İsrail Sineması
‘’Yahudi sineması’’ terimi ‘’İsrail sineması’’ teriminden daha geniş anlamlıdır. ABD lobisinin Yahudi lobisinin desteği sonucu ortaya çıkan sinemadır. Öncelikle şu ‘’Yahudi sineması’’ veya ‘’Yahudi yanlısı sinemacılar’’ın üstünde yoğunlaşalım. Zengin Yahudi yapımcıların ABD’de ve Avrupa’da dünyaya sinema üstünden bazı değerlerini, ideolojilerini yayma çabasının sonucu ortaya çıkmıştır. Bu sinemanın en iyi örneği sanırım ‘’Piyanist’’ filmidir. Binlerce yapım vardır. Hiç ummadığınız bir filmde karşınıza çıkabilir. Bazen ‘’Bu kadarı da abartı ama!’’ dedirtebilir bize.
Öyle bir hal alır ki bazen, ‘’Yahudi soykırımı’’ lafı geçiyorsa filmin tanıtımında izlemekten vazgeçeriz. Haklı olarak öfkeleniriz! İşte tam bu noktada ‘’Yahudi lobisi filmleri’’nin ötesine geçip çeşitli sanatsal kaygılarla ortaya çıkan Yahudi yanlısı filmler devreye girer. Bu filmlerde ideoloji ikinci plana itilmiştir. Fakat gene de alttan çeşitli söylemler güçlü şekilde hissettirmeden aşılanmaktadır sinemasevere. Bu yapımlar genelde hem ABD’de hem de Avrupa’da bolca ödül alır. Abartılı şekilde alkışlanır. Aynı ayarda kaliteli olan bir İran filmi o kadar ilgi görmez. İran filminin Yahudi lobisi sinemacılarının filmleri kadar alkışlanması için bu yapımlardan kat kat iyi olması gerekmektedir.
Bu noktada haksız bir rekabet vardır. Dünyanın hiçbir bölgesinde haksızlığa uğrayan toplumların sinemadaki temsilcisi yapımcılar ve yönetmenler Yahudi lobisi sinemacılar kadar acılar üstünde edebiyat yapmaz.
İsrail sinemasına geçebiliriz. Bu başlık altında inceleyeceğimiz yapımlar İsrailli yapımcı ve yönetmenler tarafından genellikle İbranice, İngilizce ve Arapça çekilen filmlerdir. Yahudi düşmanlığını bir tarafa fırlatarak dürüstçe değerlendirmek gerek yapımları. Aksi takdir pek de sağlıklı bir sonuca ulaşamayız. Her ülkede az ya da çok iyi film çıkmaktadır. İsrail’de de çıkması gayet doğaldır.
İlk tanıtımını yapacağım İsrail yapımı film ‘’Bir Şans Daha’’. (2005, Yönetmen: Radu Mihaileanu)
‘’ Va, vis et deviens’’
1980’lerin ortalarında Etiyopya’daki kıtlık sırasında ABD ve İsrail, binlerce Etiyopyalı Yahudi’nin İsrail’e naklini sağlar. Oğlunun açlıktan ölmesini istemeyen Afrikalı bir anne, çocuğunun Yahudi gibi davranmasını ister. Çocuk İsrail’e gider ve orada bir Yahudi ailesi tarafından evlat edinilir. Yeni ebeveynleri sevgilerini esirgemeseler de, İsrail’dekiler onu kabul etme konusunda yeni ailesi kadar istekli değildir. Çocuk derisinin rengi yüzünden Yahudi topluluğu tarafından şüpheyle karşılanmaktadır.
Sağcı Yahudi kesimi ağır şekilde eleştirilmektedir filmin birçok sahnesinde. Zaten çocuğu evlatlık alan ailenin Tanrı ve Yahudilikle araları iyi değildir, zaten solcu, evrensel değerleri benimsemişlerdir. Yine de ülkenin geleceği tehlikeye girince solcu baba aniden sağcı bir tiplemeye dönüşür. Bu nokta düşündürücüdür. Her şeye rağmen harika bir dram filmidir. Annelik üzerine çekilmiş iyi filmlerden.
Diğer bir filme geçelim:
‘’Beşir’le Vals,’’ Vals Im Bashir’’ (2008, İsrail-Fransa-Almanya) Tür: Belgesel, Animasyon. Yönetmen: Ari Folman
Bir gece Ari Folman barda arkadaşıyla oturmuş sohbet etmektedir. Arkadaşı, Ari’ye durmadan gördüğü bir kâbustan bahseder. Kabusunda 26 tane vahşi köpekten kaçıyordur. Bu kâbusun, Lübnan Savaşı’nda yaşadıklarıyla ilgisi olduğu kanısına varırlar. Ari, hayatının o dönemiyle ilgili pek bir şey hatırlamadığını fark edip şaşırır. Bu ilginç durum karşısında, dünyanın dört bir yanından dostlarını ve asker arkadaşlarını bulup savaşta yaşananlar hakkında konuşmaya karar verir.
Film güçlü şekilde hissettirmeden şunları anlatmaya çalışıyordu bize: Biz kadın ve çocukları öldüren yaratıklarız. Yine de iyi, hümanist insanlarız. Zaman zaman bu insancıl yapımızı kâbus görmemize sebep olur. Askerlerimiz aslında çok hoş insanlardır, faşist dinciler değildirler. Ama subaylarımız zaman zaman sapıklaşmakta bu sebepten istenmeyen şeyler yaşanmaktadır. Savaşta çoğu zaman ayrım yapılamaz. Faşistlikle suçlanan askerlerimiz çok hassas insanlara dönüşmektedir görevden uzaklaşınca. Dünya barışı için birer solcuya dönüşmektedirler…
Zevkle izlediğim filme geçelim: ‘’Yafa’’, ‘’Jaffa’’, (2009, Almanya-İsrail yapımı) Yönetmen: Keren Yedaya
Tel Aviv yakınlarındaki Jaffa’da Araplar ile Yahudiler bir arada yaşar. Reuven’in Jaffa’nın merkezinde bir araba tamirhanesi vardır. Kızı Mali oğlu Meir ile birlikte Filistinli Toufik de burada çalışır. Hiç kimse Mali ile Toufik arasında bir ilişki olduğundan şüphelenmemiştir. Ta ki iki genç kendi aralarında evlilik hazırlıklarına başlayana dek… Her şey karışır, Müslüman-Yahudi ayrımı belirginleşir. Mali’nin abisi uslu durmayacaktır ve kötü bir kaderin ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
Filmi zaman zaman tebessüm ederek izledim, zaman zaman hüzünle. Yahudi Mali de Müslüman Toufik de harika insanlar oldukları halde mutluluğa ulaşamamaları canımı sıktı. Ayrım bu kadar keskin mi olmalıydı? Tanrı kimin yanındaydı? ‘’Çocuklarımız taş yerine el bombası atabilecek artık’’, diyen Hamas’ın mı, yoksa ‘’Çocukları yanlışlıkla öldürüyoruz,’’ diyen İsrail devletinin yanında mıydı? Tanrı’nın hesabının bu hesapların üstünde olması gerekmiyor muydu?
‘’Biri artık şu Hamas’a ve İsrail devletine hepiniz zavallılar topluluğusunuz’’ demeli. Zavallı çocukları kullanıyorsunuz! Kahrolsun İsrail devleti…
Diğerlerini de zaman olursa ileride ele alırız. Şimdilik bu kadar yeterli.
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/140714_M0G3nYGzuO.jpg)
Bence yahudi sineması "samanyolu TV sineması"ndan daha mantıklı ve daha daha güzel :)
![ccelayir](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/155922_qlGQzHyMrj.jpg)
ccelayir
Çok manidar değil mi? :))) Paralel devlet her yerde...
![Öteki Şair](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/140714_M0G3nYGzuO.jpg)
Öteki Şair
Saygılar dostum