- 909 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Sarhoş Baba
Örtü kaymışsa bir parça; masada sarhoşlarınkine benzer bir savrukluk hali, bir başıboşluk peyda olur sanki. Bazı kadınlar bu görüntüye hiç dayanamazlar. Hemen düzeltirler örtüyü, masayı kurtarırlar berduşluğundan, belki de zihinlerindeki sarhoş babayı ayıltmaya çalışırlar bu şekilde. Bu düzen merakı, küçücük bir aykırılığa karşı gösterilen bu tahammülsüzlük bir türlü düzene girmeyen bir karmaşanın yansımalarıdır aslında. Tabii bir kısım kadın için geçerlidir yalnızca bu durum… Titizliğin bambaşka nedenleri de olabilir.
İşte aynen o örtüsü kaymış masa halindeyim ben şimdi. Bir hıçkırıktır tuttu, bangır bangır ilan ediyor herkese: “Bu kadın fena dağıttı!” Bazen boşlukta yitip giden bir bakış oluyor hıçkırık, bazen yüzümü her zamanki yüzüm olmaktan çıkaran o bomboş anlam…
Tıpkı o sarhoş baba görüntüsünü zihninden kovmaya çalışan kadının örtüyü düzeltmesi gibi birilerinin de bana dokunmasına, aksayan yönlerimi elden geçirmesine, önceden neysem o oluncaya dek çekip çekiştirmesine ihtiyacım var.
Yerimden kıpırdayacak halim yok aksi gibi. Zihnimdekileri kovacak yeni yeni görüntüler, sesler lazım oysa bana. Kek yapsam mı?
Mutfak işleri tebessüm katıyor hayata. Yemek programlarındaki kadınların yüzündeki, hayatın sırrına vakıf olmuşlara mahsus o parıltı, o gizemli gülüş bas bas bunu bağırıyor. Belki onlar da başta benimkine benzer bir arayışla yola çıktılar, kim bilir?.. Onlar da şimdiki gibi dolu dolu gülmüyorlardı öyle belki. Bir türlü zihinlerinden kovamadıkları yaşanmışlıklar vardı. Derken bir gün mutfakta kek yaparken -ya da başka bir şey-, bir noktada kaybettiler kendilerini. Vanilya kokusu ve sessizlik karışıp öyle mükemmel bir hamur oldu ki, o hamura bir parça da kendilerinden katıp yoğurdukça yoğurdular ruhlarını, artık ayrılmaz bir parçası oldular hamurun.
Ben de böyle bir yoğrulma sürecinden geçmeliyim bir an önce. Bir şeylerin içinde bir hamur olana kadar kaybolmalı; hayata güçlü birinin vereceği türden karşılıklar verebilmemi sağlayacak şeylerle baştan ayağa bulanmış olarak, yepyeni biri olarak çıkmalıyım ortaya.
Zeynep aradı az önce. Birkaç arkadaşla bir yerlere gideceklermiş. “Sen de gelsene…” dedi. Hepsi de iyi kızlardır aslında. Gözlerine öylesine bakmazlar karşılarındaki insanın. Dinleyen biri gibi bakarlar aynen, söylediğin şeyleri gözlerinden içerilere girip de orada da bulmak istermiş gibi… Ama sonuçta en derin sohbetler de bir noktadan sonra kız kıza sohbetin o dünyayı takmayan, pervasız gülüşlerine bırakır yerini. Her sözcük, her cümle kocaman bir kahkahada sonlanmak içindir. Kızlar yine aynı kızlardır gerçi… ama dert dinlemek, içeridekileri paylaşmak istemiyorlardır artık. Çünkü zaten hayatlarında bunlara o kadar çok yer veriyorlardır ki, hiç değilse böyle ortamlarda biraz olsun dağıtmak istiyorlardır artık. Dünya yansa oralı olmayan, derinlerde gezinmeyi sevmeyen o boş kafalı kızlar gibi gülüp durmak… Tabii ne kadar uğraşsalar da tam olarak kurtulamazlar bir türlü kendilerinden, o kızlar gibi olamazlar bir türlü… Derinleri özlemeye devam eden o yanları ikide bir başını çıkarır saklandığı yerden, “ben buradayım” der. Ama dedim ya, sonuçta dağıtmak için gidiyorlardır oraya, dert dinlemek için değil…
Benimse toparlanmaya ihtiyacım var aksine. Kendimi unutmak değil, aksine hatırlamak istiyorum ben. Masanın örtüsünü düzeltir gibi, yerinden kaymış tüm yerlerimi yerine koymak; içimdeki sarhoş babayı iyice bir sarsıp kendine getirmek…
Babası içmeyen kızlar dağılmaktan daha mı az korkarlar? Henüz küçük bir kızken babaları alkol kokan nefesleriyle odalarına gelip yanaklarına öpücük kondururken, onların da hiç adlandıramadıkları bir suçluluk duygusu sardı mı içlerini? Bir an için de olsa kahvaltı sofrasındaki babalarına hiç benzemeyen o adamdan nefret ettiler mi?
Arasam mı onları yoksa? Dedim ya, anlayışlı kızlardır aslında. Eğlenmek için çıksalar da yola, benim bu darmadağın olmuş, kaybolmuş halimi görünce kayıtsız kalamazlar herhalde, bir noktadan sonra beni dinlemeye başlarlar. Sarıp sarmalarlar beni şefkatleriyle… İçlerine katıp iyice bir yoğurur; unlarına, şekerlerine ve onları bu kadar bütün halinde tutan, kıvamı tutturan her bir şeylerine iyice bir bularlar beni… İçinde kaybolup yeniden var olacağım o hamur olurlar.
YORUMLAR
Sevmem içki kokan adamları.
İçki kokan babaları da.
Benim babam da içerdi arada bir de olsa.
Sarhoş olur, dağıtır, gözümdeki değerini yerle bir ederdi.
Bu yazıda,
anlık durum gerçekten çok anlaşılır sunulmuş.
Bir insan halet-i ruhiyesini ancak bu kadar açık ve etkileyici sunabilirdi.
Güzeldi.
(Yazı tabiki. Durum değil.)