- 4379 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YALANCI TANIKLAR KAHVESİ(ROMAN ÖZETİ)
YALANCI TANIKLAR KAHVESİ
Yazarı: Vedat Türkali(Asıl Adı: Abdülkadir Pirhasan)
Saaayfa: 407
Türü: Roman
KAHRAMANLAR:
1- Muhsin Tulukçu : Ankara’da Dil Tarihte Felsefe öğrencisi. Zengin bir babanın oğlu.
2- Salih Konur : “ “ İngiliz Dili “ Muhsin’in arkadaşı.
3- Reyhan Tezdilek :Muhsin’in dişçi sevgilisi.
4- Remziye Tulukçu :” annesi. Oğluna toz kondurmayan her istediğine evet diyen (parasal yardımlarını esirgemeyen) biri.
5- Reşat Alımlı :Muhsin’in eniştesi.
6- Sedef : Salih’in sevgilisi.
7- Nedim Hoca : Lisede felsefe öğretmeniyken kovuşturmaya uğrayıp görevden ayrılmak zorunda kalmış, kitapçı dükkanı çalıştırmakta.
8- Fahri Tulukçu : Muhsin’in babası. Akdeniz bölgesinde zeytin ticareti ile uğraşmakta.
ÖZET
Muhsin, Salih’le okuldan arkadaştırlar. Okula ara sıra uğramaktadırlar. O günkü ülkenin kaotik ortamından her öğrenci gibi onlar da nasiplerini almışlardır. Ülkeyi nasıl kurtaracağız, nasıl devrim yapacağız arayışları içerisinde debelenip durmaktadırlar. Hapishaneye girerler, işkence tezgahlarından geçerler, arkadaşları faşist saldırılara uğrarlar; ülkenin aydınları bir bir kör kurşunlarda telef olmakta; sağdan ve soldan körpecik beyinler yok olup gitmekte; mezhep çatışmalarında insanlar ikiye bölünmekte; hep bunlara karşın ülkenin siyasileri kavgaya körük tutmakta, ülke emperyalizmin kucağına her gün biraz daha sürüklenmektedir… Hükümetlerin biri gidip diğeri gelmektedir ama değişen bir şey yoktur. Aynı tas aynı hamam. Soyanlar hep aynı kişiler ya da sınıf…Ecevit, satın alacağı on bir milletvekili ile hükümeti kurma telaşındadır. Umutlar, Ecevit’ e bağlanmış; düzen değişikliği savı ile meydanlara çıkan Karaoğlan,toplumda beklenen kurtarıcı(!) görünümündedir. Ne yazık ki politik manevralar, hız kesmez. Çok geçmeden Ecevit Hükümeti yıkılır. Süleyman Demirel iktidardadır. Demirel, “sağcılar, adam öldürüyor dedirtemezsiniz bana” saçmalamasıyla, solcular üzerine faşizan baskılar daha da yoğunlaşmıştır. Her gün üç beş genç ya öldürülmekte anaların yüreği kan damlamaktadır. Muhsin, Akdeniz’e kıyısı olan bir beldede zengin bir ailenin oğludur. Babası Fahri Tulukçu’ ya zenginlik, dedesinden sirayet etmiştir. Aslı Yörük olup hayvancılıkla uğraşmakta iken sonrasında zeytinliklerinin çokluğundan dolayı zeytin tüccarlığına el altmış olup çevre köylüleri kendi mahiyetinde çalıştırmaktadır. Fahri Bey, Hacı Bey lakabıyla anılmaktadır. Hacı Bey’liği ise pişmanlık sonucu vicdan azabından kurtulmak için Haca giderek oluşmuştur. Şöyle ki: “Fahri Tulukçu’ nun köyüne dışarıdan gelip yerleşmiş göçmen bir karı kocanın torunları olan Zarife adındaki on dörtlük bir kızın çobanla kırıştırdığı duyulur. İşte olanlar bundan sonra olur. Kızın anne babası bir kazada ölmüşlerdir. Dede ise eskicilik yapmakta, ayakkabı tamirciliği ile geçinmektedir. Fahri Tulukçu,kızı ağır bir dayaktan geçirdikten sonra geneleve satar. Dedeyi,Tulukçuya karşı köylüler kışkırtmışlardır. Bu yüzden Fahri Bey, Cevizli köylülerine karşı her zaman kırgın kalmıştır. Nene ve dede kahrından ölüp gider. Bundan böyle Fahri Bey karabasan içersinde debelenip durmaktadır. Kendini bu çıkmazdan kurtarmak için Tarikat şeyhi Nakkaşi Dede’ye gidip eline ayağına kapanır. Dede’nin tavsiyesi üzerine parasıyla Zarife’yi genelevden kurtararak tarik tarafından okutulan imam hatip öğrencisiyle evlendirilir. Ve de Zarife’nin ismi Rabia olarak değiştirilir. Zarife’nin ise ince bir hastalıktan öldüğü yayılarak Rabia’ya ikinci bir kimlik verilir. Rabia’nın üç çocuğu olmuştur. En büyükleri Nahide. Nahide, İlahiyet Fakültesinde okumakta iken sonradan okulu terk edip Hukuk okuyacak ve avukat olacaktır. Ortancası oğlan; İmam hatip lisesinde, küçük oğlan ise ilk okula gitmektedir. Fahri Bey, bu olaydan sonra karısı Remziye’yle birlikte Haca gidip Hacı ünvanına bürünürler. Tabi bu olaylardan eşi Remziye’nin haberi yoktur. Fahri bey onun gözünde her zaman namuslu biridir. “
Muhsin, Salih’le birlikte siyasi faaliyetlerin içersinde yer almak ister. Onunla birlikte zamanı geçmektedir. Ülkenin siyasi gerginliği içersinde her üniversiteli gencin başına gelenklerden kendileri de nasiplenirler. Örgütsel toplantılarından birinde polislerce tutuklanır, işkence görür, içeri düşer. İşkencede arkadaşlarını ele vermez. Devreye zengin ailesi girerek fazla ceza almasından kurtulur. Arkadaşlarının çoğu on ve yirmi yılla yargılanmakta iken o ise dört yılla sıyrılır. Bu durum, arkadaşları arasında kuşkuya neden olur. Hatta Muhsin’in ajan olmasından bile şüphe ederler. Muhsin, arkadaşlarına daha çok yaptığı parasal yardımla kendisini kabul ettirmeye çalışır. Teorik bilgisi hiç yok denecek kadar azdır. Hapishaneye girmeden önce dişini tedavi ettirmek için gittiği dişçi Reyhan ile dostluk kurar. Onunla ilişkisini hapisten sonra da devam ettirir. Reyhan, Muhsin, hapiste iken yurt dışına çıkmış, altı ay evli kalmış ve boşanmış, bohem hayatına meyilli, ülke sorunlarından uzak biridir.
Reyhan ile Muhsin’in birliktelikleri birkaç kez cinsel ilişkiye girecek kadar ileriye girmiştir. Muhsin, Ankara’da bir binanın çatı katında tek odalı bir odada kalmaktadır. Paraya sıkıştığında annesine bin bir bahaneler uydurarak onun duygusallığından yararlanır ve istediğini koparır. Anne yüreği dayanamaz. Babanın yerine geçmesini ister oğlunun. Ara sıra babası Hacı Bey’in sağlık problemlerini katip Neşati Bey iletmektedir.
Reyhan’ın genel kültürü Muhsin’den üstündür. Suna Kan’ın keman etkinliğinde müzikten söyleşi yaparlar ama bir kelimesini bile anlamaz Muhsin. Aşağılık duygusuna kapılır. Kendini yetiştirmek için bir sürü kitap alır ama aldığı ile kalır. Aklı fikri zamparalıktadır. Örgütsel faaliyetlerin içerisine arkadaşları tarafından kabul edilmez. TİP. ‘ e Salih’le kayıt yapmayı düşünmüşlerken Tip’in bölünmesiyle bu girişimi de sonuçsuz kalır. Salih, Muhsin’den habersiz Filistin’e gidip silahlı eğitimden geçer. Yurda dönüşte Suriye sınırında kalçasından vurularak hastanelik olur. Salih, hastanede iken sevgilisi Sedef Ankara’ya gelir ve Muhsin ile karşılaşır. Muhsin, Sedef’in ev tutması için yardımcı olur, onun parasal sıkıntılarını giderir. Salih’in annesi Hanife Hanım, oğlunun durumunu merak edip Niğde’den gelmiştir. Hanife Hanım, ölen kocasından dul maaşı ile geçinmekte, atmış yaşlarındadır.
Reyhan, Muhsin’le sevişmelerinin birinde terk edip Almanya’ya gider. Babası Ali Ekber’i tedavi ettirecektir. Reyhan, babasının ilk eşinden olan tek varlığıdır. Diğer eşinden olan çocuklarından üstün tutar Reyhan’ı. Onun üzerine titrer. Iğdırlıdırlar. Orta halli bir ailedir.
Muhsin, her gün “Fide Kitapevi’ne” uğrar. Fide Kitapevi’ni siyasi düşüncesinden dolayı öğretmenlikten atılan felsefe öğretmeni Nedim Hoca çalıştırmaktadır. Nedim Hoca,aynı zamanda tecrübelerine dayanarak Muhsin gibi öğrenci gençliğe siyasi düşüncelerini aktarmaktadır.
“ Sol düşüncenin neden ülkede başarılı olmadığını anlatıp durur: Yoksul kalmış bir halkın tek dayanağını olan dini ve Allah’ını yok saymakla başarı sağlanamayacağını vurgular. Kemalist Hükümet’in halka dayanmadan devrimleri yapmaya kalktığı için başarısızlığa uğradığını Kemalizme dayalı bir Ordu ile Sosyalizmin beklentisinin boşa kürek çekmek olabileceğini hatta fesi çıkar şapkayı tak demekle devrim olunduğunu düşünmenin bile saçmalık olduğunu, gerçekten toprak reformu yapmadan köylünün ağalara köleliği kaldırılmadan ve de şehirli halkın sanayileşmesini sağlamadan halkın üzerine tahtaravelli gibi yerleşmiş olan ve halkın sırtına inenin de binenin de hep aynı olduğu İş bankası desteği ile yeşertilen yerli burjuvazinin sömürüsü kaldırılmadan, yapılan değişikliklerin boşa gideceği ve gittikçe yoksullaşan halkın dine kayacağı sonuçta da bir gün sarıklı yobazların ülkenin yönetimine geleceği gerçeğini vurgular…
Ülkenin kaosu devam etmektedir. Disk Genel Başkanı Kemal Türker vurulmuştur. Alevi Sünni çatışmaları başlamıştır. Maraş’tan sonra Çorum’a sıçramıştır mezhep kavgaları. Kahveler taranır. Karşılıklı misillemeler devam eder. Canlara kıyılır. Gencecik beyinler bir bir yok olup giderler. Ordunun darbe yapması için kaos ortamı sürekli pompalanır. Halk, yaşamından bezdirilir. Korku, insanların içine yerleştirilir. Geceleri sokaklara çıkılmaz. Mahalleler kurtarılmış bölgelere ayrılmıştır adeta.
On iki mart Muhtırası verilmiş, Süleyman Demirel Hükümeti istifa etmek zorunda kalmıştır. Yerine geçen Nihat Erim, çok geçmeden silahlı saldırıya uğrar. Bahçeli’de yedi Tipli öğrenci kurşuna dizilir.
Yirmi Dört Ocak Kararlarıyla ülke liberal ekonomiye geçerek kapitalizmin kucağına terk edilmiştir.
Muhsin, Reyhan Almanya’ya gittikten sonra kısa bir şaşkınlık geçirir ama tezgahına başka birini düşürmekte geç kalmaz. Ressam Zeliha ile tanışır içkili bir lokantada. İlk tanıştığı gece yatağına atmak onun için pek zor olmamıştır. Cinsel ilişkiye girer.
Köyden babasının hasta olduğu haberi gelir. Köyüne binbir nazla döner ama devrimci ruhuyla köylüden tarafa olur. Babasına baskı yapar, köylülerin ücretlerini artırması yönünde. Annesinin düşüncesi Rabia’nın kızı Nahide’yi almaktır Muhsin’e. Çünkü imanı bütün biridir Nahide. Aynı zamanda babası da imamdır. Köydeki konuşmalar hep oranın ağzıyla verilmiştir romanda. Muhsin, Ankara’ya dönüşte, Suriye sınırında vurulup yaralanan hastanede iyi olduktan sonra ceza almaktan kurtulan Salih’le işçi örgütlenmeleri içerisine girmek istese de arkadaşları tarafından kabul görmez ama Salih’im destek verdiği işçi direnişinde yapılan saldırı sonucunda Salih ölür. Salih’in ölmesiyle dünyası tarumar olur. Bocalar. Çok geçmeden Nedim Hoca’nın Fide Kitapevi de sabotaja uğrar ve yanar. Nedim Hoca, eşinin hastalığını da bahane ederek, Ankara’dan gitmek istediği ve sahilde bir beldeye yerleşip dingin bir yaşam süreceğini beyan eder.
Nedim’in çevresi oldukça daralmıştır. Bir gün karşısına annesinin kendisine almak istediği imam kızı olan Nahide çıkar.Hem de avukat olarak. Daha ilk gün içkili bir lokantaya gidip kafayı çekerler. Diğer kızlar da olduğu gibi tek odalı evine atarak tezgahından geçirmekte zorlanmaz, cinsel ilişkiye girer.
Muhsin, köyüne döner. Bir süre tatil yapmak ister. Evleri, sahile münhasırdır. Denize girip çıkar. Köylülerle içli dışlı olur. Ramazan olması dolayısıyla köylülerle birlikte camiye gider. Onların konuşmalarını dinler. Ramazan Bayramı dolayısıyla Nahideler de gelmiştir, Muhsinlerin çiftliğine. Birlikte denize girip çıkarlar. Sevişirler ve cinsel ilişkiye girerler.
Muhsin’in babası şaibeli bir kaza sonucu ölür. Çiftliğin yönetimi kendisindedir artık. Nahide ile evlenirler.
YORUM: Okudukça kendimi o yıllarının kaos ortamında tekrar yaşıyormuş gibi buldum. Dayak yemeler-dayak atmalar,bıçaklanmalar, poliste başımıza çuval geçirilerek dövülmeler, işkencenin bin bir çeşidi.(Daşşaklarımızın burkulması da cabası!..)
Bence roman Muhsin ekseninde dönüp durmuş. Muhsin, halktan kopuk olmasına rağmen kendi kazancı olmadan babasının malıyla bol keseden devrimcilik yapmaya kalkan teorik olarak da sığ biri. Zaten temelden ezilen biri olmadığı için kendi egoları, sınıfsal mücadelenin önünde yer alıyor. Annesinden uydurduğu bin bir yalanlarla aşırdığı paralarla Ankara’da gününü gün ediyor. Tanıştığı kızlarla içkili lokantalardan çıkmıyor.
Yerel ağızla konuşmalar gereğinden fazla sık verilmiş olsa da o zamana(1970-1980) tekrar dönmek açısından son derece başarılı ve okunmaya değer bir gerçekçi toplumsal roman…