- 395 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
yaşamak................................!'
Eskiden anlattığın şeyleri düşünüyorum. İçinde hiç ben olmayan cümleler kurtardın, hepsini anlamazdım ama en azından anlamak için yola çıkardım.Yokluğu ve yoksulluğu Aşkı ayrılığı anlatırdı .Olgun başaklara dönüşürdü insanı, bir çocuk bakışıyla, o çocuğun bakışlarındaki yaşam hazzıyla ve sonra da rotasındaki, varmak istediği hedefleriyle ,Ötesine, berisine, gerisine hiç aldırmadan, o kıpırtılı ve hazin yalnızlığımızın terkisine tutunmadan nasıl bilebilirdik ki kimin ne kadar yaşamın içerisinde yolunu bulabildiğini, sade bir Türk kahvesini yudumlarken .
Dudaklarındaki lezzetler ruhundaki bezginlikler ve gönlündeki yaşama hissi zerrecikleriyle dua değilmiydi hep dilimizdeki. Hangi pencereden rüzgar geleceğini umarak yaşamak yerine, hangi yüreğe aşk oluruz düşünürdük hep,Defteri açan da, aynı defteri kapatan da aynı yürekti. Bunun için bu ar coğrafyasında kendi kimliğimizi bulmak için koşardık.
Sevdiğim senden önce daha kolaydı yaşamak. Demek insan bilmediğinde, bu kadar ağrına gitmiyor bir yalanın içinde yaşadığını sanmak..ama ayın şafkı vurdu beyaz badanalı odamızın duvarlarına, gözlerine mutlululuğun aksi yansıdıkça.
Kımıltısız bir bedenin tenha sokaklarına daraldın, yanardağ coşkularının iklimlerini sular bastıkça. Ömrümün raylarını dolaşırdın bir bir her durakta mola vererek tuzlu dudakların sularımı emdikçe. Sana mutluluklar derledim gülüm, bir ömrün iç çekişlerini ruhuna sererek, bir gün dönümünün ağrılarına sarılarak, yaşayan bir adamın öyküsünü dinlettim hıçkırıklarla göğsümde titreyerek fısıldardım usulca kulağına...
Düşler sürerdin yasaklarla parsellenmiş dudaklarına, renkler solgun bir aynanın sırrı olurdu. Sesim düşerdi hafızana, gururlu dirençler bahanem olurdu. Bir lokma daha ısırırdım yaşamdan, doymamış coşkuların yatağında gece sabaha gebe kaldığı saatlerde zaman dursun istedik...o zamanlarda ama , kalbimin en ağır misafiri, sen ne zaman aklıma düşsen, bir yer acıyor içimde, neresi bilemiyorum…
Yokluğun bazen o kadar ağırlaşıyor ki; acaba diyorum çekip gitsem bu şehirden, bu kalabalığın, keşmekeşin içinde, hafifler mi omzumdaki yük? Kalbim cevap veremiyor, o kendine bile güç…
Ah be sevdiğim, niye seninle yazılmam ışık biz kadere? Oysa seni sevmek vardı güzel bir ömrün içinde.
Şimdi düşünüyorum nerede hata yaptık diye? Korkularından daha büyük bir engel var mı kalbe, aklın kendine?
Neyi istediğini bilmiyorsan, bulduğunda nasıl anlayacaksın? Bilmiyorsan kalbinin, ruhunun, aklının sevdiğini, içten içe neye ihtiyacın olduğunu bilmiyorsan, neyi arayacaksın?
Eskiden anlattığın şeyleri düşünüyorum. İçinde hiç ben olmayan cümleler kurardın, hepsini anlamazdım ama en azından anlamak için yola çıkardım.
Bütün cümlelerin beni sana çıkartacak olduğu gerçeğiyle karşılaştım bir gün… Ve o gün her şey değişti. Renkler, kokular, sesler değişti çünkü ben değiştim.
Gerçekten kendi gözlerime baktım. Ruhumun karanlık yerlerini gördüm. Nasıl kirlendiğimi anladım bu uzun yolculukta…
Sevdiğim, kalbimin en değerli misafiri, senden önce daha kolaydı yaşamak. Demek insan bilmediğinde, bu kadar ağrına gitmiyor bir yalanın içinde yaşadığını sanmak.. olmadı olmuyor sadece anılarda oluyormuş yaşamak .
YORUMLAR
mesut YİĞİT
saygılarımla