...BENİM DÜNYAM...
Son günlerde hep evdeyim. Dışardaki hengame, gittikçe yok olanlar, yok oluşların kanıma sızıp beni kızıla boyaması, ve o sanki amaçsızmış gibi dolaşan bedenlerin vurdumduymazlığı canımı acıttığından mıdır nedir; mümkün olduğunca burnumu bile çıkarmıyorum dışarı.
Dört odalı bir dünya kurdum kendime. Belki tek düze bir hayat. Belki de ender kişilerin seçeceği bir tarz. Ama huzurluyum. Yetiyor bana; ki en çok da huzuru aramaz mıyız?
Bir de balkonum var. İşte orada asıl dünyam. Şuan tanyeri ağırıyor. Martılar bağırmaya başladı; "hadi uyanın, sabah oldu. Sıyrılın ağır geceden de bakın şöyle bir göğe" dercesine. Balkonumdan göğe bakmanın hazzı bir başka. Gözlerimi yumarak çıkıyorum balkona ve betonlar, betonlaşmış yürekler yokmuşcasına göğe bakıyorum.
Bir sürü çiçeğim var camımın önüne, masama sıralanmış. Tek tek ellerimle diktim yerlerine. Hemen hemen hergün, sırayla konuşuyorum hepsiyle. Sakın deli demeyin bana. Belki bir çeşit kaçış. Belki de azıcık ihtiyacım vardı. Hani şiir yazmak gibi; hani yazılarla rahatlamak gibi; onlarla söyleşmek.
Bazen mucizeviliğinde kayboluyorum çiçeklerin. Mesela iki saksı fesleğenim var. Kokusu mest ediyor bir müddet beni. O küçücük yeşil yapraklarına nasıl da sığdırılmış ferahlığı. Hele zambak; uzun bir süre tomurcuklarını seyrettim. Arada şımarık böcekler dadandı; yoktu ki eli, ayağı; ben ellerimle kurtardım onu serseriliklerinden. Sonra büyüdü, büyüdü ve muhteşem üç beyaz zambak belirdi en tepesinde. Bembeyaz saflık ve güzel koku. Gerçi çiçeklerde de hüzün var. Kısacıkmış ömrü kelebek misali. Tek tek döküverdi gözlerimdeki hüzne aldırmaksızın yapraklarını.
Bir saksıda da kendiliğinden yonca belirdi. Önce birken hergün birkaç yeni yaprakla dolduruverdi saksıyı. Ve inanır mısınız; ki ben bile her başına vardığımda kontrol ettiğim halde inanmakta zorluk çekiyorum; biri büyük, biri küçük iki tane dört yapraklı yoncayla hediyelendirdi beni. Nasıl bir huzur bu anlatamam. "Bak yapraklarıma; hala sevgi var, hala umut var sakın bırakma hayatın iplerini. Ben sana huzur olmaya geldim" dercesine duruyorlar diğer kardeşlerinin yanında.
Bir saksıya da kendi ellerimle soğan ektim . Acısını güneşten alırcasına hep başları güneşe dönük. Yılbaşı çiçeğimse çiçek açmıyor. Yeni yeni filizleri var ama çiçeği yok. Eee nasıl olsun ki yılbaşına var daha. Sanırım zamanı da biliyorlar; dilleri, ağızları, gözleri olmasa da. Havayı koklayarak mı öğreniyorlar bilmiyorum ama; zamanı gelmeden en memba suyu da verseniz açmıyorlar çiçeklerini.
Menekşelerim üç boy; beyaz pembe ve mor. Saksılarında öyle bir itiş kakış var ki sormayın. Yeni çıkan her yaprak "önce ben değeceğim güneşe" der gibi diğerine meydan okuyor sanki.
Ucuna dileğimi iliştirdiğim bir de kılıç çiçeğim var. Bir çok kişinin; "kılıç çiçeğini dikerken ev dilersen bir metreye ulaştığında evin olur" dediğini duydum. Ve o nedenle dikmek istedim bu çiçeği. Ama saksısına yerleştirirken evim olmadığı halde ev dilemek gelmedi içimden. Ben dedim ki; "bütün sevdiklerimin mutlu olmasına yardımcı olamam için gerekeni ver bana Allah’ım" . Sevdiklerim mutsuzken ben mutlu olamazdım. İçinde mutsuz yaşayacağım bir evimin olmasına da gerek yoktu. Sanırım kırk santim kadar oldu. Bir metre olmasını bekliyorum sevdiklerimin yüzündeki tebessümle mutluluğumu katlamak için. Hıımm "batıl inanç" dediğinizi duyar gibiyim. Belki öyle ama yeni bir güne heveslenmeye bir umut işte.
En son balkonuma yeni eklenen fertten bahsetmek isterim; sarı mı sarı bir civciv. Daha uyanmadı o da. Sürekli bir bebeğin çıngırağını sallaması gibi cikliyor. Ben de çıngırak koydum adını. Ama dertlenmiyor da değilim. Daha ne kadar bakabilirimki balkonda? Herşey gibi o da büyüdükçe dertlerle büyüyor. Sığamayacak ona tahsis mukavva kutusuna.
Ve bu küçücük civciv düşündürüyor beni; ben de bir zamanlar küçüktüm; ve herşeyim küçüktü; hayallerim, isteklerim, dünyam. Büyüdükçe büyüdü arzular, ümitler. Bir çikolataya dünyalar verilmiş gibi olurken o zamanlar; şimdi ev, araba, hatta; "hop dur daha fazla ileri gitme" diye kendimi uyarmasam; yazlık filan istiyorum. Kendim için isteklerimi bitirince "sevdilerimin istekleri de olsun" demeye başlıyorum.
Belki de bu nedenle evime saklanışım. Hani küçülttüm ya dünyamı çocuk da olabilirim belki...
ASLI DEMİREL...
YORUMLAR
Hıımm "batıl inanç" dediğinizi duyar gibiyim. Belki öyle ama yeni bir güne heveslenmeye bir umut işte.
hiçte değil aksine harikasınız diyebilirim ben.birçok insan kendini bu anlattığınız dünyada umutsuzluklara gömerken ya da düzene yem olup yok olurken insanlıkları;siz harika bir dünya kurmuşsunuz ve bunu çok da güzel dökmüşsünüz satırlara tebrik ederim hem de çok..