DAĞIMA AĞIT
soğuk akşamlar vurur yüzüme,soğuk.. ay ışığı, suların sesi, yoksulluğun da pençesi vurur.
sabahları pazar yerlerinden geçerim yaprakları dağılmış lahanalar senin uykuyla dağılan saçlarından farklı olsun isterim. tezgahların önüne düşen ezik dometesler, çığırtkanlar, seyyar satıcılar.. imkanı yok hepsi birbirine benzesin, sana benzesin..
bir dağın bir dağa benzediği kadar benzer bir insan bir insana, oysa her dağ tutamaz karı göğsünde. ben olsam mesela tutamam bunca şeyi elimde üşürüm..
bir dağ lalesi düşün mesela, ne kadar görkemli, ulaşılmaz, tadılmaz değil mi ?
öyle değil işte. bir dağ lalesi; öyle mahzun, öyle kederli patikleri kardan ıslanan küçük köylü çocukları. başı gölgesinden başka ne görebilir ki ?
kardelen de aynı.. birisi zannersin anne, öbürküsü baba..
yamacıma düşen ıssız nehirler yaralıyor beni yoksa bir dağın lalesine göz koymuş değilim, kopartmaya azmetmiş değilim bir kardeleni sapından..
ah, senin anan!
ağlamasaydı anan, çıkmasaydım bende bir kadının koynundan, gündüz başımı gizleyip, gece tırtıklı taşları bohçalamadan, yaşasaydım yani, öylece bir yolunu bulupta tütüne sarılmadan, çekmeden özlemini, bir bir kanatmadan dişlerimi yaşasaydım..
beni bulur muydu bir kızıl ayak izi ? - sanmam-.
eskimeseydi çarığım, su dolmasaydı ayaklarıma, şakaklarım zonklamasaydı gözlerim ufka baktığında.. ufka baktığımda canıma tak etmeseydi bir düşün kahverengisi..
bir düş..
sorma, ay vurur, alnım terler, ağzımda kaçak adıyaman tütünü, tamda şuramda koca bir yük söyleyemem..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.