- 698 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ŞAİR
ŞAİR
ve “şairin” içi dışının aynası olmuştur.
baktığında, görürsün yüreğinin güzelliğini!
temkinli iyimserlikle,
vakur bir duruşla okşar mısralarını.
tevazu der baş eğmişliğine.
doludur dalları,
meyve yüklü,
ondandır eğilmişliği!
sığlarla olmaz işi,
sığlıklarla da,
gösterir geçer doğruları.
her hecesi anlam yüklü!
belki de ondandır eğilmişliği
ve de derinliği!
insanlığın kan ve gözyaşı dökmediği zamanlarda buluşmaktır tek dileği!
ama kim inanır ona ilam geldiğine?
ve o ilhamın vahiy olduğuna?
deliliğine,
varlıkta bile hiçliğine,
aşk insanı olduğuna,
sadakatla bağlılığına,
saygınlığına kim inanır?
ancak Allah-u Ekber diyen,
ve tekbirle günahlar işleyen,
yaratılanın katlini vacip bilen,
hergün beş vakit kılan,
ayetlerin emrine itaat etmeyen,
sev emrini nefret diye algılayan,
oku emrini, bağnazlık olarak kabullenen,
ki tanrıyı inkâr eden,
ki küfre giden şairi ne bilir?
şair denildiğinde;
bir tek şuara’yı bilir o!
takılı kalmıştır “şuara 224’e.”
bir de “şuara 227’yi” bilse!
haklısın be kardeşim.
Allahın ayetine inanmayan,
şairin ilhamına mı inansın?
Hüma Efkan
YORUMLAR
Net bir anlatım. Fakat bazı karmaşık ifadeler de vardı doğrusu. Bilip de emin olduklarını ikrar eden yazıları zamanın başka bir yerine yerleştiriyor galiba insan. Tebrikle.