- 433 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Öfkenin ateşi.
Ülkemiz tarihinin özel ve önemli bir günüydü 28 Ağustos.
İlk kez halkın doğrudan seçtiği bir Cumhurbaşkanı yemin töreni için TBMM’sine geliyordu.Saatin 14.00’ü gösterdiği sırada,"usul" tartışmaları da başlamıştı.
Kaldı ki 14.10 da Cumhurbaşkanının "yemin saati" olarak duyurulmuştu.
Ana muhalefet partisinden bir milletvekili,öfkesini yenemeyerek,elini aldığı "anayasa kitapçığını" Meclis başkanına doğru fırlatıp,attı.
Nutkum tutuldu.
Özel bir gündemle toplanan Meclis’te "bu kadar öfke neden ki" diye düşünmeye başladım.Kaldı ki "katılmamak" da demokratik bir tepkiydi,üstelik doğru bulmasam da...
Olayın vahametini azıcık "hukuk bilgimle" yorumlayıp,anlamaya çalıştım.
Bu olsa olsa,halkın tercihlerini hafife alan ve ona saygı duymayan bir anlayışın parlamentoya yansımasıdır diye düşündüm.
Saatlerce değişik "yorum" ve "nitelemeler" de dinledim bu bağlamda.
Ancak hiçbiri beni tatmin etmedi.
Çünkü daha ilk anda,aklıma 13.yüzyılda yaşayan Sadi Şirazi’nin bir sözü gelmişti ve en "anlamlı" değerlendirme de o sözde saklı gibi.
-Öfkenin ateşi önce sahibini yakar,sonra kıvılcımı düşmana ya varır ya varmaz!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.