- 778 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR DEMET MAYDANOZ- DAVALI
Zabıt Katibesi Hâkimin söylediklerini yazdı ve yeni komutları beklemeye başladı. Duruşmada iki taraf vardı ve onca yılın deneyimli hakimi bu kez davalı tarafa yani adamın avukatına söz verdi. Avukat savunmasını vermek üzere hazırlanırken Hakim;
- Avukat Bey hiç zahmet etmeyin. Davalının kendisinden istiyorum savunmayı.
- Sayın Hâkimim ben savunmamı yapmak zorundayım. Öbür türlüsü hiç etik olmaz efendim.
- Avukat Bey, bana işimi öğretmeye kalkmayın! Davalı yapsın savunmasını.
Avukat bozulmuşru fakat tekrar işi gereği karşılaşmak zorunda olduğu Hakimle tartışmamak için çaresiz sustu . Davalı adam kalktı ayağa.
- Sayın Hakimim, karımın boşanma kararını kabul etmiyorum efendim.
- Neden?
- Onu seviyorum efendim.
- Döverek mi seviyorsun oğlum. Gerçi o yöntem de demek ki bir sevme biçimi sayılıyor. O kadat arttığına göre.
- İstemeden oldu efendim. Ben ne dersem diyeyim kimseyi inandıramayacağım. Onun için ta başından anlatmam gerekir olayları.
- Anlat o zaman ama çok uzatmadan. Biliyorsunuzdur mahkemeler yığınla dosyayla uğraşıyor. Kısa ve öz.
- Pekala efendim. Karımla severek evlendik. Sakin, duygusal biriydi. İlk evlendiğimizde daha uysaldı tabii ki. Ben ne istesem hemen yapardı. Sonra çocuklarımız dünyaya geldi. Onlarla zamanın ne çabuk geçtiğini anlamıyorduk. Onların hastalıkları, yaramazlıkları, sorunları arasında kaç yıl geçti hatırlamıyorum. Onun yanında, ailelerimizin de bu duruma gelmemizde payı çok büyük. Annem, bir türlü sevememişti gelinini .Kendimi parçalasam da bu durumu düzeltemiyordum. Karşılıklı kinlerini kusuyorlardı birbirlerine. Karımla annem arasındaki sorunlar ve annemin benim kulağıma fısıldadığı sözlerin etkisiyle intikamımı onun ailesine karşı tavırlarım sonucu tekrar kavgalarımız devam ediyordu. Ben de sakin bir insanım aslında. Kendimi bu sorunların arasında kapana kısılmış bir fare gibi hissediyordum. O zamanlarda öyle çok hırpalıyorduk ki birbirimizi, toparlanmak aylar alıyordu. Sonra bir ara orta yolu bulduk ve ailelerimizle aramıza bir sınır çizdik. Bu sayede uzun süre bizim evde kavgalar kesilmişti. Fakat karım da bu arada epey olgunlaşmış ve politik davranmaya başlamıştı. O sırada bizim gençlik de enerjisiyle birlikte kaybolmuştu. Son zamanlarda yaşlanmaya başladığımı hissediyordum. Hiçbir şey mutlu etmiyordu beni. O ise durmadan “ Beni seviyor musun? “ diye sorup duruyordu. Herkes benim onları sevmemi bekliyor ve kelimelerle ifade etmemi istiyordu. Annemin yanına gittiğimde hemen hastalıklarından şikayet ediyor, onunla ilgilenmemi istiyordu. Ablalarım ve diğer kardeşlerim ise ailemden daha fazla ilgi bekliyorlardı. Yıllarca arada tutmaya çalıştığımız sınır paramparça olmuştu. Ve benim o duvarı göğüsleyecek gücüm kalmamıştı. Kimsenin beni bulamadığı, kendimle baş başa kalacağım bir yere kaçmak istiyordum. Maalesef, buna bile gücüm yoktu. İşte o akşam da beynim hoşaf gibiydi. Hiç bağırmasına alışık olmadığım karım karşımdan cevap verince son damla da düşmüş oldu. Oysa ben haksızdım. Çok üzgünüm. Dünyaya tekrar gelsem yine karımla evlenirdim. Beni affetmesini istiyorum hakim bey. Ve hatta kabul ederse bir teklifim var. Benim ona attığım yumruğu o da bana atsın ve ödeşelim. Sözün özü Hakim Bey, ben eşeğin biriyim.
- Oh ne âlâ oğlum. Karını döv ve özür dile bu kadar basit mi bu olay. Bakalım karın kabul edecek mi? Sen de dinledin onun konuşmasını.
- O bana kıyamaz Hakim Bey. O buraya da gelmezdi ama onun da son damlası taşmış olmalı. Bilirim ben onun beni sevdiğini. Dedim ya eşeklik ettim diye. Ben de onu çok severim ama odunun tekiyim işte. Kalbimle severim, dilimle söyleyemem. Söylesem hiçbir sorun yaşamayacağız. Ah maydanoz ne diyeyim ben sana. O günden bu yana manavın önünden geçemiyorum. Maydanoz görmemek için. Boşamayın bizi Hakim Bey. Ben onu çok seviyorum. Bir daha vurursam ona elim taş olsun!
- Ne diyeyim oğlum sana ve senin gibilere. Elinizdeki şeylerin değerini son anda anlarsınız. Karar karının. Yaz kızım…
11.08.2014 BOLU