- 745 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Kelebek Hanım
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çiçeklerin arasında dolaşıyordu. Ellerini bir o dala bir bu yaprağa sürüyor neşeleniyordu. Adeta uçuyordu çiçekten çiçeğe. Bakışlarıyla rengârenk bir bahçe yapmıştı evine, bakıyordu her yerine bahçenin. Bu bahçenin evinde doğmuştu, bu bahçeye ekilmişti her bir çiçek gibi, çiçek gibiydi oda. Evin neşesi olmuştu, uzun süre sonra evin neşesi olmuştu onunla birlikte. Mutluluk girmişti kapısından bahçenin, evin içine kadar yayılmıştı. Onun doğumuyla çiçekler daha bir güzel açıyordu çiçeklerini, etrafa en güzel kokularını saçıyorlardı. Beyaz Kelebekti o, bembeyaz kanatlarıyla ışık saçıyordu. Dokunduğu yapraklar neşeleniyordu. Çiçeklerin en güzeli kendisiydi. Bahçenin neşesi, evin huzuruydu.
Sokağın en güzel eviydi burası, huzur yoktu sokakta, evlerin hiçbirinde yoktu. Herkes birbirine asık suratıyla bakar, kötü söz söyler, kırıp kırılıp ayrılırlardı. Evin içinde de huzursuzdu herkes, aynı durum devam ederdi, asık suratlı yüzler birbirini kırar uyurlardı. Uyumayan bir kadın vardı sokakta, bahçenin evinde, evin balkonunda sabaha kadar otururdu. Yıldızları seyreder, ta ki gökyüzünde kaybolana kadar.
Sabah ellerini açıp dua etmişti. Evine huzur, mutluluk istemiş ‘Ya Rabbi, saadetini indir evimize’ demişti. Sabah erkenden kalkan kocası yine ters yanından mı kalkmıştı? Azarlayıp kahvaltı yapmadan çıkmıştı bahçenin evinden sonra da evin bahçesinden. Ardından gözyaşlarıyla bakıp ‘Razıyım’ diyebilmişti. Sonbahar yapraklarını bir bir dökmüştü ağaçların, solmuştu neşesi olmayan sokağın ağaçları, solmuştu neşesiz yüzleri sokağın insanlarının. Dümdüz bir sokaktı, evlerin duvarları yüksek, kapıları hep kapalıydı. Duvarları bitişikti. Sokağın girişinde en yaşlısı oturuyordu, evinin duvarında ‘Huzuru yok bu sokağın, Huzursuz Sokak’ yazıyordu. Huzuru yoktu sokağın. En genç üyeleriydi bu gözü yaşlı kadın ve kocası. Çocukları yoktu hiçbir evin, hepsi de evlendirilmiş uzaklara gönderilmişti ya da gitmişlerdi. İki çocuğu doğduktan birkaç gün sonra ölmüştü. Bu yüzden huzursuzluğu artmıştı kocanın. Sonbaharın sonu kışa uğramıştı, karla kaplıydı her yer, bahçenin her yanı bembeyazdı. Güneş ısıtıyordu karı, erirken yeni bir hayat doğuruyordu bahçeye, filizleniyordu gül dalları, hiç olmadığı kadar tomurcuk gözüküyordu. Küçücük bir kelebek girmişti bahçeye, gül dalına konmuş, yeni açmış gül yapraklarını kokluyordu. Bu kelebek huzurun habercisi miydi? Bahçenin evinde bir çığlık, tek başınaydı kadın. Kocası daha gelmezdi, işini bitirmeden eve adım atmazdı. Tek başına seviniyordu, kocası gelsin hemen söyleyecekti. Mutlu olurdu belki, huzur bulurdu. Bulmadı, mutlu olmadı, yine gözlerinden yaşlar aktı, dilinde hep dua vardı. Kelebek gün boyu bütün çiçekleri dolaşıyor, ilkbaharın sevincini yaşıyordu, balkonda, saksıda duran menekşeye kondu en son. Kadın yavaşça uzandı, kelebek kadının parmağına kondu. Elini karnının üzerinde tutuyordu. Karnında bir başka kelebek vardı. Birkaç ay sonra dünyaya gözlerini açacak, annesine mutluluk verecekti.
Hastaneden döndüklerinde kocası da gülüyordu kendi de. Bahçenin kelebeği kendine arkadaş edinmişti, arkadaşlarını bahçenin içine salmış rengârenk çiçeklerin arasında dolaşıyorlardı. Yeni bir kelebeğin doğumunu kutluyorlardı. Bahçenin mutluluğu evi sarmış sokak huzurla doluyordu yavaş yavaş. ‘Beyza olsun’ demişti kadın, kocası itiraz etmedi, ‘Beyza, Beyaz Kelebeğim’ demişti. Teni beyazdı, ne babasına ne annesine benziyordu. Büyüyordu. Evin huzuru, bahçenin nazlı çiçeği, sokağın mutluluğu, en küçüğü Kelebek Hanım büyümüştü.
Son
25.07.2014
Hayrani Can
YORUMLAR
Onca çirkinliklerin yanısıra böyle güzellikler de olmasa hayat çekilmez hale gelecek iyice. Teşekkürler.
Hayrani Can
Guzel bir hikaye, cumle tekrari cok olmasa daha guzel olurdu
Tebrikler
Saygilar...
Hayrani Can
Güzel bir hikaye.
Karamsarlıklar, kavgalar, savaşlarla dolu günümüzde,
hoş ve sevimli bir esinti gibiydi.
Tebessümleri hatırlattı asık suratlarımıza.