GERÇEK BİR ÇİZGİ HİKAYE
Önce kendimi aramalıydım ve de bulmalıydım...Ben ben olarak başlayamasam da hayata,ben ben olarak son vermeliydim hayatıma...
Kendimi aradığım masalsı serüvenlere başlamalıydım..
Yel değirmenlerine karşı savaşmalıydım kimi zaman...
Bazen de alıp atımı,gitmeliydim başka diyarlara..
Bir kahraman olup atılmalıydım maceralara..
Bazen de sadece içinden geçilen bir orman olmalıydım kendi masalımda...
Ama,hiçbir zaman ayakkabısı prenste kalan,küller içinden doğan bir prenses olmamalıydım.Bir öpücüğün ucundaki uyuyan güzel,ölüp dirilen bir pamuk kız olmamalıydım...
Heidi olmalıydım belki,dedesinin küçük kızı...
Çok sevsem de şeker kız candy’i,antony olmamalıydı hayatımda..Bu yüzden sadece heidi olabilirdim ya da alice...
Harikalar diyarında,yalnızlığın suskunluğunda daha rahat aramalıydım kendimi...
Cilalı bir sayfada yazıya keyif veren mavi bir kalem olmalıydım..
Öyle ki;neyden çıkıp kalbe giden nota olmalıydım belki de..
İşte bundandır;önce ince ince sonra kalın duvarlar ördüm kendime.Kimse demesin yalnızım diye..Yalnızlık bizim eserimiz,ördüğüm duvarlardan bilirim...
Ama gönül dinlemedi fermanı gene.masalsı düşlerimdeki cadı olmuştu gönül.Engel olamadım beni etkilemesine.Hani ben iyi olandım,gönül kötü.Hani iyilik yenerdi ya kötülüğü,cadının silahı aşk olunca,ne iyilik kaldı ortada ne gönül ne kötülük ne de kendini arayan masalsı kız...
Korktuğu oldu işte,aşık oldu.
Ama duvarlar hala kalınlaşmaktaydı.Artık öyle kabaydı ki betonlar,istemese de masalsı kız olanları,git gide kalınlaştı duvarlar..
Aşk duvarları eritmeliydi.Cadı gönül duvarları delebilir miydi?Ne engeldi artık mutlu sona.Kız kendini bulmamıştı ki daha..
Belki de hiç istemediği beyaz atlı prenste bulacaktı kendini.Ama bu masal değildi,masal tadında hüzünlü bir aşk hikayesiydi.
Sonu ise beyaz atlı prenste gizli...
Belisss:)