- 527 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kayıp Şehirler Erbabı, İstanbul Hatırası
Uzun yol yorgunluğunu taşıdığım otobüsün camından selamlıyorum bu sabah İstanbulu. Huzursuzluğundan mı olacak, kaplıyor etrafımızı bir anda koca bir yağmur bulutu. Ve başlıyor ağlamaya bu kutsal şehir derdini bizlere duyurmak istercesine. Buram buram hazan kokar İstanbul sıcak yaz aylarında bile. Fakat kelimeler boğazında düğümleniyor bu sefer ihtiyar şehirin. Sanki Haliç yeniden zincirlere geriliyor ve içinde buluyor kendisini şaşkınlık ile takatsizlikle karışık bir hissin. Yalnızlık senfonilerinin dinlenildiği yerdir koca İstanbul. Etmez kimse burada bağlanmayı kabul. Geçmişinde peygamber müjdesinin verdiği sorumluluk, üzerinde sayfalarca yazılıp yırtılan mektupların getirdiği durgunluk, hanesinde yaşayan yüzlerce insanı sığdırmaya çalışmanın verdiği yorgunluk, bitmek bilmeyen intiharların şahitliğinden duyulan bitkinlik ve şuursuzluk... Ardı ardına süregelen sorunlarına bir de ben yenisini getiriyorum bu sefer, en sadık ve eski dostuma fısıldayarak soruyorum merakımla beraber:
"Sen hiç kaybetme korkusundan dolayı kendi içinde kayboldun mu?"
Kaybolanların şehridir aziz İstanbul. Her kaybolan, kendisini İstanbul’da bulur. Lakin tarihten bugüne daima ilk kaybolan şehir hep İstanbul olmuştur.