Afgan Sineması
Nedendir bilinmez ama Afgan sineması ortak yapım dışında fazla film ortaya çıkaramamıştır. Genelde Sovyet yönetiminin baskın olduğu dönemde SSCB ile ortak filmler çekmişlerdir. Daha sonraki dönemde, yani SSCB sonrasında ise genelde Fransız yapımcılar ile çalışmışlardır. Fransız yapımcılar geri kalmış ülkeleri potansiyel olarak görüyorlar sanırım. Afgan yönetmenler az da olsa İngiltere, İran, İtalya, İrlanda ve ABD’li yapımcılarla da çalışmışlardır çeşitli dönemlerde.
Ortak yapım olsun veya olmasın çekilen filmlerin çoğunluğu kaliteli yapımlardır. Afganların en ünlü yönetmeni sanırım Atiq Rahimi’dir. Aynı zamanda senarist ve kostümcüdür. Fazlaca filmi olmamasına rağmen ön plana çıkmıştır. Afganistan doğumludur. İki filminden bahsedeceğim.
İlk filmi: ‘’ Syngué sabour’’, (‘’Pierre de Patience’’, ‘’Sabır Taşı’’, 2012)
Yönetmenin çok satan romanından uyarlanmış. Savaşta yerle bir olmuş bir şehirde geçiyor olay. Otuzlarında güzel bir kadın, yıkık dökük bir odada felçli ve konuşamayan kocasına bakmaktadır.
Bir gün suskun kocasına çeşitli itiraflarda bulunur. Sıkıntılarını, hayal kırıklıklarını, yalnızlığını, hayallerini, isteklerini anlatır. Kocası sessizce onu dinlerken bilmeden kadının "sabır taşı" olur, onu mutsuzluktan, acıdan, eziyetten koruyan... Eve baskına gelen gerillaya kendisini fahişe olarak tanıttığı için hiçbiri kadına tecavüz etmez. Hiçbir gerilla fahişelerle yatmaz çünkü. Biri istisna. Doğuştan çekingen olan bir gerilla kadına açılacaktır.
İran doğumlu Golshifteh Farahani filmin başrol oyuncusu. Ve performansı gayet iyi. Diğer filmlerine de baktım. Hiçbir filminde bu kadar iyi değil. (‘’Elly Hakkında’’ (2009), ‘’Azrail’i Beklerken’’ (2011) oyunculuk yaptığı filmlere örnek.
Yönetmenin ikinci filmi: ‘’Khakestar-o-khak’’ (‘’Yeryüzü ve Küller’’, 2004)
Sovyet işgali dönemi. Oğul ve babası arasındaki ilişkilerden yola çıkarak, işgali ve insan üzerindeki etkilerini anlatıyor. Sovyet işgali altındaki Afganistan’da bombalanan bir köy... yıkılmış evler... ölüler, yaralılar... dağılmış aileler... köyün erkeklerinden murad uzakta bir madende çalışmaktadır. bombardımanın ardından ailesinden sadece babası ve beş yaşındaki oğlu sağ kalmış. Bu dede ile torunun Murad’a ulaşmak için çıktıkları hüzünlü yolculuğun hikâyesi.
Yolculuk sırasında çıplak bir genç kız dedeye gözüküyor. Ruhani ve tılsımlı bir hava filme hâkim. Bu filmdeki ruh sarsıcı ve ürkütücü görüntüleri Kürt yapımı olan ‘’Yarım Ay’’a benzettim. Filmin konusu benzer olmasa da işleniş tarzı birbirine benziyor.
Bahsedeceğim ikinci Afgan yönetmen Siddiq Barmak’tır. 1987 yılında Moskova Film Enstitüsü’nü bitirdi. Önceleri kısa metrajlı filmler yaptı. 2004 yılında en iyi yabancı film dalında Osama filmi ile altın küre aldı.
‘’Osama’’ (2003)
Taliban rejiminin hüküm sürdüğü Afganistan’da kadınların yanlarında bir erkek akrabaları olmadan sokağa çıkmaları yasaklanmıştır. Hiçbir erkek yakını olmayan kadınlarsa evlerinde açlıktan ölmeye mahkûmdur. Bir anne ve on iki yaşındaki kızı da Taliban başa geçtikten sonra işsiz kalırlar ve anne kocasıyla erkek kardeşini savaşta kaybeder. Kendisi ve çocuğunu hayatta tutabilmek için annenin yapabileceği tek bir şey vardır. Kızını erkek kılığına sokmak...
Kadınların özgürlük için yaptıkları protestolar. Taliban’ın tazyikli su ile beraber gerçek kurşun kullanması dikkat çekici..
Fotoğraf: ’’Sabır Taşı’’ filminden bir kare.
YORUMLAR
Bana göre, hayal gücünü yaratan, daha iyiyi görmek. Toplum olamamış, üzerinde bir geçim gücünü sürekli yaşayan bir ulus. Daha dünyanın anlamını kavrayamayan, yaşama tutunamayan insanların öldüğü yer. Şimdilerde cahil gulebanın baskısını yaşayan bir ülke.
Keşke her toplum kendini yaşayabilseydi, keşke dünya ben duygusuyla degilde, sanatıyla yarışabilseydi. Aç bırakılan, zincire vurulan bir toplumun diğer çalışma dallarıda durur.( Bana göre tabi)
Kim bilir, hürriyetlerine kavuştuklarında en iyi eserlere, belki onlarda katkı sağlar.
Umarım !
Saygılar Dostum