MENDİL
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mendil… Ufacık bir bez parçası… Asli görevi burun silmedir; ama onun santimetrekarelerine ne ağırlıklar sinmiştir. Dokumalarına ne yükler sığmıştır. İpekli, pamuklu, nakışlı, renkli, beyaz, oyalı, oyasız, çizgili, çizgisiz, kendinden çizgili çeşitleri vardır.
Mendil, eski bayramlarda, çocuklara el öptükten sonra harçlıkla beraber verilirdi. Yeni doğan bebek gezmelerinde verilen mendilin içine lokum konulurdu. Günümüzde, bu adetler tamamen kalktı. Bunda kağıt mendillerin etkisi çok fazladır. Mendilin değeri kalmadı. Hatta ıslak olanı yapıldı. Yani mendilin suyu çıktı. ”Çürüttüm otuz iki mendili bulamadım o yârin dengini” veya bir Hatay türküsünün "Al mendili mendili/Kız sever karanfili/Mendilim sende dursun/Sil gözünün yaşını" güftesindeki gibi gözyaşları ile ıslanacak mendiller yok artık. Kadın programlarında derdini anlatarak ağlayanların Selpak istemesi mendilin hem kağıda hem de bir markaya indirgenmesinin göstergesidir. Bir de kamuoyunu meşgul eden içler acısı “Selpakçı çocuklar” konusu var.
Benim mendile karşı özel bir hırsım vardır. İlkokulda, Pazartesi sabahları ellerimizi üstüne koyduğumuz mendilin, temizlik simgesi haline getirilmesine sinir olurdum. Mendilimi unuttuğum bir gün, arkadaşımdan ödünç almıştım. Geri vermem gerektiğinden yıkadım, ütüledim. Jest olsun diye de çocuk aklımla, olanca parfümü üstüne boca ettim. Sonuç; şimdiki leke çıkarıcıların bile yok edemeyeceği koca bir leke ve büyük üzüntümdü. Bir de annemin, Avrupa’dan gelme çok sayıda nakışlı mendilleri vardı. Onları, bizden köşe bucak saklardı. ”Büyüyünce kırk tane mendil alıp vereceğim” diye içimden anneme gönül koyardım. Eşim olmaya namzet kişi, nişan bohçasına mendil koymamamızı istemişti. Ayrılık getirirmiş. Bilseydim koydururdum. Otuz iki yıl sürüncemeli geçen evliliğim belki çok daha önce biterdi. Üniversitedeki genç hocamın ders anlatırken elindeki mendilden kuvvet almasını hâlâ yadırgayarak anımsarım. Zavallı mendil, hocanın elinde origami yapılan kağıtlara bin fark atardı. Mendile olan acıyan bakışlarım hocayı çok kızdırmış olacak ki bana öğrenim hayatımda yarım dönem kaybettirdi.
Tabii, herkes, mendili böyle hoyratça kullanmaz. Halay başının havaya girmesi elindeki mendile bağlıdır. Cebinden çıkardığı mendil ile coşku hemen sarmaş dolaş olur. Şimdilerde karton kutuların yerini aldığı, dilencilerin, yere koydukları mendiller de vardı. Dilenci, gelecek sadakaları düşünerek en ufak bozuk para ile sponsor olduğu mendille kendi ezikliğini paylaşırdı. Özellikle amelelerin, dört köşesine birer düğüm atarak başlarına geçirdikleri mendiller, onların yegane güneş koruyucularıydı. Teri alması için üçgen olarak katlanan mendil bugünkü fuların atası olarak boyuna bağlanırdı. Ter için, hala, yaşlı beyler kocaman bir mendil çıkarıp kafa, göz, ense, yüz silme seremonisi yaparlar. Keloğlan filmlerinde gördüğümüz, omuzdaki sopanın ucuna bağlanan azık bağlı mendil başka bir alemdir.
Çocukluğumuzda oynadığımız ”Menekşe mendilim düşe, bizden size kim düşe” tekrarlamalı oyun ne güzeldi.”Yağ satarım, bal satarım ustam ölmüş ben satarım” diyerek oynanan oyunda, çemberde arkasına konulan mendili fark etmeyen çocuğun hali yamandı.
Yahya Kemal Beyatlı beni çok etkileyen ünlü şiirinde;
“Artık demir almak zamanı günü gelmişse zamandan; Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan; Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil” derken hüzne boğulup insanın mendil aramaya kalkası gelir.
Osmanlı döneminde ayaklar altına alınan mendil, kim bilir kaç aşkın tohumu olmuştur. Beğendiği delikanlıyı gören feraceli genç kızlar, o güzelim şatafatlı ipek mendillerini “ezkaza” yere düşürdüklerinde beyefendiye, onu yerden almaktan başka bir şey kalmazdı.
Kız istemeye gidildiğinde damat adayının heyecan terlerine bir mendil yetmez. Çoğunlukla kağıt mendil tercih edildiğinden yüze yapışan kağıt parçaları damadı daha komik duruma düşürür.
“Mendilimde gül oya, gülmedim doya doya” dizeleri ile başlayan şarkı, insanı “Daha ne mendil oyaları var acaba?” diye düşündürüyor.
Erkeklerin takım elbiselerini tamamlayan mendil, konulduğu cebe hakkını verir. Daha asil bir görünüşe neden olur.
Mendil, folklorik giysilerde aksesuarın olmazsa olmazıdır. Mendilsiz folklorik kıyafet yoktur.
Bir de “mendil kadar” ibaresi vardır ki genellikle bikiniler için kullanılır. Giyemeyen veya giymek istemeyen hanımlar tarafından kullanılan bir aşağılama üslubudur. Yalnız mendili mi, bikiniyi mi yoksa giyeni mi aşağılıyorlar bilemiyorum.
İşte hayat yelpazemizde bu kadar yeri olan mendil sevinçlerimize, coşkularımıza, üzüntülerimize, özlemlerimize ortak olan bir semboldür. Adeta onlara son damgayı vurur.
Ceyda Sevgi Ünal
YORUMLAR
Küsmeyln..
bakın bu sayfalarda hani bize bir mendil hikayesi yada masalı anlatan veya yazan başka bir kardeşimiz var mı?yok!
Eski anıları sakladığımız sandukaları açıp bize bir başka sevincimizi,bir başka kabarışımızı ve bir tatlı haykırışımızı hani kim bizden sonraya aktaracak?bu heyecana hayat devam ettikçe lhtiyaç var efendim.
Öğretmen işvesinden,mühendis nazından,huzur cilvesinden bu toraklar başak bekler..
Etli ve olgun ve sütlü mısırlar bekler,diş hediği bekler,bulgur kaynaması,tereyağı haslığı,zeytin ezmesi ve çile ruhuna pervane emekler bekler.
Yaşam boşluk kabul etmez.
Ben hasta düşsem yerime başka daha zayıf ve kırılgan gönül gelir.
Siz küserseniz fesfut tarzı,moda kırbacına talim olmuş yeni pencerede güz yeli çağıran ahına gün karası akşam pazarına acemi hırsız eğlenceleri,avm lerde ışık yutup hazıra kılıf bulan acayip acayip foterli,her azasından bir diş ısırığı kopmuş kamburları parlayan mavi kırmızı yeşil saçlarında renk sarmaşığına teslim özünden erimiş ve yabancı beyinlere kurdela olmuş yeme ve uyuma ve yatma faslına fasıl öğüten bütün güzel hasletlere renksiz bakan içi boş ve kuru boşluğa giden,
Ana baba kardeş hırkasına sadece ben profilinde limite eden;hediye ve ikram sanatına uykucu,sarhoş,gerçeklikten uzak masal vehayal dünyası kurup ve her sıkışıklıkda ve her zorlukda hemen intahar eden zulüm ve yük hamallığı kalır.
İnsanımız ne kadar bilgili ve kültürlü olsada unutkanlığı had safhada ileri.
Ve bu gibi hatıraları herkesin tekrardan hatırlaması ufkunda dönüm noktaları teşkil edecek.
İhtirasına yenik,rehavete kapılmış adeta ömrü yaşamı tersdüz olmuş topluluklar var içimizde.
Sizin bu nefesiniz,sizin bu bulutları sürmenizi fırsat bilen nice kuru beldeler sağnak yağmurlar çağıracak.
Bereketle buluşacak çöller sanki.
Yani,siz bir elinden tutacaksınız farketmeden yaralı yüreklerin,biz bir elinden çekeceğiz.o kendi yorgunluğunu kara dehlizlerde bırakacak,yıldızlardan kopmuş inci taneleri saçacak bataklıklarına,çıkacak.
Hür nefsine giydirecek temiz ve pak mendiller;her tuful ve toy nefeslerin gölgesi düşecek mendillere..
Her sabaha uyanacak ay görkemli çehrelerin güven ve huzur iklimleri akşama yelken açacak.
İşte bu savaşı bitmez akışın coşkunluğunda ki parıltı sizin mısraların demi olacak.
Belki kabına sığmaz iç çekişler bu frekansda şaşı olsada er geç her gönül bir limana demir atmayı mecbur hisseder.
Busesi dokundukça yelin buruşuk yanaklar gerilir,gerildikçe vucut tazelenir,güneşi gördükçe serpilir,son cemreye muhteşem konar aşk..
Yeter ki ruhun çekirdeğine dokunsun el,sürülsün mendil,görünsün gül...
Lalelerin her anına sahip olmak arzular ahenk,zaman kendinde doğurur sevdayı..
Esaret sona erer,çilesi kaybolur ekmeğin..
Bayrama bir mendil lazım,hayata mendilin asil arzularını bilen lazım..
Yani tecrübeli,dürüst,intizamlı,herşeye hak ve ruhunu katan lazım..
Bence siz şu sokaklara şu çarşılara ve şu asil topraklara çoook lazımsınız...
Var olun..ışıklarınıza ihtiyaç duyanların feryadını ben taaaa buradan duyuyorum.
Saygılarımla......
Girişteki yalı ve kısa cümlelerin didaktik bir başlangıç olmadığını, yazının sonuna geldiğimde yüzüme oturmuş gülümseme, içime çöreklenmiş hüzünle savrulduğum anıların elinde bitap olmuş bir halde anlıyorum. Yaşayacaklarımın yaşadıklarımdandan daha fazla olduğu bu ömürde meğer tamamen aklımdan çıkmış amma da çok şey varmış, garip! Keşke şimdi bir mendilim olaydı...
"Gelecek sadakaları düşünerek en ufak bozuk para ile sponsor olduğu mendille" olağanüstü bir tespit olmuş.
Kaleminize sağlık sayın yazar...
ben de ilkokulda siyah önlüğün cebinde mendil taşıyan nesildendim. her ne kadar o mendili birkaç kat yapıp tabanca niyetine kullansak da o zaman önemli bir aksesuarımız gibiydi. hala bazı arkadaşlarım düğünlerinde hediye olarak mendil verirler. bu da bir nebze geçmişi hatırlatır gülümsetir. şimdi mi ? şimdi her pantolonumun cebinde unuttuğum bi kağıt mendil, her yıkamadan sonra parçalanarak bütün kıyafetleri mahvediyor :))
elinize sağlık bu hoş yazı için.
Mendil,,
el emeği göz nuru,hatıraları sıcak,taze;neredeyse eski acıklı türk filimlerine gittim ve gençlerin,kızların kadınların ihtiyarların sırılsıklam su olduğu o tv.başında ki sendromlarını hatırladım.
Şaire Hanımefendi de adeta içi içini yer gibi sıralamış cümlelerini.
her kelimesine sürmüş bir renk mendil;kimi gülüşlerini dökmüş fincan fincan kimi gözyaşını oluk oluk içine.
kimi bir mendile şahlanmış gibi dağ delecek.
kimi Leyla çölüne koşacak peşinden.
Mendil ki harmanlara gelen başaklarla düğün yazmış eteğine,çocuklara sünnet şöleni,yiğitlere er meydanında şan!
Bayramlara bayram katan heyecanları yükselten,gelgitlere ezber bozduran asil hediyeler.
sevgilerin mutlu çehrelerin çok kere ilk ipucu ilk tebessümü ilk dokunuşu..
İlk gözyaşının saklandığı cezve.
ilk hayata dokunan,ebedi hazzı kaybolmayan gül yaprağı.
zulmün tartamadığı,kirletemediği tek mevsim.
Mendil,önemli bir güzellik anlayana,değer verene..değerli ve kıymetli olana.
Aşk ve sevda demiyle demlenene gerçekten rayıhası hiç solmaz mana mendil.
Ne mutlu güzel hasletlerini bırakmayana..
Körpe yüreklerin titremesi oldukça dünya nefes yolu açacak ufuklara...her dar zamanlarda bir ümit yeşerecek..Her ümit ekilen bahçenin örtüsünde ki cilve mendil ferahlığında yayılacak.
Kuş sürülerinin bir yuva yapmakda ki telaşı dallarla bir mendil işlemeye benzer..Yeni yavrularına bu küçücük mendilde ki hayatı ilham olur.
nice kervanların konakladığı yerlerde mendil duruluğu ve özlem kokusu vardır.
aşıkların çeşme başında bir mendile deyişler yazması o hür duygularını sonsuza sürmekde yatar.
göğü bir büyük mavi mendile sarmasa ALLAH hayatın çekirdeğini kim yeşertecek ki?
Yıldızların her birinden kaynayacak kazana hangi mendil alnı ak yüzü berrak düşecek?
Mendil sizin bu vefakarlığınızı unutmayacak bence...saygılarımla......
Harika bir yazı,haz alarak okudum.Bir vakitler hayatımızın bir parçası olan mendili işleyen vukuflu yazınız., türkülere, şiirlere konu olan yönüyle anılarımızı depreştirdi. yavuklusuna mendil veren sevgilileri de yâdımıza düşürdü. Bence günün seçkisi olmayı hak eden bir yazı.Elinize , kaleminize ve emeğinize sağlık. Tebrik ediyorum.