- 454 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
sol masaydık
Şimdi bir yalanın soğukluğuna yasladım sırtımı..Üşüyor yüreğim.Bir nefes sıcaklığıydı oysa istediğimiz herkes gibi :zaman hızla gelip geçiyor her ne kadar farkında olma sakta ama en önemlisi bir acı kahveyi paylaşabiliriz olmadı ekmek arası peyniri olmadı selamlaşıp tebessüm edebiliriz birbirimize onca kalabalık içinde ,ön yargısız beklentilerimizinden çıkarsız olarak herkes uyuduğunda seher vakti kalkıp dua edebiliriz .
en sevdiğimiz ve istediğimiz ne varsa yaşama dair ve sadece bizim gibi uyanıp sıcacık evinde veya bir yalnız odada Ya da açılmasını beklediği cami avlusunda içten ve samimi bir şekilde...sahura kalkanların ışığı yandığında bu kentte, üşüdüğümüzü kendimize belli etmemek için, tüylerimiz diken diken olup, bedenimiz titre yene kadar Yalnız değilsin diye fısıldayan.Kırık dökük de olsa şefkat kelimeleri ara sıra kulağımızı çınlatılırdı da gülümseye bilirdik.
Kırık dökük yamalı hayatımız hikayesinde delik deşik edilmiş çocukluk hayallerimizi, kimsenin bilmediği kasamızda saklandığımız gülüşmelerimizin hatırlarız belki.
Dua ve insanlık edepli hayalı olamak bize yakışır mutlaka; sonrasında bir kır bahçesinde ,ince belli bardakta çay içe biliriz sonrasında cay renginde sarar sevda belimizi, içimiz sıcak, dışımız zarif, herkesin özendiği oluruz belkide.
Herkesin bizden alıp götürdüklerini tamamlarsa, düşmanlarımızın el alemin emanetlerini yüreğimizde taşımayız.Öyle dağları yerinden oynatmasına gerek yok.Adı bir bıçak olmasın sırtımda kısacık bir yazı olsun alnımız dilimizde de dua
Sesimiz çıktığı kadar bağırırdık mesela sessizce, soframız bulduğumuz kadarını yeriz, sevdamızın büyüklüğü kadar dere yatağında akan sular gibi sesiz yavaş ve bir o kadar hızlı kadar sevişirdik veya kanardık Şeytana, dünyanın en tatlı günahına girerdik günün herhangi bir saatinde geceyi beklemeden. Helalim olsaydın…
Yağmura çıkardım ben sıcaklarda, sen arkamdan gülersin, dudaklarıma değen hayali damlaların altında etrafımda neşeyle dönerken.Bir bardak kahveyi paylaşabilirdik seninle, acıyı, tatlıyı, karanlığı ve belki bir kahkahayı…Sonra senle ben iyi Salih ve Saliha bir eş olurduk belki, bizim dışımızda hani dünya olmazdı
gözlerimin içine güzel bakardın, sevişirdik rüzgarın ahenginde dans eden ağaç yaprakları gibi göz bebeklerimizden başlar inerdik ruhlarımıza:, şimdikiler gibi sahte, yalan, içi boş ve çirkin bir sevecenlik taşımazdık. torunlarımıza anlatacak hikayecilerimiz olurdu, güzelce birbirimizin sözünü kesmeden dinlerdik, birbirimizi, dinlerken bile heyecanlanırdık,birbirimiz için o kadar değerli, olduğumuzu bizi gören herkes anlardı, anlattıklarımız bizi bize özel kılardı.
mutluluğumuz göz bebeklerimize yansırdı.
Benim kalbime göz bebeklerimden gidildiğini bilirdin.,bende san hep tebessümle içten güzel bakardım anlardın ki Müşfik, babacan, seven, şefkatli bir erkeğim, sen sudaki sabun gibi erirdin bakışlarımda sev işlerimde,güzeldi . sevişirken anlardın kadınlığını, bir kahkaha patlatırdın bir duble yanında, kadınlığın çiçek gibi açılırdı .Boyumuz kaçmış, kilosu neymiş, kaç para kazanmışımdır hiç umurunda olmazdı sadece her anın tadını çıkarmak ve şölene dönüştürmek için sadece seni sevmemi isterdin.
Saçlarını çekerdim gözüne gelince kapatmasın diye, öyle bir dokunurdum ki; başını koyup omzunda orada ölmek isterdin. Ve derdin ki şimdi bitse hayatım, gözüm açık gitmeyebileceğimi bil seni başımızdan eksik etmesin
adı olmayan ama ,kağıt üstündeki evliliklere inat çok aşina gibi görünüşte gerçekte olmayan güzümüz ahir zamanındaki birlikteliğinden farklı, hani dilimizin ucunda her daim dua ve iyilik güzellik her şeye rağmen ,mutlu sağılıklı afiyette ve bunu çocuk gibi meyvelerle süsleye bilirdik Allah’ın izni ile ,Senin kalbinde demlerim yaşama dair tüm tutkularımı, benim sessizliğimde sabrı pişirir din sende. Yani, gül gibi geçinip gidebilirdik, egolarımıza yenik düşüp gül gibi solmayı tercih etmeseydik …
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.