- 1390 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
HER ŞEY GÜZEL OLACAK!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayat hepimize yollar sunar.Biz de seçeriz.Ya da seçilen yola doğru itiliriz.Bazen de seçilen yolu beğensek bile yönlendirilmeme isteğiyle tam tersine döneriz.Oldum olası öğütlerden ya da;ben kendi hayatımda şöyle yaparım,denilerek aklı sıra gizli rol modelliğe soyunanlardan hoşlanmamışımdır.Birisine fikrini sorarsam konuşmasını istemişimdir.Geçenlerde hiç ummadığım bir insan bana;onu değil,şu kelimeyi kullan,dedi.Övünmek gibi olmasın ama hayli zarif ruhlu bir insan olduğum için Onu uyarmadım.Ona hiç uygun bulmadığım bu ikaz hayli canımı sıktı.Bazen hiç tarzımız olmayan kelimeleri de kullanabiliyoruz.Evet hayat bir sınav ama dostlarımızla konuşurken de bir sınava tabi tutulmak istemiyoruz.İyi niyet benim reddedemeyeceğim bir şeydir ama ukalalığı sevmem.
40 yaşından sonra yirmi yıl önce bıraktığım okulumu bitirmeye karar verdim.Af çıkmıştı.Çevremdeki herkes beni kararımdan döndürmeye çalıştı.Onları haksız bulsam bile;geçmişteki halimi baz aldıkları için anlayışla karşıladım.Sinirlenip insanlarla söz düellosuna girmek mantıksız olurdu.Diplomayı aldığım zaman en güzel cevabı vermiş olacaktım ne de olsa.Fakat bu arada işim çok zordu.Üniversite başka bir şehirdeydi ve benim 1. sınıftan bile derslerim vardı.Üstelik daha önceden geçtiğim iki dersin sınav kağıdı piyasada olmadığı için o derslerden tekrar sınava girmem gerekiyordu.Kayıp sınav kağıtlarından ben sorumlu tutulmuştum yani.Çalışıyordum ve devam etmem mümkün değildi.Ancak sınavlara gidebilecek kadar izin alabiliyordum.Neyse ki hocalar beni tanıdıkları için devam etmememe izin vermişler ama sınavlarda başarısız olursam devamsızlıktan bırakacaklarını söylemişlerdi.Benim sınıf arkadaşlarım,hatta benden sonrakiler bile asistan olmuşlardı.Kendimden alt sınıftaki birisine hocam diye hitap etmem gerekiyordu.Ama yapacak bir şey yoktu.Madem okulumu bitirmeye niyetlenmiştim;bunları da dert etmeyecektim.Benim zamanımdaki derslerden bazıları kaldırılmıştı.Fakat eski müfredata uyumlu olduğum için o derslerden de sınava girecektim.Derslerden bir tanesi çok zordu.Karahanlı Türkçesini günümüz Türkçesine çevirip üzerinde bazı tahliller yapmamız gerekiyordu.Bu tahliller sadece bizim fakültede yapılan,o zamanki hocamızın bulduğu bir teknikti.Dolayısıyla da bilen fazla insan yoktu.Önümüzde 15 günlük bir süreç ve geçmemiz gereken 22 ders vardı.Benimle birlikte Ceyda adında bir arkadaş daha vardı.O evliydi ve okulun olduğu şehirde yaşıyordu.Ceyda ile birlikte çok sıkı bir çalışma temposuna girdik.O benden daha gerideydi ve hiç Osmanlıca bilmiyordu.Ben gelmeden önce sınıftaki bir kıza para ödeyerek Osmanlıca öğrenmişti.Karahanlı alfabesini ezberledik.Çeviri yapmayı öğrendik fakat tahlil konusunda hiç bir şey bilmiyorduk.Asistanlardan hangisine gitsek;ben o konuyu bilmiyorum,diye bir cevap alıyorduk.Sonra ben dedim ki;
’Ben bu dersi kimden öğreneceğimizi biliyorum.’
’Kimden?’dedi Ceyda.
’Kimden olacak Muharrem Hoca’dan...’
’Delirdin sanırım,bizi sınava sokacak olan O zaten.’
’O zaman öğreneceğimiz tek kişi de O.Ya Onu bize ders vermeye razı ederiz ya da bu dersten kalırız.’
Bir kaç dakika sonra hocanın kapısını tıklatıyorduk.Fakat içeri girince şok olduk.Hocanın masasının üzeri,odadaki bütün sehpalar çeşit çeşit kuru yemişlerle,renk renk akide,bon bon,badem şekerleriyle,bilumum lokumlarla,kuru meyveler ve jelibonlarla doluydu.Bardak bardak meyve suları da bir yanda hazır duruyordu.Hocanın yanında bir kaç kişi olduğu için gerisin geri çıktık.Eski yıllardan tanıdığım bir üniversite çalışanı vardı;Hüseyin.Biz öğrenciyken bölüm sekreteriydi.Şimdi yazı işlerinde çalışıyordu.Hatta eski yıllarda bana çekyat satmıştı.Bir samimiyetimiz vardı.Çok neşeli,nüktedan bir insandı.Onun yanına gittik.Meğerse Muharrem hoca doçent olmuş ve bütün o gördüklerimiz doçentliğini kutlamaya gelenler için hazırladığı ikramlarmış.Adamı yalnız yakalamak ne mümkün!Odası dolup dolup taşıyor.Defalarca kapıyı tıklatıp başımızı uzatıyoruz ama bakıyoruz ki oda adam kaynıyor,bir şey diyemeden çıkıyoruz.Baktık yapacak bir şey yok gene Ceyda ile Hüseyin’in odasına gittik.
’Hüseyin... Muharrem Hoca’yla aran nasıl?’dedim.
’Eyyy,adı güzel,niye soriysen?’dedi.
’Ya söylesene;iyi mi,kötü mü?Yani samimi misiniz?’
’Oooooo,yakında evlenmeyi düşünüyoruz.’
’Ya Hüseyin,ciddi ol ya!’
’İyiyiz,her akşam beni eve O götürüyor.’dedi Hüseyin sırıtarak.
Benim gözlerim yuvalarının sınırlarını zorlayacak kadar büyüdü:
’Ciddi misin?Sen konuşsan da bizi 1-2 saat çalıştırsa...Bu dersi öğretecek adam bulamadık.Biz ne zaman gitsek odası dolu.’
’Olmaz öyle şey,bir ara fırsat bulun kendiniz konuşun,ayıp olur!’dedi Hüseyin.
Biz kös kös odadan çıktık.Uzun takipler sonucunda nihayet hocayı yalnız kıstırdık.Fakat hoca teklifimizi duyar duymaz:
’Neeee,benim işim-gücüm var,görmüyor musunuz,odam boş kalmıyor,derslerm de cabası.’diyerek bizi kovmaktan beter etti.Bir de üstüne üstlük;’’Kaç yaşına gelmişsiniz,bu yaştan sonra kafanız almaz.’diye de asap bozucu bir cümle kullandı.Tabii bizim moraller sıfır.Ceyda:
’Kaldık.Gördün mü,bu dersten kalırsak intibakımız yapılmaz.’dedi.’’22 dersin hepsini geçmek zorundaydık.’’
’Dur bakalım,hemen ümidini kesme.Gidip Hüseyin’i bir daha sıkıştıralım.’dedim.
Hüseyin’in odasına giden yol bizim en çok geçtiğimiz yer olmaya başlamıştı.Biraz hoş beşten sonra:
’Ya Hüseyin,Muharrem Hoca bizi reddetti.Bir de bize yaşlısınız dedi.Ne yapsak da hocayı razı etsek,sen tanıyorsun.Bize yardım et.’dedim.
Hüseyin’in ifadesi ciddileşti:
’Aslında aklıma bir yol geliyor ama...Bilmem yapar mısınız?’
İkimiz bir ağızdan:
’Söyle söyle!’diye bağırdık.
’Hoca odasında yokken kapının altından bikinili fotoğraflarınızı atın.’diyen Hüseyin kahkahayla gülmeye başladı.Biz ağzımız açık duyduğumuzu idrak etmeye çalışırken,O ve odada bulunan diğer memurlar hala gülüyordu.
Tabii biz dalga geçtiği için küplere bindik ama yine de bize yardıım etsin diye Onu ikna etmeye çabalamaya devam ettik..Hüseyin de fırsat bulursa konuşacağını söyleyerek bizi sevindirdi.Baktım olacak gibi değil.Arsızlığı ele almaya karar verdim.Hocanın odasına gittim,kapıdan başımı uzattım.Yanında kutlamaya gelen bir kaç kişi vardı.
’Hocam fikrinizi değiştirdiniz mi?’dedim.
’Neee!Hayır!’ diye bağırdı.
Kapının tam karşısına konuşlandım.Hoca çıkışta beni gördü.Kafasını sallayarak okuldan çıktı gitti.Bu arada da bir yandan harıl harıl diğer derslere çalışıyor,sınavlara giriyorduk.Hocalar durmadan bize:
’Sizin yaşınız ilerlemiş,bu kadar dersten bir defada geçemezsiniz.Her ders için 4 hakkınız var,her sınava girmeyin.’diyor,asabımızı bozuyorlardı.Sınav sonuçları açıklanmaya başladı.Ben girdiğim 11 dersten de geçmiştim.11 ders daha vardı.Fakat uykusuzluktan,yorgunluktan ölüyordum.Ceyda kaytardı.Hastayım,diyerek bazı sınavlara girmedi.Ben boş bulduğum her an Muharrem Hocanın odasını görebileceğim bir yerde ders çalışıyordum.Bir gün oturduğum bankta içim geçmiş.Bir baktım hoca bana sesleniyor.
’Gel bakalım odama.’
Kuş gibi uçarak peşinden odaya girdim.Bana kuruyemiş,şekerleme ikram etti.Yarın 16.00’da gelin,iki saat sizi çalıştıracağım.’dedi.Utanmasam adamın boynuna sarılacaktım.Hemen Ceyda’yı aradım:
’Ya yarın gelirsin ya da ömrün boyunca bu dersten geçemezsin.’dedim.
Ertesi gün Muharrem Hoca bizi 2 saat çalıştırdı.Sanki ilahi bir planla odaya tek bir ziyaretçi gelmedi.Bir yıl boyunca o dersi dinlemiş gibi anladık.Hatta aramızda:
’Bizi ancak doçentler çalıştırabilir.’diye şakalaşmaya başladık.İkimiz de bir kerede o dersten geçtik.Ben 22 dersin 15 tanesinden geçtim,7 tanesinden ikinci kez sınava girdim.Fakat bir dersten ne yazık ki ancak 3 kez sınava girerek geçebildim.O da hocayla bir uyumsuzluğumuz yüzünden oldu sanıyorum.Bu benim yarım dönem kaybetmeme sebep oldu.Fakat önemli değildi.Yarım dönem sonra 3. sınıfa intibakım yapıldı.Hocalarımız gene:
’Yapamazsınız,ön lisans alın,devam etmeyin.’dediler ama ikimiz de dinlemedik.Ben yapı itibarıyla çalışmayı hiç sevmediğim için sınavdan 1-2 gün önce şöyle bir çalışıyordum ve buna rağmen 60-70 civarında notlar alıyordum.Artık okullarda çan eğrisi diye bir sistem kullanılıyordu.Geçme notunu sınıfın geneli belirliyordu.Bu yüzden kimse kimseye not vermiyordu.Ceyda ile sınıftan bir kaç kızla samimi olmuştuk.Onlar bize not veriyorlar,biz de sınavlara hazırlanıyorduk.Fakat bir gün bir baktım bana eksik notlar geliyor.Sınavda sorulacak konular söylenmiyor.Bazı tezler hazırlamamız gerekirken benim bundan haberim olmuyor.Ceyda’ya diyorum ki:
’Hani şu konu yoktu?’
Ceyda başka tarafa bakıyor.O zaman anladım ki;koskocaman bir kadın,bir anne ve eş benden not saklıyor.Küçük bir çocuk gibi yalan söylüyor.Tabii bundan sonra Ona aynı samimiyetle davranamazdım.Aramıza bir mesafe koydum,çünkü Onun yüzünden 3-4 dersten kalmıştım.Sonra sınıftaki bazı kızlar da bana soğuk davranmaya başladılar.Hatta bir hocaya da beni kötülemiş.Tek yaptığım neden eksik not verdiğini sormak ve sonra araya mesafe koymak olmuştu.Dışarda karşılaştığım kızlar artık bana selam bile vermiyorlardı.Oysa aramızda hiç bir şey geçmemişti.Anlamıştım ki Ceyda bir şeyler anlatıyorçbeni kötülüyordu.Malum Edebiyatçıların hayal gücü oldukça zengindir.Not bulamaz hale gelmiş,okuldan soğumuştum.İki yıl ara verdim.Bu arada herkes benimle dalga geçiyor,daha kaç yıl gidip geleceğimi soruyordu.
Bir gün çevremdekilerin benim okulu bitiremeyeceklerimi düşündüklerini hatırladım.Sonra hocaların yapamazsınız dediklerini...Ceyda ve diğer kızlar mezun olmuşlardı.Hayattaki duruşları kaypaklık olan bu insanlardan çok daha zekiydim.Ve artık Onlar yoktu.Kendimi toplamalı ve okulumu bitirmeliydim.En çok karşılaştığım soru:
’Peki bu okulu bitirince ne olacak?Sana bir faydası olacak mı?Öğretmenlik mi yapacaksın?’idi.
Ben bir okulu çıkar gözetmeksizin de okumayı normal kabul eden bir dünyadan geliyordum.Belki benim ütopik bir dünyam vardı.Ama ben buydum ve herkesin birbirine benzemesi gerekmiyordu.Aklıma koyduğumu yapabileceğimi biliyordum.Ayrıca çok şanslıydım.Evrenin sevdiği bir insan olduğuma her zaman inanmışımdır.Hüseyin’in yardımıyla not bulmaya başladım.Fakat Hüseyin öğrenci olmadığı için yeterli not bulamıyordu.Bulduğum kadarına çalışıyordum.Gemi yavaş yavaş da olsa yürümeye başlamıştı.Girdiğim sınavların hepsinde başarılıydım.Sadece bir kez bütünlemeye kaldım.Artık 3. sınıfın ikinci dönemine başlamıştım.Çok not bulamamıştım.Biliyordum ki;o sınavda başarılı olamayacaktım.Müthiş bir kar yağışı vardı.Havanın öyle olacağını tahmin edemediğimden ince bir deri montla gitmiştim.Donuyordum.Tablacıdan aldığım bir yün eldivenle ellerimi morarmaktan kurtarmıştım.Bir saat sonra sınav vardı ama ben yeteri kadar hazırlıklı değildim.Çok üşüyordum ve şişmiş boğazım yüzünden yutkunamıyordum.Sınavdan çıkınca uçakla eve dönecektim ama kar yağışı yüzünden seferlerin iptal edilme durumu vardı.Moralsizdim.Kaldığım yerin günlük fiyatı pahalıydı ve cebimdeki para suyunu çekmişti.Ancak bir yemek yiyecek ve hava limanı servisine binecek kadar kalmıştı.Biliyordum dersten kalacaktım.Okulu hiç bir zaman bitiremeyecektim.Ailemden ayrı yaşıyordum.Aldığım parayla giderlerim arasında derin bir uçurum vardı.Bir yığın borcum yetmezmiş gibi çok lüks bir eve taşınalı daha bir ay olmuştu.Bir labirentin içinde yolunu kaybetmiş gibiydim.Hayatımda hiç bir şey yolunda gitmiyordu.Üniversiteye giden dolmuş öyle kalabalıktı ki oturacak yer bulamamıştım.Ayakta hem bitkin hem hasta hem umutsuz sağa-sola savruluyor,düşmemek için azami çaba sarfediyordum.Neredeyse ağlamak üzereydim.
İşte o anda hayatıma güneş doğdu.Tutunduğum yerdeki koltukta oturan kızın elindeki notlara gözüm takıldı.Bir baktım benim gireceğim sınavın notları.Sorsam mı sormasam mı,ya terslerse diye kendimle o kadar cebelleştim ki!Çünkü çan eğrisi insanları insafsızlaştırmıştı.Reddedilebilirdim.Ceyda’nın kazığından sonra hiç tanımadığım bu kızın bana yardım etmesini nasıl umut edebilirdim?Kaderim bana bir yardım daha yaptı ve kızın yanındaki kişi dolmuştan indi.İşte o zaman işareti anladım.Yumuşak bir sesle hangi bölümde okuduğunu sordum.Aynı sınıftaydık.Hemen elindeki notları bana uzattı.
’Ben çok çalıştım,al sen bak.’dedi.Okula gidene kadar ve okulda Onun notlarına çalıştım.O notlardan çıkan ağırlıklı soruları henüz çalıştığım için kolaylıkla cevaplandırdım.Üstelik adı Seda olan bu güzel insan,bana her zaman ders notu gönderebileceğini söyledi.
’Herkes kendi kısmetini kazanır,not saklamak ayıptır,insanlık öldü mü?’dedi.İçim tekrar umut ve şevkle doldu.Sayesinde 3. sınıfı bitirdiğim gibi;Yaz Okulunda da 4. sınıftan 2 dersten takır takır geçtim.Hem de bazılarından 87 gibi notlarla...Yani ilerleyen yaşımız istedikten sonra çalışmamıza,anlamamıza,başarmamıza engel olmadı.Çünkü ben buna inanmıştım.Seda bana o kadar destek oldu ki;araştırmalarımızı bile internetten benim yerime bulup göndermeye başladı.Ben bu temiz kalpli kızın hakkını ödeyemeyeceğimi biliyorum.Ve öyle sanıyorum ki;çok sıkıştığımız anda Hızır gibi yetişen kanatsız melekler sayesinde her şey çok güzel olacak!
(Devamı var.)
YORUMLAR
Beni üniversite yıllarıma geri götürdünüz. Şöyle ağız tadıyla okuyamadık maalesef. Terör bir yandan, aman sana bir şey olursa biz ne yaparız diyen ailemin okula gitmemem için yaptıkları baskılar bir yandan, üçüncü sınıftan sonra evlendiğim için hem çalışıp, hem okumak, hem de evimi çekip çevirmek zorunda kalmam bir yandan. Üstelik darbe yüzünden bir müddet kesintiye uğramıştı. Dondurduğum kaydımı tekrar açıp devam etmek zûl gelmişti ama mecburdum. Sancılı mesleki bir eğitim kısacası.
Bir tutam hayat da sanıyorum aynı yıllarda eğitim görmüş. Evet, can korkusu vardı. Hiç bir fraksiyona dahil olmadığım halde kaç defa kurşunlar arasında kaldım, doğrusu hatırlamıyorum. Sadece ömrüm varmış diyorum. Ailem gitme demekte haklıydı kısacası.
Her şey çok güzel olacak diye bitirmişsiniz. İnşallah diyorum. Her şey gönlünüzce ve güzel olsun.
Yazının uzunluğuna bakıp, okumaktan vazgeçenler nefis bir mücadele öyküsünü kaçırmış olurlar.
Hararetle kutlarım. Sevgi ve saygılarımla.
Peri Tozu.
Sevgilerimle...
Öncelikle güne gelen bu değerli çalışmanızı can-ı gönülden kutlarım.
Bir o kadar bendendi okuduklarım. Bu yüzden inanılmaz empati kurdum öykünün kahramanı ile. Ne yazık ki yazılanlar gerçekle bire bir ilintili.
Ben de aynı yoldan geçtim desem yeridir ya da çok yakın. İş hayatımı noktalayıp, çok farklı bir branşta eğitim aldım ve ne yazık ki her türlü haksızlığa maruz kaldım. Zaman zaman yazılarımda dile getirdiğim çok nokta da olmuştur.
güzel bir hikaye ve bir o kadar sürükleyici. Devamını bekliyor olacağım, değerli yazarım.
En derin saygılarımla ve en içten sevgimle, efendim.
yüreğinize sağlık.
Güzel bir hikaye.
Çokça insan okuyarak dersler almalı bence.
Bir de,
üniversite yıllarımı getirdi aklıma yazı.
Sınavlarla cebelleştiğimiz günleri.
Sıkıntılıydı ama,
güzel günlerdi galiba.
Keşke terör olmasaydı.
Can korkusundan, yeterince tadını alamadık.