaten ne işin ola ki o araziyle hem biliyorsun faiz haramdır.
-sen karışma hatun dediğimi yap kâhyaya haber ver atımı hazırlasın.
Yatsı ezanı okunduğunda eve gelen Bilal namaz kılmak için hazırlanan anasına güzel anam hakkını helal et diye sarıldı. Normalinde insanlara karşı duygularını belli etmeyen sessiz sakin birisi olan Bilal’in bu davranışına anlam veremeyen Hanife Ana yinede oğluna sarılıp,
-helal olsun benim aslan oğlum nerden icap etti şimdi helallik istemek?
-Ana
Bilal tam söze başlamak üzereydi ki evin kapısını tekmeyle açan Bekir ağa çizmelerini bile çıkarmadan öfkeyle odaya girip Bilal’in üzerine yürüyüp,
-sen ne yaptığını sanıyorsun ha?
Ne olup bittiğine bir anlam veremeyen Hanife ana Bilal ile Bekir ağanın arasına girip
-ne oluyor bey bu öfken niye?
-sus kadın şimdi hırsımı senden çıkarmayayım. Çekil şöyle kenara Senin bu oğlun var ya! Askere gidecekleri götürmek için Kasabaya gelen zabitlerle görüşüp,
Cepheye gitmek için gönüllü olarak ismini yazdırmış. Şehirden dönerken kasabaya uğradığımda öğrendim bütün kasaba Bilal’ı konuşuyor üstelik kasabadan orduya katılmak için adını gönüllü yazdıran tek kişide senin bu aptal oğlun sanki koskoca Osmanlıda bir o kalmıştı cepheye gidecek.
Bekir ağa öfkesini kontrol etmeye çalışıp sesinin tonunu yumuşatarak.
-Bilal oğlum ben bunca malı mülkü çiftliği araziyi niye yaptım? Sizler için sizler rahat yaşayın diye bak ağabeylerine sende onlar gibi ye, iç gez dolaş gönlünü eğlendir sana mı kaldı cepheye gitmek hem sonra sen topalsın aksayarak yürüyorsun koşamazsın bile ne işlerine yararsın ki onların.
-olsun baba yine de benimde yapacağım bir iş olur elbet cephede her yaştan herkese ihtiyaç var.
Sesinin tonunu yeniden sertleştiren Bekir ağa Hanife anaya dönüp,
-bak kadın Bilal bu evden dışarı çıkmayacak yoksa hesabını sana sorarım.
Kime çekti bu çocuk anlamıyorum diye söylenerek odadan çıkan Bekir ağa Evin emektar çalışanı sultan’a seslendi.
-yatağımı hazırlayın yatacağım.
Oda da yalnız kalan ana oğul bir süre sessizce bir birlerine bakarak öylece kala kaldılar. Kısa süren sessizliği Hanife ana bozdu
-git oğlum cephe seni bekler babanda zamanla anlayacaktır.
Hanife ana sandıktan çıkardığı köstekli saati Bilal’e uzatarak bu babamın saatidir oda balkan harbinde şehit olmuştu. Al bu saati sende kalsın. Bilal dedesinin köstekli saatini cebine koyar ve Ana oğul birlerine sarılıp bir süre ağlaşırlar.
Aradan haftalar geçmişti Hanife ana her gün kasabaya inip oğlundan gelecek bir haber bekliyordu. Yine kasabaya inen Hanife ana oğlundan gelen bir mektup aldı doğru baytarın yanına gidip.
-Baytar efendi Bilal oğlum dan mektup gelmiş hele bir okuyuver bakalım yiğidim ne yazmış.-
-ver okuyayım Hanife kadın.
‘’Ana cepheye geldiğim ilk günden beri cephe gerisinde sıhhiye askeri olarak yaralı yiğitlerin tedavisinde görev aldım komutan yakında benimde cephe ilerisinde görev yapacağımı söyledi.’’ Mübarek elerinden öperim bana kızgında olsa babamın ve ağabeylerimin de elerinden öperim kalın sağlıcakla. Oğlun Bilal.
Aradan aylar geçmişti Hanife ana bir daha da oğlu Bilal den haber alamamıştı. Günlerden bir gün Bekir ağa ayaklarını yere sürterek yavaş adımlarla Hanife ananın yanına geldi. Elindeki kâğıdı ve o kâğıda sarılı köstekli saati uzatarak,
-Bilal şehit olup hakkın rahmetine kavuşmuş başımız sağ olsun.
Hanife ana gözünden akan yaşları sildikten sonra
- o yiğitler ölmediler onlar toprağa düşmüş tohumlardır. Nesiller boyu tomurcuk olup çiçek açacaklar.
Savaş bitmiş aradan yıllar geçmiştir. Bekir ağa önce övünüp durduğu malını mülkünü kaybetti Hanife kadını vefatının sonrasında siroz olan necibi ve kısa bir süre sonrada içki masasın da çıkan bir kavgada vurulan oğlu ziyayı kaybetmişti.
Şu fani dünyada gurur duyacağı tek şey Bilal’den kalan köstekli saatti.
Serhat BİNGÖL
31/08/2014
YORUMLAR
Çok güzel bir hikaye.
İbret alınası bir çok tespit var üstelik.
Bir baba evladına babalık yaparken öncesinde babasından ne gördü ise onu uygular evladına!
Tabii bu kolayına kaçmayı sevenler için geçerli elbet.
Lakin Bilal
Şehit olmayıp
Yaşamış olsaydı eğer
Onun babalığı baş tacı olacaktı
Evlatlarının yeni nesillere miras bırakacağı
Vefa sevgi özveri üçgenin de!
Belki de hiç başı bozukluk aylaklık gelmeyecekti bu günlere... Kim bilir?
Bana göre bir anne ve babanın evladına bırakacağı en güzel miras
Ahlak ve alçak gönüllülüktür. Tabii bir de temelinde her canlıyı sevebilme kabiliyeti olan sevgi saygı ayrıca öğrenmeye açık kocaman ufuk bir merak.
Mal mülk elbette olmalı
Bıraka biliyorsa eğer anne babası.
Bu mal mülk
Hem geçimini
Hem de okuyup kendini daha da iyi geliştirmesini sağlar.
Açıkçası
Anlatımınız
Ve üslubunuz olsun
Çok beğendim yazdıklarınızı.
İyi ki
Tesadüfen
Keşfettim sizi.
Ve kendime vakit oluşturdukça
Bu değerli çalışmalarınızı okumaya geleceğim.
Huzurla
Sevinç ile kalın lütfen
Çok güüzel ve duygulu bir hikaye. Okurken gözlerim doldu. Bazılarına göre
''Mevzubahiz vatan ise gerisi teferruat''
Bazılarına göre de
''Mevzubahis menfaat ise gerisi teferruat''
tebrikler
Serhat BİNGÖL
Sevgili Eray Hanım
Haklı ve doğru bir yorum yapmışsınız kutlarım. Dediğiniz gibi kimileri ülkesinin derdinde. Kimileri de kendi menfaatlerinin ve bu durum maalesef ülkenin çıkarlarına olan her konuda böyle.
Anlamlı sözlerinize sayfamı ziyaretinize çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
Serhat BİNGÖL
Sevgili Denizce
Öyküde; ülke istikbalinin derdindeyken kendi çıkarlarına öncelik veren ve kazanma hırsında olan bir insanın olumsuz neticelenen sonunu, Bekir ağa üzerinden anlatmaya çalıştıysam da, gerçek hayata bu işler pek öyle olmuyor. Ülke için canını ortaya koyanlar yine sıradan insanlar oluyor. Gerçi bu durum dünyanın her yerinde de böyle.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Dünyanın en güzel dostuna
Saygı selamlarımla.
Yanlış bir yetiştirme yöntemi ne yazıkki.
Önce askere gitmemek için dul bir kadının kızıyla evlenen, sonra da askere gönüllü yazılıp giden annemin
dedesini anımsadım. İzmir'e ilk giren suvarilerin içindeymiş. Atatürk cephede ön saflarda savaşmasını görmüş
ve elleriyle takmış istiklâl madalyasını.
Tebrikler,
insan neyin daha değerli olduğunu maalesef bir şeyleri kaybedince anlıyor.
selâmlar..
Serhat BİNGÖL
Nazik hanım merhaba
Güzel yorumunuza sayfamı ziyaretinize çok teşekkür ederim.
Annenizin dedesine Atatürk’ün cephede ön saflarda savaşmasını görüp de elleriyle takmış olduğu istiklâl madalyası aslında hepimizin ortak övünç kaynağıdır. Ne mutlu bizlere ki gurur duyacağımız kahraman dedelerimiz atalarımız var
Saygı selamlarımla.
Babam rahmetli derdi ki, "Oğlun oğlan olmuş neylesin malı, oğlun oğlan olmamış neylesin malı"
Dünya malı geçicidir, bugün sende yarın bende.
Geçmeyen temiz bir karakterdir.
Bu da Bilal de çokça vardı,
Duygusal ve ders mahiyetinde bir öyküydü tebrik ederim
saygılar
Serhat BİNGÖL
Emine hanım merhabalar
Güzel yorumunuza sayfamı ziyaretinize çok teşekkür ederim.
Rahmetli babanızın dediği gibi önemli olan oğullarımıza bıraktığımız malların dünya malı olduğunu bilmesi ona tema etmemesidir. Çünkü sahip olduğumuz maddi manevi olumlu anlamda ne varsa üzerine ilave ederek gelecek nesillere aktaracağımız şehitlerimizin bizlere bıraktığı bir emanettir aslında.
Saygı selamlarımla.
Bir türlü ,döve döve adan edemediğimiz topraklar, savaş sonrasında adam ettiğini sandığı insan. Toprağı sıktığımızda , sarıp sarmaladığını düşündügümüz hüznün sesleri duymaktan korkuyoruz. Babasının gözlerini cepheye tasıyan oğul, toprak uğruna mı, ''vatan anam' dır'' düşüncesiyle mi cephede ? bilemem...
Savas bile belkide duygularımızın toprağa dökülme nedeni. Belkide uğruna savastığımız toprakları bıraktıklarımız, uğruna hiç bir duyguyu feda etmiyecek. Belkide ayaklarının değdiği toprağı begenmiyecek . Her ne olursa olsun insanın duygusu düşüncenin, düsüncesi duygunun yaveri ola ola devirleri tüketeceğiz.
Köstekli Saat hala çalışıyor mu ? Eğer çalışıyorsa devran döner, devir değişir. Lakin insan ! :)
İnce bir dokunuş, ince düşünmemize her zaman neden olmaz. Hayat pahalı olmaktan cıkar, insanın pahalı olduğu dönem geldiğinde, insan olduğumuzunda ıspatı olacaktır.
Saygılar, Sevgiler Değerli Dostuma
Serhat BİNGÖL
Kıymetli dostum Can
Gökhan beyin yorumuna verdiğim cevapta olduğu gibi Çanakkale savaşı nefsi müdafaa anlamında zaferle sonuçlanmış dünyada yapılmış nadir savaşların başında gelir.
Bizlerde bunun haklı gururunu yaşayalım elbet ama birilerinin bu onurlu zaferimizi bizi sömürmek için kullanmasına izin vermeden.
O savaşta şehit olanlar babasının, toprakları uğruna mı, ''vatan anam' dır''diye mi şehit olduğunun sanırım çok önemi yok sonuçta her ikisi de haktır helaldir hikayedeki Hanife ananın dediği gibi
O yiğitler ölmediler toprağa düşmüş tohumdurlar nesiler boyu tomurcuk olup çiçek açacaklardır. O çiçeklerde bu ülkenin yetmiş altı milyon rengârenk insanıdır.
Zamanı gösteren o köstekli saat çalışıyorumdur bilinmez ama zaman bu ülke insanının kardeşçe yaşama zamanıdır yarınlar dönük ümitler besleme zamanıdır çünkü bu ümitler ülke insanının Çanakkale de canı pasına elde edilmiş anasının ak sütü gibi haklı kazanımıdır.
Saygılar sevgiler güzel dostuma.
Duygusal bir hikaye.
Bilemiyorum,
o devirlerde, bu tür insanlar da varmış demek.
Vatanı umurunda olmayan, kendi çıkarından başka şey düşünmeyen.
Günümüzde de yok mu sanki?
En çok sesi çıkanların, en çok yaygara koparanların tek bir çivisi yoktur bu ülkede.
Hangi birinin çoluk çocuğu, bir yakını şehit oldu?
Ne olursa, garibana oluyor.
Onun gözlü çok daha geniş galiba.
Tüm sevgileri sığdırabiliyor oraya.
İnsan sevgisi, Allah sevgisi, vatan sevgisi...
Akşamdan beri Çanakkale filmlerini seyrediyorum.
İyi ki Çanakkale varmış.
Yoksa,
öğüneceğimiz doğru dürüst bir kahramanlık destanımız olmayacaktı.
Kurtuluş savaşını ayrı koyuyorum.
Onun üzerinde yazacak, tartışacak çok şey var.
Güzel bir hikaye idi.
Çok dersler içeriyor...
Serhat BİNGÖL
Kıymetli dostum merhaba
Bilirsiniz öykü yazmak zor iştir mevcut siyasal bir olay üzerinden yorum yapacağınız yazıya benzemiyor bir hikâyeyi oluşturmak bende sizin gün boyu Çanakkale fillimleri izledim o filimleri izlerken aklıma geldi acaba! O dönemde de savaştan kaçan ama savaş bitince vatan millet edebiyatı yapan varımıdır diye düşündüm. hani hep söylenir ya bu gün’ün bazı köklü zengin aileleri o günülerinde savaş tan kaçan zengin aileleriydi diye. doğrumudur bilemeyiz ama bir gerçek var ki savaş varsa dünyanın neresinde olursa olsun ölenler hep gariban insanlardır.
Bende hikâyede Bekir ağa üzerinde öyle bir aileyi işlemeye çalıştım hikâyede o ailenin bedbaht bir hale gelişlerini işledim fakat maalesef gerçekte pek öyle değil.
Savaş karşıtı bir arkadaşınız olarak yinede şunu söylemek isterim ki dünyada savunmaya dönük ve onurlu bir zaferle sonuçlanmış nadir savaşlardan biridir Çanakkale.
Bizlerde bunun haklı gururunu yaşayalım elbet ama birilerinin bu onurlu zaferimizi bizi sömürmek için kullanmasına izin vermeden tabii.
Her zaman yanımızda olan yorumlarıyla güç veren güzel dostuma en içten teşekkürlerimle.
Serhat BİNGÖL
---------------------- gibi -------------------------
Düşünme hızıyla yazma hızı eşit olmadığı gibi
Maalesef düzeltme butonu da olmayınca yapacakta bir şey olmuyor.))