- 386 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hududsuzluklarımızdan had bilmeye...
Hududsuzluklarımızdan had bilmeye...
Hayat hep birşeylerin arayışıyla geçer.Huzur ararız. Hayatın anlamını ararız. Arkadaş, dost, kardeş ararız. Bazı bedenlerde istediğimiz kişilikleri ararız mesela. Arayış içinde olmayan insan, düşünmeyen insandır. Düşünmeyen insan pasiftir benim gözümde.
Arayışlarımız, bulamayışlarımız..
Öyle ya her aradığımızı bulamayız. İnsanoğlu hep başarılı olamıyor malesef. Ararız, arayış içine gireriz. Mesela alelade bir bedende hayalimizdeki kişiyi ararız, gözlemleriz, tanımaya,anlamaya çalışırız. Belki onun ummanlar kadar engin içinde kendi bulmaya çalıştığımızı ararız da bulamayız. Bu sefer arayışlarımız bulamayışa dönüşür. Bulamayışlarımızda hayal kırıklıkları buluruz. Neyi ararken neyle karşılaştık deriz. Hayal kırıklıklarını bulmayı hiç de istememiştik oysa ki…Bundan sonra aramayışlarımız başlar. Aramayışlara alışık olmayan zihin yeni arayışlara girer. Ama bunlar bedenler üzerinden arayışlar değildir artık. Vücudiyet hududlarına sıkışıp kalmak istemez artık arayışlarımız. Hududsuzca hududsuzu aramaya başlarız. Ve elimizde aramak için hududsuz kaynak. İncelemek için elimize her aldığımız hududsuzluk parçası kendimiz çıkarız da, kendi kendimizin yüzüne vurulmaya alışırız sonra.
Hududsuzu ararken hududlarla yaşamayı, had bilmeyi öğreniriz. Hududsuzluklarımız aslında huzursuzluklarımızmış, bunu anlarız. Hududların sahibini buluruz. Haddimizce önünde el pençe divan dururuz. Başımızı secdelere yaslayıp hududsuzluklarda gizlenir, huzur buluruz.
Ve işte o an bulamayışlarımız sona erer, buluşa dönüşür.
Öyle bir buluş ki;
-İnsanın kendini buluşu,
-İnsanın kalbini buluşu,
-İnsanın Rabbini buluşu…
O buluş ki; en güzel buluşma.
Buluşma ve sanki nefisle vuruşma.