HAYATTAN İZLER
Sabahları hafta boyu her gün ilk dersim çok sevdiğim ve ders işlemekten zevk aldığım sınıflardan biri olan 10 TM/B sınıfınaydı. Sabahın ilk saatleri olduğundan öğrenciler bazen uykulu, uyuşuk oluyorlar, bazen de derslerde dalıp gittikler oluyordu. Böyle uykulu, uyuşuk ve dalgın öğrencilere, kendilerine gelsinler, gözleri gönülleri açılsın, derse motive olsunlar diye:
“Dest bûsi arzusuyla ger ölürsem dûstlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su”
“Baran yerine dürr ü güher yağsa semâdan
Bîbaht olanın bâğına katresi düşmez”
“Tahsil-i kemalât, kem âlât ile olmaz.” gibi bir değişik beyitler veya mısralar okur, bazen de:
-- Oğlum!, veya
-- Kızım!:
-- Ne var, aşık mısın yoksa? Takma kafana hele okul bir bitsin, hayırlısıyla üniversiteyi de kazan hallederiz. Şimdi istemeye gitsek; ne iş yapıyor, mesleği ne? diye sorarlar. Mahcup oluruz üstelik de vermezler, diye takılırdım.
Günler böyle hızlıca akıp giderken 2007 yılı bitti, 2008’e girdik. Yukarıda dediğim gibi günün ilk saatleri 10 TM/B sınıfına benim dersim olduğu için sınıf
defterine tarihleri yazmak da bana düşüyordu. 2008 Ocak ayının ilk haftası tarihleri alışkanlıktan olacak 02.01.2007¸ 03.01.2007, 04.01.2007 biçiminde yazmışım. Benden sonra o sınıfa derse giren Biyoloji Öğretmeni Nevin Hanım’ın tarihler dikkatini çekmiş olacak ki, öğrencilere:
-- Yunus Hocanız aşıkmış mı? Sorun bakalım, tarihleri hep yanlış yazmış, demiş.
Öğrenciler de:
-- Öğretmenimiz bize, aşık mısınız diye hep soruyordu. Şimdi fırsat elimize geçti. Sorma sırası bize geldi, demişler. Ertesi günü beklemeye başlamışlar.
Ertesi gün derse girdiğimde yoklamayı aldım, tam derse başlayacaktım ki Nurefşan parmak kaldırdı:
-- Hocam, kızmayacaksanız bir şey sormak istiyorum, dedi. Ben de:
-- Sor bakalım, niye kızayım kızım, dediğim de:
-- Hocam, sınıf defterine tarihleri hep yanlış yazmışsınız. Nevin Hocamız fark etmiş. Aşık mısınız? Hani siz bize hep soruyordunuz ya, dedi. Ben de şakayla, dedim ki:
-- Ben de insanım, gencim, söylemesi ayıp yakışıklıyım da, aşık olamaz mıyım, buna hakkım yok mu? deyince, Nurefşan:
-- Hah, işte şimdi yakaladık bir açığınızı, yengeye söyleyeceğim, öğretmenimiz aşıkmış diyeceğim, demesin mi? Ben de:
-- Söyle kızım söyle. Çok hayırlı bir iş yapmış olursun. Ben de ona aşığım zaten. Yıllardır ben söylüyorum; bazen inanıyor, bazen inanmıyor. Şimdi bir de sen söyle. Yunus Hocamız size aşıkmış, de. Bu defa kesinlikle inanır, deyince: Öğrencilerin dudaklarından fısıltılar halinde şu cümleler döküldü.
-- Hocamız yine bir yolunu buldu da, lafın altında kalmadı.
Yunus ÇETKİN
YORUMLAR
Edebiyat memurları, değil.
Edebiyat/Türkçe öğretmenleri
işte böyle duygusal/sosyal zekalarıyla kıvrak olurlar.
Nedeni sanat, şiir, edebiyat.
Öyle sanıyorum kiYunus öğretmenin öğrencileri ne bulurlarsa okuyanlardandır.
Böyle öğretmenler az bulunur.
Yazıp çizen. Bir Türkçe/edebiyat öğretmeninin memur gibi olması öğrenciler için büyük şanssızlıktır.
İşte böyle EDEBİYAT/TÜRKÇE ÖĞRETMENİ olursa, hatta coğrafyacı olsa bile edebiyattan sanattan anlarsa öğrenciler için büyük şanştır.