- 600 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KABİR ZİYARETİ
KABİR ZİYARETİ
Türkçe sözlükte ölünün gömüldüğü yer, kabir, sin, gömüt ve makber olarak açıklanan mezar ve onunla ilgili olan her şey insanların daima ilgisini çekmiştir.
İslam Dini’ne göre mezar ziyaretinde bulunmak; sevilen, beğenilen ve yapılınca sevap verilen, yapılmayınca da günah olmayan davranışlardır.
Ancak İslam alimleri tarafından mezar ziyareti tavsiye edilmiştir. Bu nedenle geçenlerde kabir ziyaretinde bulunmak için köyüme gittim.
Annemin, babamın ve yakın akrabalarımın kabirlerini ziyaret ettim. Onlara dualar okudum. Ruhlarını şad, mekanlarının cennet olması dileğinde bulundum.
Mezar taşlarındaki yazılara şöyle bir baktım, çoklarını şahsen tanıyorum.
’Mezar taşları bazen insanları düşündürür, bazen dersler verir, bazen de insandan yardım ister; bir Fatiha’ya avuç açar.’ Okuduğum her mezar taşı yazısı bir anımı, bir acımı, bir sevincimi canlandırdı. Koca bir ömür, bir saniye içinde film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Duygulandım, tüylerim diken diken oldu.
Kimi anılarım cıvıl cıvıl geldi gözlerimin önüne; kimisi toz pembe, kimisi de yine hüzünlerimin içinde kapkara bir tablo gibiydi.
Her mezar taşı yazısının geçmişimden izler taşıdığına tanık oldum. Mezarın birinde ilkokulu birlikte okuduğum, birlikte ders çalıştığım, birlikte top oynadığım, çocukluk arkadaşım yatıyor. Yanındaki mezar ise birlikte kuzu güttüğüm, harmanda düven sürdüğüm arkadaşıma aitti. Hey! gidi, hey! Neydi o günler dedim.
Bir başka mezarda, bağ ve bahçelere çocukların girmesini önlemeye çalışan, çocukları bağ ve bahçelerde görünce korkutan, kovalayan, döven, hep elinde sopa ile gezen bağ bekçisi yine kaşlarını çatıyor gibiydi, ben de çocukken tanışmıştım onunla, yine ürpertti beni...
Başka bir mezarda vakit namazlarını hep camide kılan, ezan okuyan, çocuklara hayır öğütler veren, caminin bahçesindeki çeşmeden çocuklara abdest almasını öğreten, o nur yüzlü, yardımsever, ak sakallı Dede, eskiden olduğu gibi yine tebessüm ediyordu sanki.
Bir diğer mezarda adil ve adaletli tutumuyla köyümüzde uzun yıllar muhtarlık yapan, komşular arasındaki anlaşmazlıkları barışçıl yollardan çözüme kavuşturan, köyümüze gelen devlet memurlarına yardımlarını esirgemeyen Muhtar Amca yatıyordu.
Hemen yanında zengin olduğu kadar cimri, komşularının hepsiyle kavgalı, elinden gelse gayrımenküllerinin altına tekerlek takarak öbür dünyaya götürecek kadar mal mülk düşkünü cimri birinin mezarı vardı. Bu mezardan da ders
almak gerek diğerleri gibi.
Çünkü şair diyor ki;
’Mal, mülk, para tutkusu, nefsine gelse de hoş;
Unutma ki ey insan! Tabutların içi boş...’
Biraz ileride tüm garipleri evine davet eden, atalarımızın ’ekmeği yenir, çayı içilir’ dediği cinsten, eli açık, hoş sohbet köylümüz, ne kadar güzel duygularla andım onu...
Biraz ilerideki mezarda genç yaşta hayatını kaybeden, ailesinin ağıtlar yaktığı, ölümü uzun süre konuşulan birine ait, bakımlı bir mezar. Kimler yok ki...
Trafik kazasından hayatını kaybedenler, Almanya’dan cenazesi gelenler vb...
Hele bir mezar varki, hayatının baharında hayat sınavını kaybetmiş bir delikanlıya ait mezarın, mezar taşında şu ibare yazıyordu:
"Sular hep aktı geçti, kurudu vakti geçti,
Nice Han, nice Sultan, tahtı bırakıp geçti,
Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti..."
Bu söz beni çok etkiledi.
Nasıl etkilemesin, yaş kemale erdi.
’Kimileri gül dediler ömür boyu güldüler,
kimileri gül dediler gül uğruna öldüler.’
Kimileri de sadece toprağa gömüldüler.
Evet, herkes ölecek ama kimi toprağa kimi kalbe gömülecek.
Keşke mümkün olsaydı da hepsiyle dünyadaki gibi yüz yüze konuşabilseydim, hem orada mutlu olup olmadıklarını öğrenmek, hem de öbür dünya ile ilgili tüyolar almak isterdim.
Yüz yüze görüşüp, hal ve hatırlarını soramamış olsam da hepsinin baş ucunda birer Fatiha okudum.
Düşündüm ki; bu dünyada ’Herkesin, bir umudu vardır, bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yalnızlığı, bir hüznü...
Çünkü; herkesin bir gideni vardır, İçinden bir türlü uğurlayamadığı...’
Rabbim, hepsine rahmet eylesin, hepsinin günahlarını bağışlasın. Mekanları cennet olsun.
Mutlu kalın, hoşça kalın...
Ömürlü Aksoy. Didim/Aydın
YORUMLAR
İbretlik bir çalışma.
Gideceğimiz son durak işte.
Arada bir ziyaret edip,
bir Fatiha okumak gerek.
Yazarın da belirttiği gibi,
yaş kemale erince, ve de kabristanlarda tanıdıklar çoğalınca,
bir başka hüzün atmosferi sarıp sarmalıyor insanı.
Ne demeli?
Allah rahmet etsin her birine.