- 645 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MASAL BU YA...
Altında yatan anlam ne olabilir ki ya da kime dair? Herkesin, her şeyin hatta her bir kelamın…
Uyum arz eden o parçacıklar adına insan denen. Ve en uyumsuz parça yap-bozun o kayıp parçaları.
Yerleşti yerleşecek denen illaki kâfi gelmiyor eldeki.
Elimdeki ya sizin elinizdekiler…
Benimki de laf mı şimdi. Hadi dökün eteğinizdeki taşları. Hayır, bunu yapmayacağınızı biliyorum. Açıkçası artık öyle bir beklentim de kalmadı. Hala birilerinin var benden beklentisi buna da adım gibi eminim.
Teferruatı yüksek, mertebe seyreden kapanış bilançosu gün sonu beyan ettiğim.
Farklı mizaçlar ve farklı seyirler ile kıbleye yöneldik ve beklemedeyiz: Belki sonu belki başı belirsiz bir öykünün fantastik kurgusunu belki de. Boyut atlamaktan mesul olmak aslında tek gereken. Kompleksi insanoğlunun ise bitmek bilmez bir seyir.
-Kemerlerinizi takın sayın yolcular. Her an irtifa kaybedebiliriz, diyen birileri de yok asla.
Melekler gülüyor ve biz hala harala gürele koşturup duruyoruz hayallerimiz el verdiği ölçüde.
Kurgusuz bir yolculuk aslında bir o kadar sorumlu kılındığımız ve sorunlu kıldığımız.
Ne varsa irdelenmeyen bir bir gözümüze sokuluyor yeri geldi mi hem de hiç tereddütsüz.
Ahenkli bir destur, hadi atın bir adım daha. Olsa da olur olmasa da demeyin asla. Hadi, ıskalamadan hedefi bir bir girin sıraya.
Gülüyorum son zamanlarda… Bazen ağlıyorum da aman sakın ha sevinmeyin bilirsiniz son gülen iyi güler.
Mükellef değil misiniz sizler de; önce kendinizden bir o kadar gidişattan ara sıra yitse de ahengi.
Çok şeyden mükellef olma dürtümü kaybettim hem de uzun zaman oldu kaybedeli. Kendimi kaybetmemek adına olsa da eninde sonunda kayıplara karışanların arasındaki yerimi aldım.
Keşke demiyorum ve tüm keşkeleri de attım geri dönüşüm kutusuna.
Yoz mu bilgiç mi diye de asla sorgulamayın etrafınızdakileri. Önce kendinizi sorgulayın; yalın mıyım dobra mı diye ya da öncelikle kurcalayın Pandora’nın Kutusunu. Olmadı açın infilak etme olasılığına rağmen.
Sır saklar mısınız? Hiç sanmıyorum. Olsa olsa günahlarınız ve yanlışlarınızdır biriktirdikleriniz. Es kaza biri ifşa etsin özelini bilin ki yayılır kulaktan kulağa. Nereden mi geldim bu konuya…
Bir varmış bir varmış yine. Zamanın birinde de değil üstelik tam da milenyumun başında birbirini çok seven iki kız çocuğu varmış.
Biri kızıl saçlı, gözlerinde kocaman gözlükleri ve bir o kadar da safın önde gideniymiş.
Diğer kız çocuğu bir o kadar içten pazarlıklı bir o kadar da yalancıymış. Gözleri hiç gülmezmiş çünkü yürek yerine kocaman bir taş varmış sol yanında.
Bir gün bile ayrı kalamazmış bu iki arkadaş. Arkadaş olduklarına inanan saf kız bir gün açmış içini bu sinsi kıza. Bir bir anlatmış biriktirdiklerini. Sanmış ki teselli edecek, sanmış ki gözyaşlarını silecek.
Diğer kız sadece dinlemiş daha doğrusu dinler gözükmüş. İçindeki haset duygular, kibiri, yeti diye nitelendirdikleri fokur fokur kaynamış bir yandan hatta arkadaşlıklarının ilk gününden itibaren.
-İşte, demiş.
-Öğrendim öğreneceğimi. Artık güçlüyüm, diye de için için haykırmış.
Masal bu ya, diyemeyeceğim çünkü masallar hep mutlu sonla biter.
Milenyumun tam da başında, yalanların koynunda sadece şunu yapmış sinsi kız:
-Ben senden hem güçlüyüm hem de akıllıyım, demesine kalmamış ki dönmüş arkasını gitmiş.
Sonunu mu merak ediyorsunuz?
Sadece hayatlarına devam etmişler. Saf kız hep düşleri ile yaşamış ve gerçekleştirmiş de. Ama diğeri arkadaşının düşlerini çaldığı için hep kin beslemiş kalbinde. Gerçekleştirdiği düşlere de asla inanmamış. Hırsızlığın ve ihtirasın nifak tohumlarını ilk günden beri içinde taşıdığı için asla da mutlu olmamış. Yalancı kız arkadaşının düşlerini çaldığı için tek bir düş dahi kuramamış o gittikten sonra.
Diğer kıza gelince… Yeni hayaller bulmuş. Yeni bir dünya kurmuş sadece ona ve sevdiklerine ait. Asla da inanmamış söylenen yalanlara. Aynı saflığı da devam etmiş her şeye rağmen ve hayalleri de hep sürüp gitmiş. Ne varsa içinde biriktirdiği hep paylaşmış, hep sevmiş yanılma olasılığı olsa bile insanlara olan inancını asla yitirmemiş.
Mutluluk bazen bir adım ötemizde olsa bile nasıl da uzak durur. Ya da burnumuzun ucundaki gerçekleri de göremeyebiliriz zaman zaman. Bu iki kızın hikâyesi gibi.
Masallar ve rüyalar değil mi hayatı yaşanır kılan ve sevgi değil mi bizi de hayatı da güzel kılan.
Yalanlara, hırslara, tüm kötülüklere rağmen iyilik değil mi bizi insan yapan ve mutluluk ile iç dünyamızı pekiştirip zenginleştiren…
Yalanlarla ve ihtiraslarla dolu kalabalık bir dünya yerine yalnızlığı tercih etmek de bir seçenektir. İkiyüzlü olup sayısız arkadaşınız olacağı yere tek yüzlü tek bir aksiniz olsa aynada yeter de artar bile…
YORUMLAR
Tebrik ederim...Her zaman ki gibi harikaydı.Bu sitede olalı iki ay oldu.Ve en çok okuduğum yazılar sizin ki ve Sihirli Kalem'inki.Tekrar tebrik ederim...
Gülüm Çamlısoy
Yürekten teşekkür ederim, yüreğiniz dert görmesin.
var olun.
destek ve ilginiz çok çok mutlu etti.
En içten sevgimle...
:))
emege saygı larımla
ONUR*71 tarafından 8/14/2014 3:36:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Klasik bir tip olmamak belki de bu kadar sorgulayıcı olmam.
Kuralları olan, kurallara uyan ama kendi düzenini yaratma telaşı içinde olan bir tip kısaca. Bir o kadar zor da.
Uğraşım belki de kendimi kendime ispatlamak bu yüzden hiç kimse ile ne bir derdim var ne de yarışım. tek hedefim kendimi aşmak ama her açıdan.
Vazgeçmek istemediğim ve taviz vermediğim her ne ise...
Ben kendimi bildikten sonra...
göreceli bir kalabalıktan ziyade kalabalık bir ben kimseye hesap vermediğim ve vicdanım ile baş başa.
Düşündürücü yorumları seviyorum. Her zaman için bir açılım ve katkı sağlamakta iç dünyama. Bu yüzden değil mi mesleğimi bırakıp psikoloji biliminin içine çivileme atladım.
Sorgulamak aslında her birimize gereken ki iç dünyamızı zenginleşsin...
Sonsuz teşekkürlerimle...
Of!...
Kızlarım geldi aklıma yine.
Neden hep kızlarım geliyor aklıma sizin yazılarınızı okuyunca.
Bir yerden tanıyor musunuz onları, nedir?
Ve de,
hep hüzün bulutları sarıp sarmalıyor duygularımı bu sayfada...
Gülüm Çamlısoy
Sanrım, değerli dostum(tahminimce...); söylenmeyen ve içte biriken duygu ve düşünceleri sürekli aksettirip duruyorum.
Biliyor musunuz, babam eğer yaşasaydı konuşacak çok şeyimiz olurdu. Biraz hasret biraz kızgınlık ve bitimsiz sevgi ifade edemediğimiz hatta çok şey birbirimize söyleme fırsatınız yakalayamadığımız.
Sevgiyi farklı yollarla gösteriyor insanlar ve babam da onlardan biriydi: AŞIRI KORUMACI VE BİR O KADAR SONSUZ OTORİTE VE NE YAZIK Kİ BİTİMSİZ SEVGİSİNİN GÖSTERGESİ BİTİMSİZ YASAK VE KURALLAR...
Yaşsız bir insanım. bazen yüz yaşında bazen onbeş ama asla içinde bulunduğum yaş değil hissettiğim. Empati ise hep benimle olan...
Varlığınız ve yorumlarınız için müteşekkirim.
Her daim ışıktır bana yöneltilen her bir yorum ve her bir kelime.
Sonsuz selamlarımla...
Ve şanslı evlatlarınız sizin gibi bir babaları olduğu için.