ÜÇE BEŞE BAKMAYIN SİZ
Üç olursa denge, dört olursa bereketmiş. Bir ara beşe çıkmıştı. Bunun çiftlere empoze edilmesi nikah masalarında başladı. En az üç çocuk tembihleri arasında evlilik cüzdanı “hanımlar daha iyi muhafaza eder” bahanesiyle gelinin eline tutuşturulup güya kadınlara paye veriliyor.
Hamileler sokağa çıkmasın çok sıkılırsa beyi arabası ile onu akşamları şöyle bir gezdirir diyen, sokakta hamile görünce kadının analık vasfını unutup aklına nasıl bebek yapıldığı gelen zihniyetlerinin yaşadığı ülkemizde ne büyük bir tezat bu. Ya da senin işin doğurmak; doğur dur ama ortalarda gözükme diye kadına dayatılan yafta.
Mazeret hazır bu arada. Doğurganlık hızı düşüyormuş. Doğurganlık hızı düşünce büyüme hızı da düşermiş. Nüfusun yenilenmesi gerekiyormuş. Yani en az üç çocuk yapmak vatana millete yararlı bir insan olacağınızın göstergesi oluyor.
Tamam, isteyen yapsın da isteyebiliyor mu bakalım… Çocuktan tatlı ne var dünyada bir anne baba için. Yeni uygulamaya göre hamile ve anne olmuş kadınlara verilen haklar dolaylı olarak kadını dört duvar arasına dönmeye zorluyor. Beğendiğim tek husus gebelerin, emzirenlerin gece ve yedi saatten fazla çalıştırılamayacağı, kimyasal, fiziksel, biyolojik etkilerin bulunduğu yerlerde görev yapamayacakları oldu.
Onun dışında tüm yük işverenin omuzlarına yüklenmiş durumda. Yapılması gereken ve yurdun her türlü masrafı işverene ait olacak. 150 den fazla kadın çalışanı olan işveren bunları yapmak zorunda. Böyle olunca da işveren yerine getireceği yükümlülüklerden ya kadın eleman almayarak ya da aldığı kadın eleman sayısını asgaride tutarak kurtulmaya çalışacak.
Mademki çalışan kadına da üç çocuk doğur diyorsun sadece işverene sırtını dayamakla olmaz. Elini taşın altına sokacaksın. Tamam, çocuk paraları arttırılacak ama bir çocuk için üniversiteyi bitirene kadar 80 bin lira harcanması gerektiğini biliyor musunuz? Yani devede kulak misali bu yardımlar. Küçüklüğümü hatırlarım da sokaklarımız elleri salça sürülmüş ekmek yiyen çocuklarla doluydu ve ben onların ellerindekilere özenirdim. Sonra öğrendim ki doğur sokağa sal modelinin örnekleriymiş kendileri.
Ya, sadece önünden geçerken bakıp acıdığımız eline birkaç kuruş tutuşturduğumuz sayısı gittikçe artan sokak çocukları. Gezi Parkı’nda yakından şahit olundu onların sevgiye ne kadar aç olduklarına. Karınları açtı ama ruhları daha açtı.
Yani sorun sadece maddi değil. Bilmem 3 az 5 olsun diyenler ruh gelişiminin ne kadar önemli olduğunun farkındalar mı? Hiç sanmıyorum. Tecavüze uğrayan kadının kürtaj yaptırmasına yasak getiren zihniyetten bunu beklemiyorum zaten.
Sevgi ÜNAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.