7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
4032
Okunma
1915 yılının bahar aylarında Anadolu toprakları düşman tehdidi altında ve Osmanlının son dönem’leriydi ama yinede bazı kesimlerden insanlar bu gerçekle yüzleşmek istemiyordu.
Oda kapısını hışımla açan Hanife Ana uyumakta olan oğulları necip ve ziya’ya öfkeyle seslendi.
- hadi kalkın nerdeyse öğlen oldu halen yatıyorsunuz bıktım her akşam içip içip sızmanızdan odanızda leş gibi kokuyor kalkın haydi kime sesleniyorum?.
Hanife ananın bağırmasına gelen Bekir ağa,
-ne oldu gene Hanife kadın niye söylenip duruyorsun benim aslanlarıma?
-daha ne olsun bey görmüyor musun? kaç yaşlarına geldiler halen bir baltaya sap olamadıkları gibi her gece çalgı eğlence içip zıbarmaktan başka yaptıkları bir işleri yok.
-bana bak kadın, benim adım Bekir ağa benim aslanlarıma kimse karışamaz çalgıya da giderler çengiyede hem bunlar erkeliğin şanındandır sen anlamazsın bu işlerden. içiyorlarsa babalarının parasıyla içiyorlar bedava değil ya! Hele sen önce o sümsük ve korkak oğluna bak. Haa bu arada o nerde?
-sabah namazını kıldıktan sonra ormana gitti.
-peeh başka bir şey yapsa şaşardım zaten, senin bu sümsük oğlun ne yapıyor ormanda biliyor musun? Ormandaki yaralı hayvanları bulup kasabaya baytara getiriyor.
-ne var bunda bey?
-nemi var? Bütün kasabaya rezil oluyorum kasaba halkı arkamdan şu Bekir ağanın küçük oğlu Bilal ne tuhaf bir insan nerede bir yaralı ve sakat hayvan görse alıp baytara getiriyor deyip alay ediyorlar.
Geçende ayağı kırılmış domuz yavrusunu getirmiş baytara. Küpelilerin Halil de demiş ki, yahu Bilal domuzda baytara getirilir mi? Çekil hele vurayım şu suratsız hayvanı silahını çektiğinde, senin bu deli oğlun domuzun üstüne kapanıp siper etmiş kendini kime çekti bu çocuk bilmiyorum ki, onu bu hale sen getirdin oysa bak diğer aslanlarıma neyse söyletme beni.
Kâhyaya söyle atımı hazırlasın yemeğimi yedikten sonra şehre ineceğim şu zülfü’lerin sattığı araziyi almak için Yahudi sarraf Jozef efendiyle faizle para işini konuşacağım.
-aman bey yeterince malın mülkün var zaten ne işin ola ki o araziyle hem biliyorsun faiz haramdır.
-sen karışma hatun dediğimi yap kâhyaya haber ver atımı hazırlasın.
Yatsı ezanı okunduğunda eve gelen Bilal namaz kılmak için hazırlanan anasına güzel anam hakkını helal et diye sarıldı. Normalinde insanlara karşı duygularını belli etmeyen sessiz sakin birisi olan Bilal’in bu davranışına anlam veremeyen Hanife Ana yinede oğluna sarılıp,
-helal olsun benim aslan oğlum nerden icap etti şimdi helallik istemek?
-Ana
Bilal tam söze başlamak üzereydi ki evin kapısını tekmeyle açan Bekir ağa çizmelerini bile çıkarmadan öfkeyle odaya girip Bilal’in üzerine yürüyüp,
-sen ne yaptığını sanıyorsun ha?
Ne olup bittiğine bir anlam veremeyen Hanife ana Bilal ile Bekir ağanın arasına girip
-ne oluyor bey bu öfken niye?
-sus kadın şimdi hırsımı senden çıkarmayayım. Çekil şöyle kenara Senin bu oğlun var ya! Askere gidecekleri götürmek için Kasabaya gelen zabitlerle görüşüp,
Cepheye gitmek için gönüllü olarak ismini yazdırmış. Şehirden dönerken kasabaya uğradığımda öğrendim bütün kasaba Bilal’ı konuşuyor üstelik kasabadan orduya katılmak için adını gönüllü yazdıran tek kişide senin bu aptal oğlun sanki koskoca Osmanlıda bir o kalmıştı cepheye gidecek.
Bekir ağa öfkesini kontrol etmeye çalışıp sesinin tonunu yumuşatarak.
-Bilal oğlum ben bunca malı mülkü çiftliği araziyi niye yaptım? Sizler için sizler rahat yaşayın diye bak ağabeylerine sende onlar gibi ye, iç gez dolaş gönlünü eğlendir sana mı kaldı cepheye gitmek hem sonra sen topalsın aksayarak yürüyorsun koşamazsın bile ne işlerine yararsın ki onların.
-olsun baba yine de benimde yapacağım bir iş olur elbet cephede her yaştan herkese ihtiyaç var.
Sesinin tonunu yeniden sertleştiren Bekir ağa Hanife anaya dönüp,
-bak kadın Bilal bu evden dışarı çıkmayacak yoksa hesabını sana sorarım.
Kime çekti bu çocuk anlamıyorum diye söylenerek odadan çıkan Bekir ağa Evin emektar çalışanı sultan’a seslendi.
-yatağımı hazırlayın yatacağım.
Oda da yalnız kalan ana oğul bir süre sessizce bir birlerine bakarak öylece kala kaldılar. Kısa süren sessizliği Hanife ana bozdu
-git oğlum cephe seni bekler babanda zamanla anlayacaktır.
Hanife ana sandıktan çıkardığı köstekli saati Bilal’e uzatarak bu babamın saatidir oda balkan harbinde şehit olmuştu. Al bu saati sende kalsın. Bilal dedesinin köstekli saatini cebine koyar ve Ana oğul birlerine sarılıp bir süre ağlaşırlar.
Aradan haftalar geçmişti Hanife ana her gün kasabaya inip oğlundan gelecek bir haber bekliyordu. Yine kasabaya inen Hanife ana oğlundan gelen bir mektup aldı doğru baytarın yanına gidip.
-Baytar efendi Bilal oğlum dan mektup gelmiş hele bir okuyuver bakalım yiğidim ne yazmış.-
-ver okuyayım Hanife kadın.
‘’Ana cepheye geldiğim ilk günden beri cephe gerisinde sıhhiye askeri olarak yaralı yiğitlerin tedavisinde görev aldım komutan yakında benimde cephe ilerisinde görev yapacağımı söyledi.’’ Mübarek elerinden öperim bana kızgında olsa babamın ve ağabeylerimin de elerinden öperim kalın sağlıcakla. Oğlun Bilal.
Aradan aylar geçmişti Hanife ana bir daha da oğlu Bilal den haber alamamıştı. Günlerden bir gün Bekir ağa ayaklarını yere sürterek yavaş adımlarla Hanife ananın yanına geldi. Elindeki kâğıdı ve o kâğıda sarılı köstekli saati uzatarak,
-Bilal şehit olup hakkın rahmetine kavuşmuş başımız sağ olsun.
Hanife ana gözünden akan yaşları sildikten sonra
- o yiğitler ölmediler onlar toprağa düşmüş tohumlardır. Nesiller boyu tomurcuk olup çiçek açacaklar.
Savaş bitmiş aradan yıllar geçmiştir. Bekir ağa önce övünüp durduğu malını mülkünü kaybetti Hanife kadını vefatının sonrasında siroz olan necibi ve kısa bir süre sonrada içki masasın da çıkan bir kavgada vurulan oğlu ziyayı kaybetmişti.
Şu fani dünyada gurur duyacağı tek şey Bilal’den kalan köstekli saatti.
Serhat BİNGÖL
31/08/2014