- 584 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
amacımız ne???
Her şeyi zamana şimdi bırakabilirim. tüm inandıklarımı ve pek çok başarısızlığın arkasına sığınarak “inanmayanlardan” biri olabilirim ama yapmayacağım!Yoksa hayata sırtını dönmekten kolay ne var? Hele benim gördüğüm acılardan sonra, yaşadıklarımın ardından, en çok da bana haktır belki herkesten her şeyden uzaklaşmak ama öyle olmayacak…Oysa gece yarıları kan ter içinde uyandığım rüyaların hesabını da kesebilirim, üstelik haklıyım da kendin ve etrafımdakilere ama hiçbir uzun yol, ayakların acımadan yürüyüp bitirilmiyor. Zaten yolun amacı o, acıtmaz sa, ne anlamı kalıyor ki…
Her gün yeni bir umut yeni bir başlangıçtır diyorum.ve yeniden başlıyorum günün doğuşu ile yaşam mücadeleme,Yeniden ve yeniden yaşama tutunmak istiyorum. Bütün vazgeçenlere, korkaklara, kaçanlara, suçlayarak vicdanını rahatlat anlara inat, ben her düştüğümde daha çok kanasa da dizlerim, yeniden ayağa kakıp güçlü göründüğümü kabul ediyorum.
Evet her mücadelenin bir bedeli var ve sonunda bir bedel ödeyeceği için, dünyanın en güzel duygusundan kaçmak ahmaklık değil midir?
Hedefsiz ümitsiz yaşamak Ya da hata yapmadan sevmem sevilmek yaşamdan haz almamak mutlu olmadan ölmek mesela, koca bir hayatı boşa yaşamak değil midir?Ben susuyorum, düşünüyorum, deniyorum, yeniliyorum,kazanıyorum,kaybediyorum, gülüyorum, üzülüyorum, sonra geçiyor… Sonra bir çift göz çıkıyor karşıma, çok güzel bakıyor, o baktıkça benim içim eriyor, yaşama sevinçi doluyorum… O an, yüzümde engel olamadığım bir tebessüm oluşuyor, kalbim hızlanıyor, içimden edepsiz şeyler geçiyor; işte o an var ya, üzüldüğüm ve yenildiğimi sandığım herin boş olduğunu görüyorum.
Geçmişte kalmış bütün güzelliklerin, yaşadıklarımın yaşadıklarımın ve kederleri ve sevinçlerini hesabını o an ödüyorum, masadan kalkıyorum, yüzümde o şapşal gülümseme ve hayat bana hiç olmadığı kadar güzel anlamlı geliyor. Ve üzüldüklerine şaşıyorum diyorum ki Allah’ım benim hayır bildiklerimde şer ,şer bildiklerimde hayır varmış san hamdı senalar olsun.
Bir gün bitecekmiş, bir gün üzülecektim, şimdi böyle gülüyormuşum ama bir gün çok üzülecekmişiz, hiç umurumda olmuyor.
Çevrenize şöyle bir bakın. Kaç kişi gerçekten mutlu ve doğru bir hayat düzgün ilişki yaşıyor? Acaba yaşam biçimi ve ilişkileri bu kadar zorlaştıran kim kimler karşımızdakiler mi bizler miyiz?
…Ön yargılarımız, gerçekten kırılması en zor ve sert düşüncelerimiz değil mi. Einstein bu konuda son derece haklı…Kendimizi hayatın bile akışına bırakamazken,başkalarını çok çabuk yargılayıp hüküm verme hakkını bize kim veriyor tüm ilişkileri hiçe sayıp alışkanlıklarımızı hiç bırakmıyoruz.
Her şey için bir fikrimiz, yargımız, tavrımız var ve bunları anayasa maddesi gibi değiştirmiyoruz. Oysa insan değişik, gizemli ve farklılaşma özelliğine sahiptir. Ancak bunu anlamamız neden bu kadar çok zor!Son zamanlarda gittikçe kaybolan sadakat hali ise başlıca kendi kendine bir mesele ; bizlerin ilişkilerde ne kadar ilgisizleştiğimizin bir kanıtı haline geldi.
Tek eşli kalmak sanki bize bir yükmüş gibi gelmeye başladığından beri daha mutsuz ve aşıksız ve daha güncel yaşayamıyoruz. Oysa sadakat ve evcillik oyunlarında bile temel taş iletişimlerimiz görsellikten öte gitmiyor.
Bireyler kariyer maddiyat ve görsellikle elindeki telefonunu markası ile değerlendirildiği şu asırda sosyal medyayla yaşayan aşklar sevdalar ve birbirini ihmal eden çiftler ise ortalıkta neredeyse sanal olarak el ele tutuşuyorlar. Dışarıda yan yana oturan çiftlere bakarsanız, herkesin telefonuyla meşgul olduğunu, bedenen orada ancak ruhen başka yerde olduğunu gör ürüyoruz..
İletişimin göz göze olmaktan, söz söze olmaktan çıktığı bu asırda, ilişkiler sağlıklı olması nasıl bekleyebiliriz.
Birlikte gülmek ve eğlenmek paylaşmak .ön yargısız yaklaşmak,fikrinden uzaklaşan ve gülmeyi iki nokta ve kesme işaretleriyle tanımlayan bir nesil olmaya doğru,sürüklendiğimizden, Dokunmak, kucaklaşmak, sarılmak, sohbet etmek gibi en değerli şeylere sahip çıkamadığımızdan, bilgisayar, televizyon, cep telefonlarına odaklanarak hayatı boşa harcıyoruz, bizi götürdüğü tek yer mutsuzluk ve sanal ortamlar olacaktır.
Bir ilişkinin temelini oluşturan saygı sevgi ve biçilen dengeler, iletişim ve paylaşmaktır. Eğer sevdiğiniz kişiye gülümsemek yerine gülücük işareti yollamaya başladıysanız, kendi mutsuzluk odanızda oturduğunuzu ve hayatınızın temeline dinamit koyduğunuzu fark etmeniz için az zamanınız kalmış demektir.Yaşamınızı güzelleştirmek, mutlu bir ilişki yaşamak için, hemen ayağa kalkın…Bir gün üzülecek olma ihtimali yüzünden yaşamaktan yaşatmaktan ve sevgi saygıdan ve ,iletişimden kaçanları düşünüyorum. Ne bahtsız bir düşünce diyorum, bir gün öleceğin gerçeğiyle yaşadığını fark etmediğini suratına söylemiyorum sadece gülümsüyorum.…
YORUMLAR
Belki de bize düşen: İşi deliliğe vurup, ağlanacak halimize gülmek.
Her ne kadar bu cümleyi sarf etmiş olsam da pek yaptığım söylenemez. Ben sadece seyrediyorum iki yüzlülükleri ve alışmaya çalışıyorum. Ama alışmak imkansız en azından şahsım için.
Sadakat mi dediniz? Sevgi mi, samimiyet mi? Bu kelimelerin TDK'da artık yer ihtiva etmediğini görmemek mümkün mü? Bir de süslü püslü kelimelerin arkasına sığınanların teşkil ettiği o boşluk yok mu... Evet, aslında koca bir boşluk kendimizi en üst mertebede gördüğümüz.
Umutsuz değilim sadece gerçekçiyim ve harcanan değerlerin arkasından gözyaşı döküyorum. Bakın, bu da bir suç zira gözyaşlarımla mutlu olan o kadar çok insan var ki.
Çok düşünmek ya da sorgulamak yorucu bu açıdan her şeyi oluruna bırakmalı tabii ki mücadele ve inancı da elden bırakmayıp.
Güzel bir açılım yazınız gerçekleri bir bir yansıtan tabii ki ANLAYANLARA!!!!!
Kutlarım.
Bence, sağlıksız bir oluşum tüm bu sergilediklerimiz. Çoğu insanın ruh sağlığı öylesine zedelenmiş ki. Değil bunun farkına varmak bilakis çevrede kim varsa onları rencide etmekle ruhlarını tamir etmeye çalışıyorlar.
Uzattım sanırım. Burada noktayı koyayım.
Sağlıcakla kalın.