- 707 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dar vakitler bunlar... koşmaktan dinlenmeye vakti yok kimsenin...
Tam da buradayım...Nereye dönsem kırgın hayatlar,nereye başımı çevirsem derin bir yalnızlık çarpar yüzüme...İnsanlar yaşam kaygısının telaşında...Bitmiyor istekler,arzular...Herkes sevilmek istiyor delicesine ama sevmeye vakti yok kimsenin...Bir kahveyi yudumlarken kokusunu içine çekmenin keyfini,güneşin sabahı aydınlatırken pencereden içeriye süzülüşünü,bir çocuğun gülümsemesinde ki masumiyetini kimsenin göremeye vakti yok...
Dar vakitler bunlar... koşmaktan dinlenmeye vakti yok kimsenin...
İnsan sesleri her yerde,durmaksızın süren karmaşa...Uyku yada vakti yok birilerinin sürekli dönmeli bazı kısır döngüler...Neyin kavgasında bunca insan neyin telaşında...Oysa bir avuç toprak değil mi ki hakkımız bu dünya da neden onca hırs onca varlık savaşı...Baksanız herkesin etrafında bir sürü insan kalabalıkları...Ama nereye yüzüne dönse yalnızlığına çarpıyor insan...
Dar vakitler bunlar...koşmaktan dinlenmeye vakti yok kimsenin...
Bitmek bilmeyen istekler,beklentiler,durmadan almak,hep fazlası her şeyin...Durmadan çoğaltmaya çalışmak durmadan çoğalmaya çalışmak...Ama unuttukları şu her çoğalmanın aslında içsel bir azalma olduğu...
Dar vakitler bunlar...koşmaktan dinlenmeye vakti yok kimsenin...
Yapay gülümsemeler,gereksiz tümceler,bencillikler yüzlerde...Her gece karabasan gibi basarken yalnızlık o ışıltılı kalabalıklar...Herkes kendine çarpar karanlık gecelerde sarılacak isten bir kucak yoktur,omuzunda uyunacak bir yürek...
Görkemli evler,ihtişamlı eşyalar,markalı giysiler...Durmadan bitmek bilmeyen etiket sevdaları...İnsanlar yüzdeki masum tebessümleri unutur yakadaki yaftalar da kalır oldu gözleri...İsmin ön harfleri ...Sadece insan olmak yetmiyor değerli kılmaya...Vasıfsız eleman olduğunda sanki insanlık derecelerinin en alt merdivenine oturtulurdun...
Günahlar bile ona göre işlenir oldu...Paraları çok olanların bağışlanması kolaymış gibi...Bağışlatmak için kendilerini büyük büyük kubbeleri olan camiiler inşa etmeye başladılar gönül fukaraları...Fakirin yürekten koyduğu bir tuğlayla eş değer miydi bunca yardımları...Kimi kandırabilirler diki İlahi Rab önünde işlenirken onca günah ve cinayet...Sevginin katilleriydi,aşkın,masumiyetin,hoşgörünün,insanlığın katilleriydiler...
Gün gelir devran döner miydi...Yaşanan onca acı silinir geçer miydi...Demez miydi büyükler onca dünya dua ile dönüyor diye,sınav diye...Bunca arafta kalan,yürek yoksunu insan nasıl geçerdi sırat köprüsünden....