- 625 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Yeniden Doğuyorum
Deniz kıyısında bir apartmanın çatı katında kiracıyım. Tavana başımı onlarca kez vurmuş olsam da burada mutluyum. Sabahları odama dolan deniz kokusu ve sırtımı sıvazlayan güneş ışıkları var ya işte ben onlara tutkunum. Denize bakan pencerenin önünde küçük eski bir masam var bir de bir ayağı kırılmak üzere olan tahta sandalyem. İki haftadır odamdan ayrılmadım, bir roman yazıyorum. Hayalimdeki dünyaya misafir olarak yaşıyorum. Bazen yemek yemeyi unutuyor olsam da sorun değil, hayali dünyamla tatmin olabiliyorum. Yazarlık verilen rolü reddedip kendi oyunumu yazmak gibi geliyor. Ben kendi oyunumu seviyorum.
İnsan kendini sahanın ortasında bulduğunda küçücük dokunuşuyla gol atacağı anlardan dahi şikâyetçi olabiliyor. Bu mevzunun tahlilini zorunlu görüyorum çünkü hiçbir emek vermediği halde insanın çiçek motifleriyle süslü yeryüzünden, zahmetsiz alıp verdiği soluklardan ve daha binlerce nimetten şikâyeti mevzubahis. Ebedi varlık hazinesinden şikâyete kadar gidebiliyor bu nankörlük.
Şikâyetin bir sebebi şu olabilir, her değer zıddıyla bir mana ifade ediyor. Sıcağın değeri soğuk olmazsa anlaşılamayacağı gibi bizlerde var olmayı yokluğu tatmadığımızdan küçük görüyoruz.
Oysa varlık sonsuz bir güç gerektirir ve karşılığında sınırsız şükür. Dünya olanca hızıyla milimi milimine itaatkâr olarak dönecek, güneş kendini yiyip bitirerek ışık dalgaları saçacak, toprak bağrına taş basıp suyunu ona verecek ki çiçek açabilsin. Sayamayacağımız lütuflara karşı bizden istenen sadece verilenlere karşı minnet duygularımızı ifade etmemiz.
Dışarıdan kargaların korkunç bağrışmaları duyuldu sonrasında odaya şeytan girdi. Çatı katında masada oturan gence yaklaştı, kulağına doğru eğildi ve serin serin üflemeye başladı. Genç kulağını kaşıyor ama onu görmüyordu, biraz sonra esnemeye başladı ve yorgun bir halde yatağa gitti, uzandı. Gözleri tavana dikilmiş düşünüyordu. Şeytan gencin göğsünün üzerine ayaklarıyla basmıştı. Kara, ince, uzun parmaklarıyla gencin başını kavradı. Gözlerini gencin kalbine dikti ve ne tepki vereceğini beklemeye başladı. Gencin aklına bin bir türlü yasaklar akmaya başladı. Genç düşündüklerinden tiksinerek başını sağa sola salladı ve sağına dönerek ayaklarını karnına çekti. Mırıldanarak hızlı hızlı Besmele çekmeye başladı. Şeytan ateşe dokunmuş gibi oldu, koca bir nara attı ve odanın köşesinde belirdi. Şeytan duvara yaslanarak oturdu başını dizlerinin arasına koydu. ‘’Yine olmadı, yine olmadı’’ diyerek ağlamaya başladı. En büyük sermayesinin bu genç olduğunu biliyordu. Gencin önünde binlerce yol ayrımı, binlerce gözyaşı, binlerce mutluluk var ve bunlar şeytanın ilgisini çekiyordu. Her yol ayrımı fısıltı demek, her göz yaşı isyan demek, her mutluluk nankörlük demek olabiliyordu. Bunlar şeytan için nimet kıymeti taşıyordu.
Odaya bir yavru cin ve annesi geldi, şeytan ayağa kalkmıştı ileri geri gidiyor daha neler fısıldayabileceğini düşünüyordu. Küçük bir defter çıkarttı, asırların birikimi olan vesvese listesine göz attı listenin başlarında şunlar vardı ‘’Her şey günahken biz nasıl yaşayacağız, Rabbim af eder o kadar kötü insan varken beni mi cehenneme atacak, niye başkaları rahat içindeyken ben yarın aç kalıp kalmayacağımın derdini çekiyorum.’’ Listenin sonuna doğru ise şu yazıyordu: Madem her şey kader ile oluyor, yaptığım kötülükler ve iyilikleri belirleyen Allah değil mi? Benim ne günahım var?
Şeytan defteri inceliyordu, küçük cin annesine bu zehir ifrit ne yapıyor diye sordu. Annesi ‘’ Arya, o iblis, Rabbimize isyan etti ve o günden beri insanoğlu ile cehennemi dolduracağına dair yemini var. ‘’
Arya: Anne şu yatan insan mı?
Annesi Ferinsa: Evet, insan.
Arya: İblis nasıl cehenneme getirecek ki onu, o genç Rabbimizi bilmiyor mu?
Ferinsa: Biliyor ama amellerinde eksiklikler var o yüzden iblis bu gencin yakasını bırakmıyor.
Şeytan yavaş adımlarla gence doğru yaklaşırken bir duvara çarpmış gibi sarsıldı. Geri çekilip daha hızlı geldi ama yine geçemedi. Sızlanarak ardı ardına önündeki engeli yumruklamaya başladı.
Arya: Anne, İblis neden daha fazla yaklaşamıyor?
Ferinsa: Gel genci dinleyelim bakalım ne diyor ki korunuyor?
Ferinsa kızının elinden tuttu. İblis’ in bağrışmaları arasında yatağa doğru gittiler. Gencin yanında binlerce melek vardı bazıları Arya ve Ferinsa’ yı izliyor bazıları iblisi gözlüyordu. Ferinsa gencin gözyaşlarını fark etti ardından kulağını gencin kalbine getirdi. Kızına ‘’ Arya, gel bak, şu damlaları görüyor musun ? Bunlar bu gencin günahlarından ötürü döktüğü pişmanlık gözyaşları. Kulağını gencin kalbine götür bak ne diyor ‘’ .
Arya gözyaşlarından birine elini değdirdi. Gencin dudaklarına doğru elini sürüyor, insanın nasıl bir varlık olduğunu merak ediyordu. Kulağına ve gözlerine merakla bakıyordu. Sonra kulağını gencin kalbine yaklaştırınca ritmik bir şekilde estağfirullah dediğini fark etti.
Arya: Anne, hep estağfirullah diyor, bu ne demek ?
Ferinsa: Allah’tan affını diliyor, Rabbimiz günahını kabul edip af dileyenlerin affını kabul buyurur ve samimi olanları korur.
Arya: Anne, o gencin iyi bir insan olması için ne yapabilirim?
Ferinsa: Ona dua edebilirsin, Allah bizim başkaları için yaptığımız duaları kabul eder.
Arya: Tamam anne her ışık kırılışında ona dua edeceğim çünkü o çok güçsüz. Şeytanı biz görüyoruz ama o göremiyor.
Genç gözyaşlarını silerek yataktan kalkıyor ve masanın başına geçip yazmaya başlıyor.
Artık her şeye yeniden başlayacağım. Kim ne derse desin inandıklarımı yaşayacağım. Allah’ın yolumu aydınlatacağından şüphem yok, tövbelerimi kabul edeceğinden endişem yok. Ben yeniden doğuyorum.
Düzeltme 22.10.2014
YORUMLAR
:) Anlatım tarzınız dikkatimi çekti. Konuyu da iyi irdelemişsiniz. Sıkıntı şurada bu hikaye yeniden toparlanıp biçimlendirirse kusursuz olur. Geçişler çok keskin. Her şeye rağmen çok az insan böyle yaratıcıdır. Tebrik ederim.
Yüzeysel şekilde anlatılmış, sadece çocukların dikkatini çekecek basit dini hikaye gibi durmuyor.