Anason
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sol ayak tırnaklarım olmadan uyandım bu sabah.
Çarşafın ayak dibi kan olmuştu, ince bir sızı vardı kalbimde ve sol ayakucumda…
Nasıl olduğunu anımsamıyordum açıkçası çokça önemsenecek bir şey de değildi. Sıradan bir gece delirmesinin elbette ki kendime ettiğim zararlarından biridir diye düşündüm.
Bu işin başlangıcını sizle hasbihal edelim. Hemen yaşlı bellemeyin beni henüz elli bile olmadım. Bazen dilimizin zenginliğine vurgu yapmak için böyle feveranlarım oluyor kusuruma bakmasın gençler…
Ne diyorduk efendim ha; tam beş yaşındaydım hatta doğum günüm olduğu için karıştırmam zor olan ama asıl De Gaulle’nin ölümü ile hatırlanan bir günde ilk dayağımı yemiştim. Hem de ne dayak. Mahallenin delisi Neboş ile evlenme ısrarım önceleri tüm büyüklere hoş bir eğlence gibi geliyordu, onlar gülüp eğlendikçe ben sinir oluyor içimden ‘görürsünüz siz’ diyordum. Gördüler de. Bir gece yine benle dalga geçen yan komşumuzun koluna bir şişe kaynak suyu boca ettim. Bir diğerinin saçlarına çam sakızı, başkasının yastığına osuruk böceği yerleştirdim. İntikam almadan duramıyordum artık ve o ilk dayağı fazlasıyla hak etmiştim. Kafama çok vurdu amcam oysa hesap bilen herkes babamın yarısı kadar vurması gerektiğini görebilirdi. Ama ‘hiç’ ikiye bölünebilir miydi?
Öyle hüzünlenmenize gerek yok babam ölü değildi, sadece yatalaktı. Kendimi bildim bileli çiş kokan odasında öylece manasız bakarak yatıyordu. Önceleri beni odaya sokmaktan imtina ediyorlardı hatta amcamlarda kalmam için ısrar etmişlerdi. Ben istemedim. Biliyordum bir gün kalkacak güzelce yıkanıp tıraş olduktan sonra babam beni kucaklayacaktı. Tek iş sabrı öğrenmemdi. Öğrendim acı veya değil abartmayacağım yaşadıklarımı ama öğrendim.
Bir bakışla sevgiyi anlatabilmeyi de öğrendim babamdan…
Ben çok sorun etmedim ancak amcamın darbeleri hasar yapmış olacak ki tüm hayatım değişti o dayaktan sonra. Annem, yengem ve Neboş en çok üzülendi durumuma. Doktorlar, röntgenler, tahliller, hacı-hoca kocakarılar çare etmedi ilkokula geç başladım. Askere almadılar. Amcam kimsenin bilmediği bir sebepten hapse girdi, içeride şişlenip öldü. İşin ilginci buna en çok ben üzüldüm…
Bu gece delirmelerimin kaynağını öğrendiniz işte zira beni madde bağımlısı sanmanızı hiç istemem. Ben rakıcıyım babamın sağlam olduğu zamanlardan kalma sihirli kokudur anason o yüzden vazgeçemem rakıdan. Krizsiz günlerde sizlerden biriyim benden çekinmenize gerek yok, çok güzel şiir okurum, biraz takılarak kekeleyerek de olsa tamamını ezberden bilirim ve bu nedense çok ilginç gelmiştir insanlara. Benim kafadan kontak olduğumu bildikleri için midir nedir zeki olacağıma, hafızamın kuvvetli olacağına ihtimal vermiyorlardı sanırım. Oysa tüm dehalar hafif çatlaktır…
Bana âşık olup sırf etrafın söyledikleri yüzünden sevdasını içine gömen kadınlar olduğunu düşlerim sabah ezanı zamanları. Önce hoparlörün bu denli gürültü çıkarmasına usturuplu ve ağız dolusu bir küfür salladıktan hemen sonra düşlerim gelir koynuma. Her seferinde başka vücut ama aynı yüz belirir yanı başımda, her defasında başka kıyafetler ama aynı koku, her seferinde başka gülüş ama aynı gamze belirir göz ucumda…
Bir gün ama bir gün değerimi anlayacak bu muhafazakâr devlet o gün çok geç kalmış olacaktı bana göre. Yazdığım kitapların tüm barışçıl dünyada bulduğu kıymet karşısında önlenemez bir mahcuplukla baş eğen gri insanlar, o sarsılmaz ilkelerinden vazgeçerek huzura ve gerçek insanlığa kavuşacaklar ama dedim ya çok geç olacak bana göre.
Kriz öncelerini tahmin edebildiğim anlarda odama kapanır ve beni kilitlemelerini söylerim. Dün gece de öyle bir kriz geçirdim. İlaçlarımı alıp odama çekildim. Sonrasını hatırlamıyorum. Odada önlem olarak kesici alet bulundurmadığım halde nasıl oluyor da tırnaklarımı kopardım inanın hatırlamıyorum. Sağlam kafa ile düşününce de işin içinden çıkamadım. Sonuç ortada idi işte kanlar her şeyi anlatıyordu. Vahşet gibi de gelmiyordu işin ilginci bana çünkü bu benim kendime kestiğim cezanın özüydü. Suçum neydi diye sormayın daha o kadar samimi değiliz onu da başka zaman anlatırım…
Ağustos 2014
Nadir
YORUMLAR
Kimi içmeden delirir ki illa içmeye,anasona sığınmaya gerek olmayadabilir diye düşünüyorum ki kimseye zararı olmadığı sürece herkesin özel yaşamının sorgulanması da kimsenin üstüne vazife değildir.Mühim olan çevrenize verdiğiniz enerji,ışık ayıkken ne kadar kişiye ulaşabiliyor ya da sizin deyiminizle delirmediğiniz zamanlarda da diyebiliriz.Bu ara deliliğe övgüdeyiz bunda zaman zaman kendi deliliğimizin övülmesede hoş görülmesi isteğide yatmakta.Güne düşen samimi,hoş yazınız için teşekkür ve tebriklerimle.
P.S: Devamını da okumak dileğiyle.